Bu Blogda Ara

25 Eylül 2009 Cuma

K_a_r_m_a_ş_a...





K_a_r_m_a_ş_a...

Sıradan bir gün ... Bu gün hergünki günlerden bir gün gibi düşünün, yine güneş aynı güneş, gökyüzü yine mavi, görünüyorsa da, siz yine yaşadığınız herhangi bir günde bulun kendinizi... Halbuki kayboluşu yaşıyor bütün insanlar... Yollarda kayboluyor bütün yolsuzluklar, yalanlar... Yok oluyor zamanla bildiğin bütün doğrular ( sahi gerçekten doğru muydular?)... Böyle bir günde kendini arada da bul, kolaysa.... Kolaysa bul kendini bu savaşın, bu gizli kavganın ortasında... Ben kayboldum bu karmaşanın içinde... Kendimi sakladım, saklandım, yüreğimin ta içine hapsettim gözlerimi... İtiraf ediyorum... Ne kadar sobeleseniz bu saklambacın içinde beni görmek zor... B_u_l_u_n_a_m_ı_y_o_r_u_m...

Bir durgunluk, bir suskunluk, bir çöküntü, bir sessizlik dalgası... Halbuki deprem oluyor, yeraltı sarsıyor bütün yeri göğü, çığlıklar, yakınmalar, pürtelaş içinde insanlar, gözlerinde bir yalnızlık , bir ölüm kokusu, bir sesssiz çığlık... Hep yalan söylüyor sesleri, rengarenk gözleri siyah bakıyor.. Her cümlesi sahtelik kokuyor, nefeslerinde leş kokusu; bu koku bayıltıyor beni, bu samimiyetsizlik!.. Bütün gözler birbirinden sakınmış gerçek dostluğu, konuşmalarında bir yapmacık, hormonlu yüksek, bir ses tonu... Sevgi, aşk, vefa, nefret ve düşmanlık hepsi yokuş aşağı salıverilmiş duyguların depreminde yıkık, perişan, darmadağın... Burada aslı kaldım, işte tam burada, tam da depremin orta yerinde asıldı duygularım... Evler yerinden uçuyor halbuki, hiçbir şey yerli yerinde değil, yıkık dökük harabeye dönmüş bütün hayaller, bütün kapılar kilitli kalmış, açılmıyor..
İki metre ötesi yalnızlık,
iki metre ötesi uçurum,
iki metre ötesi pişmanlık,
iki metre ötesi depremden daha çok sarsacak beni... Bu nasıl bir rüya Allahım, bu nasıl gerçek!... Bu nasıl bir deprem, yaşadığım!... Peşimde bütün hayaller, bütün gözler üstümde, bütün eşyalar , duvarlar, sokaklar ve hatta şu siyah beyaz kedi, nasıl da gülümsüyor, nasıl da sürünüyor ayaklarımın altında, yer kayıyor, toprak alt üst; görmüyor mu?.. Korkmuyor mu benim gibi?.. Öyle yanıbaşımda yürüyor ve gözleri üstümde; yenildin, seni yendim, der gibi... O bizim kedimiz sanki ...
Ve sen, sevdiğim bu depremin içinde neredesin?..

Yağmur yağıyor sonra... Hani bardaktan boşanırcasına derler ya, hani koca gökyüzü nasıl hönkürdeyerek ağlayabilirse, aynen öyle... Yıkılmış bütün beton duvarlar ıslanıyor, ıslanırsa bütün yalanlar, doğruyu bulabilir mi insanlar?.. Bilmiyorum... Aslında bildiğimi sandığım hiç bir şey yokmuş kırk yılda öğrenebildiğim, hiç bir şey doğru değilmiş... Öğretilenlerin hepsi kader denilen ağa takılı kalmış da görmemişim belki de... Ne yapsam, ne etsem yolların sonu hep çıkmaz sokak, k_a_r_m_a_ş_a... Sele versem kendimi, şöyle bir şelale olsa ruhum, kirli sularda bile çağıldayarak aksa gitse yağmur sularının arasına karışsa; belki rahatlarım... Belki bütün yük atılır üstümden, belki bütün canlar yüreğimden sökülüp gider sel suyuna karışarak, çağlayan sesinde kendini bularak... Bir sel alabilir mi beynimdeki bütün karıncaları söküp de temelli suda sürükleyebilir mi, sürükler mi beni yine su sesi?.. Dinginliği bu yağmur damlaları sağlayabilir mi, mevsimler gelip geçerken bütün yollar s_a_n_a, çıkar mı?..
Yağmuru dinliyorum sevdiğim, bu sağnakta sen n_e_r_e_d_e_s_i_n?..

Gökyüzü olmak istiyorum bugün, veyahut da sel olup akmak...
Ve unutmak, geçmişi geleceği, yaşanmış ve yaşanmamış ne varsa hepsini silip atmak... Sıfırlanmış bir yaşam, mümkün mü?..
Yenilenerek başlamak, bu kadar mı zor?...
Bu kadar mı zor depremsiz, selsiz, afetsiz, yalansız yaşamak?...
Bu kadar mı zor, beni sende bulmak?...

ferkul
13 eylül 2009
04.09

14 Eylül 2009 Pazartesi

BAKMAK VE GÖRMEK

DENİZ AŞKIM




Denize bakar, denizi görür, dalgayı yaşarım...
Biz ikimiz yani denizle ben, ben ve deniz; çok başkayız...
Bambaşka bir aşk bu aramızdaki, hiç bir aşka benzemeyen, tarafsız, yansız... Benzeriz, tek yumurta ikizleri, kardeşler gibi, birbirini asla unutmayan aşıklar gibi; kerem ile aslı gibi... Birlikte hisseder, birlikte güler, birlikte tökezleriz, arasıra düşünce birlikte kalkarız... Kıyıya her çarpışında dalgaları, yalnızlığını şikayet edermişcesine gelir yanıma, sevinirim... Küçük bir kedi yavrusunun hırçın ağlaması gibi, medet umar gibi; her seferinde sesini duymak, beni hissettiğini bilmek rahatlatır beni... Hiç sıkılmaz, usanmaz dert yanışımdan, sızlanışımdan, her zaman oradadır bilirim, hiç bir zaman reddetmez beni... Her seferinde kapısı açıktır, dinlemeye, dinlenmeye... Serzenişim onadır, şikayetim, dert yanışım, açılışım, çoğu zaman sığınışım... Güvenilir bir dosttur deniz, vefalıdır, bir başkasından duymam söylediklerimi... İyi bir sırdaştır; içine atar, derinliklerine gömülür bütün yaşamım... Her gittiğimde çıkartır önüme bir bir... Serer önüme, birlikte düşünür, birlikte konuşur, birlikte ağlarız gerekirse... Bir film izler gibi mavisinde saklıdır geçmişim, hayatım, yaşamışlıklarım... Sahneler gelir geçer önümden sessiz sinema gibi... Her sahnede bir dalga, her karesinde deniz kokusu, hasret, ayrılıklar ve ayrılamayışlar, yaşanmışlıklar, yaşanmamışlıklar...




Denize bakarım; dalgalar gelir yanıbaşıma.... Çok sey söyler, çok konuşur, yıllar sonra bir araya gelmiş ama gözlerindeki ışığı kaybetmemiş dostlar gibi... Hani bilirsiniz, hiç konuşmadan çok şey anlatmak... Başka bir ilişki var aramızda sizin göremediğiniz; bizim yaşadığımız... Ne kadar yalnızsam, ne kadar çok unutmaya ihtiyacım varsa denizi getiririm gözümün önüne, sesini duyar gibi olurum, bir bakarım kendi kalabalığımla sarhoşum...
Bu sarhoşlukla çözülür dilim, açılır zihnim...

Olmazları oldurmak da daha kolaydır onunla konuşunca... Olmuşları kabulenmek daha kolaydır, daha bir umut saçar dalgaları; coşarım, heyecanlanırım, çiçek açar hayallerim onunla; sil baştan yeniden başlarım... Cesaret verir, umut saçar, muştulanırım... Her seferinde yıkılsam da, her gidişimde toplayamadıysam da dağılmışlığımı, kıyısında dirilirim, yenilenirim, toparlar bütün parçaları... Başka bir sevda var aramızda... Sizin gördüğünüz, hissettiğiniz ama hiç yaşayamayacağınız... Böylesi bir dostluk benim deniz aşkım... Siz deniz görürsünüz, mavisini duyarsınız, içinde serin bir yaz havası hissedersiniz, mutlu olursunuz... Ben daha görmeden kokusunu duyar, gözlerimi kapatırım; bahar kokusu duyar gibi, yaz sıcağında elini hissederim alnımda, denizin eli siler bütün baş ağrımı, dokundukça geçer sancılarım... Özlemle kucaklaşmaya hazırlanır gibi... ' İşte yine ben geldim der gibi, geldim ve seni dinliyorum ve
hiç gitmeyeceğim yanından asla,' der gibi; ama gideceğini bilirsin... Kapatır gözlerimi sesini dinlerim... Kapatır gözlerimi, bir dahaki görüşmeye kadar saklarım içimde mavisini...




Hiç konuşabilir misiniz denizle?.. Bilir misiniz neler söyler neler anlatır kıyıya çarpan köpüğüyle; geçmişi, geleceği, yanlışı ve doğruyu, gerceği ve hayali birbirine katarak?... Ya kıskanmayı? Deniz kenarında yaşadıkları halde, her gün önünden geçtikleri, o dost sesini duydukları halde kulakları ve gözleri kapalı yaşayanları kıskanmayı... Bazan de düşünürüm en büyük aşklar, dostluklar ayrıklarla başlar, ayrılıkla bilinir sevginin değeri, yokluğunda anlaşılır sevgilinin kıymeti... Benim deniz aşkım da onun dalgaları gibi, hırçın, onun sesi gibi kavgalı, kıskanç ve onun kadar yalnız, hasret yüklü belki de... Belki de uzak olmakta bu aşkın mahareti, büyüklüğü, başkalığı... Hangi aşklar birlikteyken yaşayabilmiş, canlı kalabilmiş ki?... Özlemek de sevdadandır, değil mi?..

Ve; giderim yanıbaşından, usulca kalkar; giderim... Her seferinde vedalaşır gibi, her adımımda uzaklaştıkça içime, bir dosttan ayrılışın hüznü gibi bir duygu çöker...Yerleşir... Arkamı döner, gözlerimi kapatır dinlerim kendimi... Bu kez benim bakışlarım mızırdanıp uzaklaşıken arkasına bakan kedi yavrusuna döner... Bilirim beni saklamıştır içine, yeniden , silbaştan, birikince, çoğalınca gelsin diye, dağılınca toparlarım diye, ben varım ve her zaman var olacağım diye, susarak anlatsın diye, yeniden başlasın benimle diye, beni bekler yeniden gelecek diye...
Bilir ki gelirim...
Sahiden gelirim, kürkçü dükkanı misali...
Bilir ki dönüşüm yine onadır, sevdam, tükenişim, dirilişim, ondandır..




Başka bir şey bu; bizim sevdamız... Bir başka benim deniz aşkım...


ferkul
23 ağustos2009
03.28

4 Eylül 2009 Cuma

ŞİİRİMSİ SİZLERLE!

SİİRİMSİ ÇIKTI;

İŞTE BENİM DERGİM!





Hemen hemen üç yıldır blog yazıyorum... Günlük tarzı, deneme tarzı, içimden geldiği gibi, gelmediği gibi, hüzün kokan, acı veren, bazan anlık , bazan yaşanmamışlık, bazan yaşanmışlık, bazan olduğu gibi, bazan gel_git içinde anlamsız; hepsi ben_im!... Hani olur ya, bu bir tür rahatlama... Kimi insan içindeki boşluğu alkol alarak, kimi seyahat ederek, kimisi alışveriş yaparak, kimisi görmezden gelerek, yoksayarak, olmamış ama olsun varsayımlarını hiçe sayarak, yaşayıp gider... Ben de ferkul olarak yazmayı seçtim, bunaldığımda, bir boşluğa düştüğümü hissettiğimde, yaşanmışlıkları kaldıramayacağım anlarda, olmasını istediğim hayaller kurduğumda ve var olan bütün herşeyi ve herkesi olduğu gibi kabullenmekte zorlandığımda, kısaca; kendimi aşmaya çalıştığım her anda; yazmayı seçtim... Hüzün koksa da yazdıklarım, çoğunlukla acı verse de , okunsa da, okunmasa da, hatta bloglar içinde çalınsa, altına kendi imzalarını atsa da okuyanlar, hoşgörülüyüm, en azından okunmuş, beğenilmiş ve seçilmiş ; diyorum... O sizin okuduğunuz her cümlesi umutsuzluk ve olmaması gereken her şeyi anlatan ve haykıran satırları yazdığım zaman, rahatlıyorum... Yazmak benim için içimi dökmek, boşalmak, kuyuya salıvermek gibi bütün boş kovayı; sonra da oturup dinlemek çıkardığı sesi...

Hayalimdi; yazdıklarımın bir dergi veya elle tutulur bir kağıtta görmek... Bunun için kendi çabamla ve tek kalem, kendim!... Yola çıktım...

Dergimin adı ŞİİRİMSİ , TEK KALEM _DEN, yani hepsi benden...

Bir ikincisi olacak mı bilmiyorum, bunu sizlerden gelen talep ve okuyucu yorumları belirleyecek... İçeriği de, eğer benimle yazmak isteyen arkadaşlar, yazmakla çoğalmak isteyenler olursa, siirimsi bir hayatın içindeki bütün şiire benzeyenleri ‘SİİRİMSİ ‘ dergisi çatısı altında benim de payım olsun diyenler olursa, onlarla birlikte yoluma devam edeceğim... İlk sayı ücretsiz; amaç sadece okunmak...

Kısaca, dergimi ŞİİRİMSİ yi okumak ve elinizde tutamak isterseniz aşağıda belirteceğim email adresine adresinizle birlikte yazmanız yeterli olacak. En kısa zamanda gönderileceğinden, memnuniyet ve sevinçle paylaşacağımdan emin olabilirsiniz.

Hepimiz ve benim için hayırlı olsun...

erkulf@gmail.com

Paylaşım ve yorumlarınızı bekliyorum

ferkul

03eylül2009