Bu Blogda Ara

20 Mart 2012 Salı

SEN UNUT BENİ…

SEN UNUT BENİ…


İyisi mi sen unut beni… Satır aralarında yaşanmış bir şiirmiş  gibi unut… Eski bir şarkının nakaratlarında söylensin türkümüz… Unut beni,  gün dönümlerinde düşmesin yadına yadım… Yüreğinden kopup gitsin, yaralansa da her bir damarım… Akmasın, kanamasın artık kanım… Karalanmış hatıra defterlerinden silinsin adım…

İyisi mi sen unut beni… Büyüdükçe kirlendi çocuk gözlerim… Boz bir renge bulandı bütün renklerim… Kirli sayfalarda yaşanmaz aşk dedikleri… Renksiz bir aşk kime yarar ki?.. Unut gitsin kimler gitmedi, Kimler seni de unutmadı ki?.. Kim kendi düşünde kaybolmadı ki?.. Unut ki düşlerde kalsın gülüşüm… Unut ki unutulsun;  üzülmüşlüğüm, ezilmişliğim, perişanlığım, sensiz kuyuya düşmüşlüğüm…

İyisi mi sen unut beni… Bir kitap arasında kuruttuğun gül yaprağında kalsın benliğim… Yıllar geçsin üstünden, hüzün geçsin, elem geçsin, bugüne dönsün mevsimler… Sen bugün unut beni, dünden yarına çizdiğin bir resim gibi unut … Yarına kalmasın düşümüz… Say ki yarınsız bir düştü gördüğümüz…

İyisi mi sen unut beni… Yar, dediğin nedir ki, bir varmış bir yokmuşlarda masal olmuş sevdalar… Unut en unutulmaz düşlerin içinden geçerken yolların… En iyisi sen unut beni, unut ki artık var olasın… Unut ki yeniden dönsün devran, bir bahar çiçeği açsın göğsünde beyaz, pembe badem çiçekleri gülümsesin güneşinle… Sıcak, samimi bir masumiyet çıkart kirlenmişliğinden kendine… Elle tutulsun, gözle görülsün hislerin… Unut ki üşümesin artık yüreğin… Kıştan arta kalmış bir bahar yarat kendinle, gülsün artık  gözlerin…

İyisi mi unut sen beni… Masa üstünde bıraktığın yarım bardak çay gibi unut… Bir elmanın yarısında kalsın tadım… Düşünmeden geçip gittiğin sokak başlarındaki mendil satan çocuklarda kalsın hüznüm… Unut beni en fazla uykularının kaçtığı gecelerde, unut… Yıldız kaydırır  gibi, ay ışığında saklanır gibi, unut… Korkma, karanlıklar tüketmez insanı, en çok sevdiğin, senden bildiğin yıkar adamı... Kendi kendine mırıldan şarkımızı… Kendine sarılır, Kendine saklanırmış gibi unut…  Unut,  sen düşünme beni…

İyisi mi sen unut beni… Unut gitsin, de ki böyleymiş kader dedikleri… En umulmazların unutulduğu mevsimleri yaşamakmış meğer, yaşamak… En çokların en yoklarda bulunduğu bir masalmış aşk dediğin… Mutluluksa unutmakta gizli… Denizlerin, dalgalarının neler gizlediğini kim bilebilir?..  Neler getirir, ne götürür dalgalar?..  Bir  su damlası gibi çoğalt içinde umudu, doğsun, dolsun, taşırsın içine bütün sevinçleri… Unut gitsin aklından silinmiş birkaç satır şiir gibi… Hiç yazılmamış, hiç okunmamış, hiç yaşanmamış satırlarda kalsın adım…



Unut, sen düşünme beni…



İyi si mi sen unut beni….







ferkul
11şubat2012
Cumartesi: 01:34

2 Mart 2012 Cuma

UYANIK-LIK

                               UYANIK-LIK


Uykum var, fena halde  uyku bastırdı gözlerimi… Kapandı, kapanacak göz kapakları... Bir kaç satır yazayım, ondan sonra uyurum, dedim, geçtim kalemin karşısına... Hayat da böyle değil mi, uyku ile uyanıklık arasında, göz açıp kapanıncaya kadar süren, yarı uykulu yarı uyanık günler geceler, anlar, saatler… Bazen uykudaymışsın gibi yaşarsın, bazen bir bakarsın yarı uyanık hayal kırıklıkları çevirir, çepeçevre kuşatır seni mahmurluk... Bir bakarsın kapanmış, bir bakarsın yarı aralık bütün kapılar… Bir bakarsın sonuna kadar açık yollar…

Bu yıl çok okuyorum, çok kitap dolu içim... Ruhun beslendiğini, bir dinginliğin seni kuşattığını hissediyorsun okurken... Kaybolmak ve uzaklaşmak istediğimde en güzel kaçış yolu olduğunu da düşünürüm bazen okumanın, kitaplaşmak gibi bir deyim bu.. Genellikle farklı zamanlara özgü bir durum, bazen hiç okumam aylarca, bazen de düşmez elimden kitap, olsun da ne olursa olsun… Çok okumak çoğu zaman kendini kaybettirir sayfalarda, okudukça çoğalırsın, azalırsın, kaybolursun, yorulursun… Bazen okumanın da yazmak kadar zor olduğunu düşünüyorum… Eğer okuduğunu yürekten, okuyorsan çok şey veriyorsun ruhundan… Bu ara derin bir roman, okuduğum, biraz Yunus Emre, biraz Taptuk Emre’yle kaplandı ruhum… ( İskender Pala’nın Od’ undan bahsediyorum)...

Hayat boyu bir çok şey istemişiz de, yaşamışız da, hiçbir şey bulmamışız sanki; onları okuyunca,anlıyorsun, çok fazla ben_cileyin yalnızız… Var olabilmek için, kendisi olabilmek için ne çok şeyler vermişler, ne çok yollardan geçip ne olduklarını görebilmişler, kendini bulunca olmuş, Yunus… Fazla vermişiz kendinizi insana, maddeye, mana anlamından uzak bir yaşam seçmişiz sanki, onlara göre çok fazla uzaklaşmışız kendimizden, yaşayamamaya çalışarak, uğraşarak, boşaltmışız hayat küpümüzü dolduruyoruz derken…

Ve okurken, bunu fark ettim…

Birkaç satırla da fark edersin bazen, birkaç satır da buldurur aradığını, birkaç satırda bulursun kendini…

Fark ettiğini unutmamak gerek, öğrendiğini yaşamak, kendini aramak, bulamasan da yolunda yürümek… Kim bilir,  mümkünse, değilse de; amaç  olsun isterdim…

Uyurken uyanık olmak, uyanıkken uyuyanlardan olmamak dileğiyle…



ferkul
22şubat2012
23:58