Yalan söylüyor bu
akşam üstleri;
Yalan!..
Güneşe uzatsan elini,
Kana bulanır
ellerin...
Dokunsan bulutlara
Yoka bulaşır bedenin...
Grub da yalan,
Güneş de,
Düş de yalan
Düşsüzlük de...
Aşk da yalan
akşamüstlerinde
Hüzün de yalan…
Sevda da...
Yalan bu akşamüstleri
Yalan...
Hüzün konuşur sen sussan, çıkartsan kelimeleri saatlerin içinden, saniyeler yalan!..
Sözcükler yalan, günler, aylar, mevsimler yalan!. Yalan bu
akşamüstleri mutlulukları yalan!...
Beklerken seni, duvar üstü sabah çiçeklerinden sonra,
akşamsefaları kapatır gözlerini, solar renkleri… Papatyalar yalan, gelincikler
de… İçimi ürpertir karanlığın korkusu...Sensizlik karanlığın Türkçesi, başka bir
kelimesi var mı yokluğunun?.. Bir
görünüp, bir kaybolan, Sen de yalan, Sensizlik de... Geceyi bağlarken güne,
bütün akşamüstleri yalan...
Yalan insan sesleri, yalan koşuştururken aceleleri, hepsi
bir şeylerin peşinde… Varılacak yer de yalan, beklenen de, bekleyen de,
beklenilmek de yalan... İçim dursa, ruhum dinse, dinlense dilim, sussa içimdeki
şiir; hepsi dursa bu akşamüstünde; donsa dünya... Şu simitçi çocuğun elleri
kalsa para üstü verirken havada. Şu uzun
etekli kadın, içinden konuşturmasa mutsuzluğunu, adım atarken donsa dünyası, şu
grili kedi, parçalarken eline geçirdiği serçeyi, ağzındayken bir kanadı, donsa, dönmese,
dursa birden dünya...
Otursam kaldırımlara bir akşamüstü telaşında bulsam
kendimi... Tutmasam, salıversem ortalığa haykırışımı... Değişir miydi dünya?...
Biriktikçe akşamüstleri, çoğaldıkça dostlar, geçtikçe
yıllar; artıyor yalnızlıklar...
Yalan bahar çiçekleri, yalan nisan yağmurlarında
ıslandığımız, yalan akşamüstü sevdaları... Sevda olsa şiiri olurdu, şefkat olsa
aşk olurdu; destanı yazılırdı yıllara meydan okurdu kelimeleri... Yalan aşklarınız
da, sevdalarınız da... Yalan gülen gözleriniz... Yalan
sevinçleriniz de, düşleriniz de…
Yalan bu akşamüstü telaşlarınız… Yalan yaşamınız…
ferkul
21nisan2010
00:20