Lisanı Yok Ahvalimin…
Bazen birikir, boğazında düğümlenir kelimeler… Ne kadar
konuşsan, söylesen, yetmez içindeki sesi susturmaya… Kendi sesini tanımaz
yüreğin…
Susarsın… Lal olur
dilin…
Yarası kabuk tutmuş bir acının kanamaya başlaması gibidir
bazen yazmak… İlk cümlede ele verir kendini yalnızlığın… Harflerden oluşmuş
koca bir kuyuya düşecekmiş hissi kaplar benliğini…
Yazmazsın… Kalem darılır…
Bir kuş uçar gökyüzünden, bir uçurtma geçer başının
üzerinden… Alıp başını gidesin gelir bazen, kendinden kaçar gibi, gölgenden
korkar gibi, arkana bakmadan çekip gitmek uzaklara… Yeniden başlamak istersin
yeni bir temiz sayfa açmak defterde… Yırtılır
bütün sayfalar… Söz dinlemez başın…
Kalırsın… Yürek
yorulur…
Bir derin uykudan uyanmak istersin ansızın, derinliğinde tam da kaybolduğun bir kabusun içinden sıyrılıp unutmak bütün
geçmişi… Rahat bırakmaz seni yorgunluğun… Rahat bırakmaz seni benliğin, bir yaşamak korkusudur, kaplar dünyanı, durur bir yerde yürüyen ayakların… Unutursun
adım atmayı… Tutamazsın kendini… Dalar gidersin…
Uyursun… Gözlerin kapanır…
Kendin olmak yaşamaktan zor gelir… Bir başkası olmak
istersin bazen… Başka birinde yaşamak seni… Sevmemek, kin duymak, nefret etmek,
uzaklaşmak insanlardan… Düşmanının yanlışı bile senin yanlışın gibi gelir,
içinden hissedersin günahı… Senden bilirsin bütün yalanları… Uzaklarda vurulmuş
bir serçenin çığlığını duyarsın, vurulan da sensindir, avcı da… Zoruna gider böylesi yaşamak, için
acır, kanar yaraların; kendine dönersin… Sen, başkası olamazsın…
Gün döner… Akşam olur…
Kimsesizliğin de kimsesi yoktur bazen… İçinde kalabalıklar,
çığlıklar… İsyana dönüşür gecelerin… Küfür
etmek istersin, yakmak bütün gemileri, yıkmak bütün duvarları, aşmak kendini… Fırlatıvermek bir kerede elindeki bardağı, bir kere de sen kırmak, parçalamak istersin
insanları… Bir kere de sen yaşatmak istersin zulmü, haksızlığı,
sevgisizliği… Atamazsın, aşamazsın, gidemezsin kalamazsın… . Yaşamazsın…
Susarsın… Konuşamazsın…
Düğümlenir kelimeler, sıkar bir el boğazını, söylemek
istersin, bırakmaz seni tutukluğun… Uzattığın el, yakar parmaklarını, boşluğa
uzanır sesin… Yankılanmaz bile, kendi sesin yabancılaşır sana, duyamazsın… Haykıramazsın, bağıramazsın… Ana avrat düz
gidesin gelir dünyaya, yapamazsın, yıkamazsın duvarları; gülümsersin… En büyük düşmanı kendisidir
insanın… Ne edersen kendine edersin… Ne
susturabilirsin içindeki isyanı, ne konuşturabilirsin yüreğini… Biri nasılsın
dese, bütün hayatını dökmek istersin, dökülmek; sere serpe coşmuş dalgalar gibi, bir halı gibi
sermek ortaya içindekini… Yapmazsın… İyiyim, der, geçersin…
Bütün bildiğin kelimeleri unutmuş gibisin… Bütün
öğrettiklerin yalan, öğrendiklerin yalan gelir... Yaşadığın yıllar, mevsimler,
aylar, günler geçer gözünün önünden… İnsanlar geçer, hepsi dost yüzlü , dost gülücüklü, karanlığa döner yüzleri… Bir
rüyaydı, kabustu, geçti, diyemezsin… Şaşarsın…. Düşünürsün…
Susarsın, konuşamazsın, anlatamazsın, yazamazsın… Bütün
dillerde aynıdır yalnızlığın sesi… Bütün dillerden söylemek istersin şarkısını
kimsesizliğin, sesin çıkmaz… Utanırsın
…
Lisanı Yok
Ahvalinin…
9 eylül 2012
Pazar:01.40
ferkul