Bu Blogda Ara

20 Haziran 2015 Cumartesi

ANLAM/SIZ/



ANLAM  /SIZ/

Yani şimdi,diyeceğim o ki: savaşsan da sevişsen de, dursan da,  düşünsen de, haya/l/  etsen  de yaşasan da ölsen de, olacağın engeli yok… Ne savaştan geri dönenin , ne kazananın ne de kaybedenin elinde artı bir hazinesi yok… Yaşamak ve sevmek  savaşında kaybetmeye mahkum kalpler… Kimin rengi sarı cinsi mor, Kimin rengi beyaz cinsi kara bilebileceğin bir yol yok…. Yüreği ak olanların da bizimle işi yok… Akla beyaz aynı da olsa savaştan kaçmanın mümkünü yok…

Sözünden dönenin kaşığı kırılsa da dik dursa da kaşığın kendisi yok…

Böyle geldiyse böyle gitmemenin düğmesi yok, anahtarı hiç yok…


Bile isteye atıldığın bu savaşın galibi yok... Gün döner devran döner her insan kendini döver… Başını taşlara çalsan da kimsenin umuru yok…  Olmuş, olan, olmamış , olması gerekmiş, olacağa engeli yok…


Duymanın ,düşünmenin, sevmenin, sevilmenin, durmanın, yürümenin, hatta koşmanın, savaşmanın anlamı yok…


Kedere ve kadere ve kadara karşı durmanın çaresi yok…



Yani şimdi ne  dedim, ne diye dedim,  ne diyemedim ki demenin de anlamı yok…



ferkul



13.06.2015
23:26

17 Haziran 2015 Çarşamba

ben ferkul




—yazmadım ne zamandır
yazacak ne çok şey varken—
                                    (Ömer Cendeoğlu)
,,,,,,,,,

doluyken boş/a/lmak
taşarken dur/ul/mak
ne kadar zor…

 ve yazmak
içindeyken  bir ırmağın
sus/a/mak…

ne zor…


Ben   ferkul      


Adımı kendim yazdım… Kendim verdim sanımı… Kökü toğrağa bağlı bir dalım ormanın içinde… Kalabalıklardan doğdu yalnızlığım… Ondandır susmalarım, ara ara kendimedir söylenmelerim, kimseden yok şikayetim…


Kendim yazdım  ne yazdımsa, ne yaşadımsa   tek tek… Hepsi benim… Her zerresinde bir küçük su damlasıyım… Hece hece çoğaldı kelimeler, çoğaldıkça azaldı gözyaşları… Yağdıkça yağmur, ıslandım…  En küçük su damlasında boğuldum, akan şelalenin ortasında duruldum…  Sağnak sağnak yağarken sele kapılmamayı öğrendim, kendimle barışmayı,  ararken beni bulmayı… Bende var olmayı, aramamayı, aratmamayı… Sayıları saymayı, matematiği bilmeyi, çözemediğim havuzlarda yüzmeyi… Ne kadar hayal edersen o kadarını bulmayı…  Var olanla yetinmeyi…  Yetindiğini senden saymayı, yaradanda kendini görmeyi, kendinde yaradanı sevmeyi… Bilmem dediğim nefreti de öğrendim, dönmem dediğim yoldan geri dönmeyi de… Kendimi bende buldum, bende insanı gördüm, insanda yaşamayı çözdüm… Küstüm, Darıldım, Barıştım Kendimle… Kalabalığa karıştım, kaldırımlar yoldaşım, arkadaşım: azı çoğa, çoğu aza buladım, karmalandı  yüreğim, daraldım…  

Adım adım, yıllarımı harcadım… Cümleler benim, kelimeler, kırık dökük mısralar ben/im… Ne gitiğim yoldan döndüm, ne döndüğüm  yolları kendimden buldum. Yürüdüm, koştum, yoruldum… Direndim, yıkılmadım!…    Buradayım…


Ben ferkul…   Kendim koydum adımı…   Kendi yaktığım küllerimden doğdum…  Anam da benim, babam da, yârim de ben/im, yareninim de…  Kendim koydum adımı… Böyle bilsin insanlar beni… Sevdim, sevildim, kırıldım, gücendim… Çiçeklerle, güllerle de bezendim, karalara da bağlandım… Kendime imdat ettim, yine kendime saklandım… Küstümse de kendime, yine silbaştan, kırdım kalemi, ucundan açtım azıcık, usuldan  yavaşça, belli etmeden, kendimden bile saklayarak korkarak, haykırarak, susarak yeniden, YENİDEN…


Yazdım…Yazdım…Yaşadım…Öğrendim…Yaşamayı becerdim…


Yazdım…


ferkul

12haziran2015
10.00