HERKESE BİR ŞİİRİMSİ
Makale yazarı olmak isterdim. Popüler bir gazetede her gün
yazmak, içimde yıllardır durduramadığım yazma arzusunu tatmin edebileceğim,
yenilenerek ve yenileyerek yazdıkça ustalaşacağım yazılar, harika bir fikir,
değil mi? Eminim şimdi o gazetede yazan yazarlar da ilk günlerinde ne
yazsamlarla kendilerini zorlamış ve ilk birkaç ay yazdıklarını acemice
bulmuşlardır. Çok yazmakla usta yazmak arasında ince bir çizgi olduğunu
düşünmüşümdür her zaman.
Kendi çapımda bir deneme yazarıyım. Şiir yolunda, şiirimsi
denemelere yönelen, kitaplaşamama serüveni içinde yolda kalmış, hala bu
yazıları yazıyorsa yazmaktan vazgeçememiş bir denemeci. Yıllar önce çat kapı
bir gazeteye gittim, oturdum, ben gazetenizde yazmak istiyorum dedim, adam
gülmedi. Ciddiye de almadı. Kadın olduğumu görünce size bir yemek sayfası
ayıralım, yaptığınız yemek, pasta ve tatlıları fotoğraflarıyla
yayınlayabileceğiniz bir sayfa, size ait olsun, dedi. Hakaret gibi geldi,
kalktım, gittim. Şimdi düşünüyorum da, o yemekleri ne güzel şiirimsilerle süsler, zamanla
makaleye, denemeye dönüşen bir köşe açardım kendime. O sayfayı açmalıydım,
çorbalarla, karnıyarıklarla başlayıp, sevgiden, denize özlemden, aşktan ve
aşksızlıktan, acıdan ve acımaktan söz ederek bitirirdim. Yanılmışım. Bazen elimize
düşen fırsatları böyle, bilmeden tersiyle itiveriyoruz, yıllar sonra fark ediyoruz
ki, emeklemeden yürümek olmuyor, geçen de geçmiş gitmiş.
Bir gazetede yazsaydım,her gün yeniden doğardı çocuklarım.Hüzünle doğup,neşeyle büyür,serpilip semirir, kocaman adam olurlardı. Biraz
zorlanabilirdim, konu bulmak benim gibi şiirden yola çıkan biri için çölde vaha
aramak kadar zor olurdu. Çünkü insanlar gündem okumak, olayların neden ve
sonuçlarını öğrenmek için okuyor, yorumlamak, yorumlanmış cümleleri hazır
bulmak kolaylarına gidiyor. Olan olmuş, oluyor zaten, bazen de ateşin içinde
yanmayan bir dal olmak fena olmazdı fikrimce. Göğsünde tonlarca bomba patlatıp
onlarca insan ölürken ne şiirden bahsediyorsun sen, diyebilirsiniz. Duyguları
yitirmek duyuları ve insan olduğunu unutmayı doğuruyor halbuki. En zoru yanan bir koru elinde tutmak, değil midir? Herkese
biraz şiir lazım, diye düşünüyorum, her eve bir şiirimsi, lazım…
Sanırım okunmazdı. Siyaset ve günlük savaşların, kavgaların,
olumsuz gündemlerin yerine, bir yanda bombalar patlarken, çiçekten, menekşeden,
batan günün güzelliğinden, gidenin dönmeyişinden, dönenin bulamayışından, sevgiden
ve sevgisizlikten doğan acılardan bahseden bir yazarı kim okur? Yine de ben,
yazardım. Günlük hayattan her zaman bir kaçış yolu vardır. O, yol olabilirdim.
Bir makale yazarı değilim. Hiç bir gazetede de yazmadım. Kırk
sekiz yıla sığdırdığım, hiç yaşanmamış yıllarımın yaşanası dönemlerini
süsleyerek, bazen acıdan ve sevgisizlikten ölerek, bazen denizin bir dalgasıyla
martı olup uçarak, yazdım. Kitaplar dolusu denemelerim olsa da hala ne bir köşe
yazarıyım, ne de kitabımı basacak kaliteli bir yayınevi kitabını gel basalım
demedi. Yazarmışım bile sayılmam. Varsın, olmasın. Yazmayı yaşamaktan
sayıyorum. Yaşadıkça, yazacağım, yazdıkça büyümeyecek içimdeki çocukluğum.
Ben bir gazetede yazmıyorum. Yaşamın tam orta yerinde,
hayallerinin dokunduğu her köşede, okuduğunuz her yerdeyim. Her eve bir şiirimsi
lazım, öyle değil mi?
Bir şiirimsi, alır mıydınız?
Bir şiirimsi, alır mıydınız?
.
ferkul
30ağustos2016
09:58