Bu Blogda Ara

27 Kasım 2016 Pazar

Seni Seviyorum



Her gün suluyorum fesleğenimi
Kuruyan başlarını koparıyorum
Yenilensin, çoğalsın, eksilmesin, diye.
Düşen yapraklarını temizliyor,
Ellerimle seviyorum.
Yüreğine dokunup
Saçını okşar gibi...

.

Kapıdaki kışa inat
Sonbahara inat
Sert esen rüzgâra inat
Yağmura, kara ,borana.
Diren diyorum,
Umut var yarınlarda
Kuruma.
Sarartma yapraklarını
Yenilme...

Seni Seviyorum

.

ferkul
27 kasım2016
14:21

Güzel Şeyler Söylemek Lâzım!



Güzel Şeyler Söylemek Lâzım!

Fark ettim ki,

Kapatmışız dünyaya gözlerimizi. Güzel olan neyse, onu görmezden gelmeyi alışkanlık edinmişiz. Kışın soğuğu, havanın nemi, insanın hatası, gülümsemenin  gücü, işin çokluğu, suyun tadı, söylenmişin içindeki acı, sözün tadı kalmamış.


Halbuki gün, ne güzel gülümsüyor gözünü açtığın anda. Sonbahar  yapraklarının rengi ne güzel, soğuk olsa da. Gökyüzü  rengârenk  bu mevsimde; mavi, beyaz, gri bulutlarıyla, gecesi ayrı, gündüzü ayrı, her rengi başka  başka  güzel şeyler söylerken, yüreğindeki aşk sönmemişken, sadece bir gökyüzü yeter aydınlanmaya, ışık istersen.


Çalışabilecek bir sağlığın ve ayakların taşıyorsa seni koşturmacaya, orası, burası, şurası fark eder mi? Nereye yeterse gücün, düşünebiliyorsan,  ve biraz da gülümseyebiliyorsan onca işin arasında, koşabiliyorsan, koşturmaca ne güzel!  Pazartesi, Salı, cumartesi, fark eder mi? Sağlıklıysan ve hele sıcak bir battaniyen  varsa akşam koltuğunda otururken ısıtacak, bir evin varsa işten döndüğünde bir oda bile olsa, duvarlarında anıların konuştuğu, seni  terk etmeyen. Hele de bir ailen varsa bir kişilik, iki kişilik, üç, dört, çok kişilik, bir de çayın varsa içilecek tavşan kanı olanından, kaynıyorsa ocakta, biraz zeytin, peynir, biraz da ekmeğin varsa karnını doyurabileceğin, hiç biri olmasa da konuşabildiğin bir kendin varsa, susturamadığın, halâ konuşabiliyorsan içindeki çocukla,  varsan, yaşıyorsan, ne güzel!


Boğaza nazır, denize sıfır, adada veya dağ başında,  veya bodrum katında tek göz odada, olsa da, olmasa da fark eder mi, yüreğin ferahsa?


Şükretmeyi unutmuşuz kardeşler, çirkinliğin, yalanın, dolanın, yaşam denilen hengâmenin duvarlarında, bir labirent gibi dönüp dolaşıp hüznün ve umutsuzluğun içinde, kaybolmuşuz. 
Kaybetmişiz iyi olan, güzel olan ne varsa görebilme yeteneğini.

Görmek lâzım!

İşitmek, duymak, hissetmek ve fark ederek yaşamın anlamını,  yaşamak lâzım!


Dünya üstüne üstüne gelse de, karanlığa, kötülüğe, çirkinliğe inat, derde, kedere umutsuzluğa inat, kucak açıp iyilik ve güzellik adına ne varsa bilip görebildiğin, umut etmek lazım!


Güzel şeyler söylemek lâzım!



Yaşamak lâzım azizim!..  Duymak, görmek, işitmek, haz etmek,  fark etmek lâzım!...



Görebilen ve şükredebilenlerden olmak dileğiyle…





.

ferkul

26 kasım2016

11:28


21 Kasım 2016 Pazartesi

o benim

Biraz çılgın
Biraz serseri
Biraz yılgın
Biraz deli
Biraz nokta
Biraz virgül
Bir kaç mısra
Bir kaç şiir,

O benim işte...


ferkul

20kasım2016
17:05


19 Kasım 2016 Cumartesi

say ki

Say ki bu dün doğdun
Onsekiz yaşında
Ve bir kasım sabahdasın
Ocağa çayı koydun
Gülümse düşen yapraklara
Bir sigara yak inadına
Bir şarkıya başla
İçinde aşk olsun
Dostluk olsun
Sevgi olsun
Say ki hiç yanılmadın
Yalan nedir bilmiyorsun
Say ki hiç yaşamadın
Bugün baharın olsun


.



ferkul
19 kasım2016
12:35

16 Kasım 2016 Çarşamba

öyle işte






Hani bazen olur ya;

Havada bir can sıkıntısı, yağıverecekmiş gibi kararır ya bulutlar, aydınlığı ve sıcağı ararsın gün boyu. Ne yağar, ne yağdırır, ne de aydınlanır dünya. Yağsın İstersin, damlalar karışsın toprağa, sel alsın götürsün bu bungunluğu, şimşek çaksın, gök gürlesin, tufan olsun, sonra güneş yedi güzel çocuğunu getirsin diye beklersin ya renkleriyle, neşesiyle, kahkahasıyla, getirsin diye seni kendine, yağmaz!  Seni dinlemez bulut dediğin, duymaz ya gökyüzü, beklersin, beklersin, yine de; yağmaz !... Bir damlayı esirger kurumuş, toza bulanmış topraktan, işte öyle.

Hani bazen olur ya;

Boğazına takılı bir yumruk gibi kelimeler, söylemek istedikçe yüreğinden sökün etmez harfleri, sesin çıkmaz, ruhun susar, kalemin kırık, kalırsın öylece. Halbuki coşsun istersin, dökülsün salkım saçak, söğütler gibi, dökülmez. Durulur, beklersin. Gün olur, gelir konuşma zamanı dersin, gün olur dağılır içimdeki isyan. Dönmez döner dedikleri devran, susmaz içindeki çağlayan, yine de susarsın, beklersin, umut fakirin ekmeği, suyu, aşı, dersin. Dersin, dersin…   O gün gelmez !..

Hani bazen olur ya;

Pencere önlerinde,  denizin maviliğinde, bir arkadaşınla sohbette, bazen otobüste dışarıdan hızla geçip giden insanların içinde, bazen bir filmin orta yerinde, bazen de en ummadığın bir saatte, düşünmeyi ve beklemeyi unuttuğun bir anda, bir hayal konuverir dalına, şaşkın bir güvercin gibi, nerede olduğunu bile hatırlamazsın,  dalar gidersin,  adının her harfine takılı kalır ya bakışların, kalırsın öylece, bir ah dökülür ciğerinden, sessiz, cümlesiz,   işte öyle…

Hani bazen olur ya;

Canın yanar, yüreğin ısınmaz artık, insana dair ne varsa bildiklerinden utanırsın, utandırır yaşadıkların. Dostmuş, sevgiliymiş, arkadaşmış, kardeşmiş, hepsini bir kenara atasın gelir. Yalandan, dolandan, sahtelikten, riyadan usanırsın.  İki kişiyken tek olmak nedir  bilirsin, bilirsin akşamüstü kalabalığındaki o kedi yalnızlığını, bilirsin de tekliği yeğlersin yine de, yalnızlık yoldaşın olur, kendine sarılırsın, istemezsin kimse olsun, sarsın yaralarını, tuz basmaktan başka ne işe yarar senden başkası dersin, kabuk bağlar, kanamaz olur, sökülür tek tek teninden ter gibi, atarsın bütün güvensizliğini, yaşamışlığını, yaşamamışlığını, yaranı da unutursun, yalnızlığını da. Gün olur gecenin bir yarısı düşer aklına kimsesizliğin,   işte öyle.

Hani bazen olur ya,

Bir tek ‘’O’’  görendir  seni, bir tek ‘’O’’  vardır bilen, tanıyan, koruyup kollayan, ruhuna su serpeleyen, sığınırsın, dayanırsın, dayarsın sırtını dualara, var olursun. Tanıdıktır, bildiktir, yabancı değildir, seversin, ellerin açılır, gözlerin kapanır, başın secdede, yanarsın, sönersin, yeniden doğarsın…

Ve yağmur yağar
Güneş açar,
Gökkuşağı kaplar kara bulutların yerini.
Olur ya, aydınlanır yüreğin…


İşte, öyle…


ferkul
15 kasım2016
00:36

12 Kasım 2016 Cumartesi

Ruh_i Derun




İçimde isyanı denize dalgaların
Bu akşam her akşamkinden daha fazla dargınım
Durdurup şarkısını zamanın
Düşünmeden, duymadan, hissetmeden
Derinliğinde kaybolarak hayalimdeki ruyanın
Uyumak istiyorum...
.

ferkul
12 kasım2016
02:38

9 Kasım 2016 Çarşamba

UNUTTUM


UNUTTUĞUMUZ BİR ŞEY Mİ_YAŞAMAK?


Hatırlamaktan çok ,uzak kaldığım bir çok şey var, unutmaktan öte, yok saydığım yaşamda. Çoğu zaman görmezden gelerek,yanından geçip gittiğim duygular var.

Sanki kuvvetli bir rüzgarmış gibi, esip götürmüş, silip süpürmüş tüm güzel duyguları…
Bir kırmızı gülü ne zaman en içten kokladım, ne zaman küçük bir çocuğun başını okşadım sevgiyle, ne zaman yalansız gülümsemeler yakaladım aynalarda?... Nerede o sıcak güneşli, kuş sesleriyle doğan günler?... Kendimi var saydığım bir yaşam, nasıldı?.. Unuttum…


Unuttum… Unutmayı marifet sayarak,unutmayı yaşamdan sayarak… Görmezden gelmeyi, bakıp bakıp pencereden, dışarıdan seyretmeyi, gerçeklerin üzerine bir duvar örmeyi maharet bilerek, yakama yapışan hüznü huzur sanarak… Nasıl bir mesafede kaldı da ulaşamadım ümitlere, gerçekten istenilen, her bir parçası kendimden olan hayaller neredeydi, uzun günlerin yıldızsız gecelerine mi saklandı küçük bir çocuk gibi konuştuğum, bir şeyler dilediğim her zamanki o sevimli ay dedem?.. Hiç bitmeyecek gibi yaşanılan dostluklar,içten sevilerim nasıldı?.... Unuttum…


Unuttum
, taşın sert, toprağın yumuşak olduğunu… Dağlara bakınca yükseldiğimi,gruba karşı dalıp gitmeyi, denizin dalgasında kaybolan düşüncelerimi, sonbahar yaprağının daldan kopuşunu izlemeyi,çiçek çiçek açan bahara sevinmeyi unuttum… Nasıldı ışık, karanlıklar içinde aydınlanan neydi, söylemediğim kelimeler arasında gizlenmeden yanan neydi?.. Ateş gibi parlayan yüreğimde hiç unutmadığım kelimeler nerede kaldı?Söylemeyi hatırlamaktan kaçtığım cümleler nasıldı? Sanki söylenince bir den sihrini kaybedecekmiş gibi,bir balon gibi sönüverecekmişcesine…. Unuttum…


Unuttum, nisan yağmurunda ıslanırken yürümeyi... Yürürken nefes almayı,toprağa vermeyi ıslak umutlarımı, yeşertmeyi fidan fidan, boy boy büyütmeyi içimde kök salmış en içten samimiyetimle sevgileri… Elimde değil hatırlamak, doğru neydi, yalansız yaşamdan arta kalan şefkat neydi, teröre kurban gitmemiş , parçalanmamış yürekler nasıldı?... Ne denirdi sevgiliye?... Unuttum…

Bir güneş doğuyor ufukta.. Belki yeni bir gün başlıyor, merhaba, der gibi gülümseyen sabahlara... Unuttuğum bir çok şey sıralanıp önüme, biz de varız, hep vardık, hatırla, der gibi isyanlarda çığlık çığlığa… Bu sabahın kuşları cıvıl cıvıl, çiçekleri daha bir canlı…Renkleri hep kırmızı değil artık, beyaz ve pembe kelebekler uçuyor başımda... Unuttuğumu unutturmak için, hatırlatmak için nefes almayı , sanki yanı başımda hala eskiden dost bildiğim gülümsemeler çepeçevre kuşatmış dört bir yanımı.




Aynalara yansıdı güneş…. Uyandım….

Unuttuğum bir yaşam_ var_dı….. Hatırladım.

ferkul

24 MAYIS 2007