Bu Blogda Ara

9 Kasım 2018 Cuma

merhaba




Günaydın demeyi seviyoruz
Merhaba, demeyi de
Selam vermek hoş seda
Almak da.


Sonrası?

Merhaba demek gülümsemektir, en samimi yüzümüzdür kendimizden bile sakındığımız. Kapıyı açmadan önce çalmaktır özenle, yeni bir sefere çıkan kaptanın heyecanıdır, mutluluğun ilk adımı, belki de bilinmeyen bir yolculuğun ilk heyecanı hatta. El sallamak gibi yeniliğe.

Başlangıçları seviyoruz zira , bitişleri değil. Devam da bizden değil, tükenişler de. Biten ve tükenen her şey ve hatta eskiyen her yüzle değişen dünya, sanki uyanmak isteyiş gibi kötü bir rüyadan, kabullenememezliktir bir şekilde sonu gelmişi. Sanki reddedince ilk günkü gibi yeniden başlayacakmış gibi. Halbuki son, her zaman sondur. Sonu bir başlangıçmışcasına yaşamak da ömürdendir aslında, sonsuza açılan bir kapı gibi.

Güzeliyle, çirkiniyle, gülümseteniyle, acıtanıyla, hayat; belki de gülü dikeniyle sevmek kadar, rengini ve kokusunu eline batan dikenin sızısına rağmen içine çekermişcesine, nefes almaktır duya duya.

Eskimişliğin ve tadı kaçmışlığın, anlamsızlığın da anlamlılığının olduğunu biliyor muydunuz? O yüzdendir yıllar geçtikçe, ve tükendikçe yaşanmışlıklar hatırlanır, yaraysa tazelenir, kanaması bile özlenir, sızlanılır eskiye özlemimiz.Yenidenliği mümkün mü her hatıranın? Gülün tomurcuktan sonraki halini severiz de, solmuşunu görmezden geliriz. Solan gül kokar mı?

Kokmasa da kurutulmuşunu saklamaz mıyız?
Kitapların arasında, pencere pervazlarında, evimizin bir köşesinde hiç biriktirmeyenimiz var mı?



Selam vermek hoş seda
Almak da.

Sonrası?...


Sonrası; elimizde, yürekte biriktirdiklerimizde, bir çocuk masumiyetiyle, merhabanın saflığını kaybetmemekte ve almayı umursamadan verebildiklerimizde.


En sevgilisinden MERHABA okuyan yüreklere.
Merhaba hoşgörüye ve merhamete.
Merhaba sevmeye, sevene ve sevdirene.



.

ferkul


8kasım2018
20.24

5 Kasım 2018 Pazartesi

sonra


Öncesi çoktu...
Sonra, şiir oldu gülüşün. Harfsiz ve kelimesiz söylerken ismini, şarkısı olmayan bir nota gibi, bildiklerimi unuttum.


Unuttum bugüne dair ne varsa dünden kalan. Bilmediklerimse hep o aynı yarın şarkılarının nakaratında şimdi. Bir bardak çayda, boşluğa takılı bir sonbahar sabahında, kaybolup gitti adın ...

Mısra mısra yazılmıştı halbuki, her harfi sevdadandı. Yakışmadı kaleme, alışmadı sevmeye. Öyle kolay mı mevsimleri uç uca ekleyip saatleri sana getirmek? Öyle kolay mı kalabalık düşünmek?

Dağ başı yalnızlıklarında hapsoldu gülüşün.

Zira şiir de düş olur, gider zamanla. Şiirin de, düşün de, sevdanın da, dostluğun da kazananı olmayan bir savaşı var seninle. Yenilirsin , yenildikçe bileğilenilir düş/üş/ün. Ki, sevmek dediğin de, insanın en derin düşüncesinde yokluğa mahkum.

Öncesi çoktu, sonrası düştü, nerede_sin?...
.



ferkul

14ekim2018
21.23

23 Ekim 2018 Salı

beni bu...



Beni bu akşamüstü ateşine
Bu kızıl güneşe
Düşen sonbahar yaprağına
Bir deniz dalgasına
Gömün !
Karışsın ummana köpüğüm.
Bir serçe kuşu kanadında
Dağılsın gönlüm.

Beni bu rüzgâra verin
Bir menekşe kokusunda
Ve kaldırım taşlarında
Çocuk gülüşlerinde kaybolsun adım...
Beni bu
Beni bu
Beni bu....
Gideyim.
.
ferkul
1 ekim2018

namütanahi



Gülüşü güzel insanları kaybetmeyiniz. Kırmayınız, uzaklaştırmayınız. Düşü güzel, yüreği temiz , gönlü geniş insanları...

Bitmez tükenmez sandığınız onca karanlıktan, "yaşanacak ne varsa yaşadım, daha fazlası var mı", dedikten sonra bile birdenbire gülüşüyle hem güneşi donduran, hem de dünyanızı dolduran, varsa öyle biri ; zemheriyi bahara döndüren, gündüzünüzü karartmayan, el yakmayan, can acıtmayan, güne ışık, geceye yıldız olabilen namütanahi biri, en büyük hazine sizin...

Cam fanus içinde saklayıp soldurmayınız.
Sarıp sarmalayıp , elinizden elini, gönlünüzden gönlünü çekip yabancılaştırmayınız.



Zira dosta dost , ruha ferah, sana senden yakın kişi, öyle çok kalmadı .

*

ferkul
14 ekim2018
15.08

18 Ekim 2018 Perşembe

nefsi nefese kurban ettirmeyene

Hamd olsun güne aydınlık, çiçeğe renk, insana nur, ruha inşirah verene

 Hamd olsun ömre ömür katana, zemheride umuda çiçek açtırana.

Hamd olsun, sevgisini yüreğe şiir olup kondurana, sevmek ve sevilmekten geçen bütün yolları kutsal saydırana.

Hamd olsun zulüme boyun eğdirmeyene, düşmanı dost gördürene; yürekte kin barındırmayana, affın mağfiretten geldiğini düşündürene, merhamet ettirene, kötünün adını andırmayana, gönüle iyiliği yerleştirene.

Hamd olsun ağlatıp da güldürene, akşamdan sonraki sabaha, kederden sonraki sevince , tufandan sonraki toprak kokusunu ciğerinden hissettirene, hamdolsun nefsi nefese kurban ettirmeyene.

Hamd olsun ömrü ömre kattırana, bakıp da gördürene, kadir değil kıymet bildirene.
Hamd olsun sevmeye and içmişcesine, inadına vazgeçmeyene. Yolunu, yol bildirene. 

Hamdolsun,
Hamdolsun,

Aşka aşık oldurana...


*

ferkul

16ekim2018
18.56

11 Ekim 2018 Perşembe

çelişki içimizde

Çelişki de, yaşamdandır. Sadece insana özgü bir haslettir; gåh öyle, gâh böyle değişken zaman ve anlardan oluşan döngü içinde nefes almak, çelişkiden beslenerek hem büyümek hem de küçüldüğünün farkına varmadan yaşayıp gitmek, öylesine...

Yaşamak, öğrendiklerimizden ibaret aslında, her duygu bir çelişki, her olay bir kazanım, yaşadıkça. Sevinçlerimiz, kederlerimizle çeliştiklerimiz bir bütündür diyebiliriz hatta.

Kendinle, düşünceyle, olanıyla, olamayanıyla, istediğin ve dilediğinle, yaşadığın ve yaşayamadığınla hayalle, düşle ve gerçekle. Çoğunlukla yaşam döngüsüyle, zamansız yağan kar gibi, mevsimi olmayan bir meyveyi yemek tadında, zorlar düşünebilen insanı. Çelişki de ömürdendir.

Biraz düşünmeyi öğrenmeye başladıktan sonra, adım atmayı öğrenen bebekler gibi, her adımda çelişki büyütür seni. Çeliştikçe öğrenirsin. Sorguladıkça ve sorgulandıkça kendi doğrularını bulur insan.

Akıl ve çelişki bir tür delilikle dahilik arası yine bir döngü gibi aslında. Bazen aklımızın erdiremeğini yaşar gideriz, bazen de düşünmeden bildiğimizi. Kendini keşfetmekde ve hayatta bir yol bulmakda önder belki de her çelişki.Yorsa da, bezdirse de bizdendir.

Keder ve sevinçlerimiz kadar gerçek bir duygu fırtınası. Olmazsa olmazlarımızdan; çeliştiklerimiz, insanın insan olmakta yardımcısı.

Bırakın çelişelim, saygıyla. Sonra büyümüş de küçülmüş çocuklar gibi yine konuşuruz kendimizle, sevgiyle...

Sevmekle nefret etmek , saygıyla hakaret, ağlamakla gülmek arasında àrafta kalsak da
😊 çelişki içimizde.

.

ferkul

28eylül3018
00.14

2 Ekim 2018 Salı

derman imiş derdim bana

Ey derdim!
Unuttum adını
Neydin?
 
Ummanda bir küçük damlaydın, dalgalar arasında kayboldu adın. Ki, o dalgalardı beni senden savuran. Sende kendini bulduran. 

 Düş sandım, gerçek miydin? Sahi, ben sendeyken, sen neredeydin?

Yakamda hep asılıydı adın,gözümde bir başka göz gibi aşina,alnımda bir çizgi olarak kaldın.

Ya hiç var olmasaydın, içi boş bir dalga ummana sığar mıydı kabarmaktan? 
Kıyıyı bulmak mümkün müydü seni tanımasam?

Adın kalsa akılda, yüzüm döner miydi ışığa?
Ki o ışık, ne karanlıklar saklar ardında?..



Ey derdim
Kendim !
Unuttum adını
Neydin?



.

ferkul

12 temmuz 2018
12.00

19 Eylül 2018 Çarşamba

ferkul

 

 

Kimin eli değdiyse
İncinmiş
Bütün
Şiirler

.

ferkul

sabun köpüğü



Size güzel şeyler yazacağım, iyilikten, güzellikten ve masumiyetten bahsedeceğim;

Akşamdan sonra sabahın esen yelinin nefesinizi açacağından, yaşadığınızı hissetmek için gülümsemekten, hep verip hiç almadan da mutlu olunabileceğinden, bütün insanların hep bir çocuk kalbi taşıdığından, masumiyetin hiç tükenmez bir nimet olduğundan, her geçen günün ömre ömür kattığından, dem vuracağım.

Eksilmek dediğin eskimekten değil, gül yüzlü , gül kokulu dostlarsızlıktandır, zalim de zulüm de mazlum da yoktur, insan insana dosttur, vazgeçmek diye bir kelime yoktur lügatımızda , hatta "sevmek ne güzel kelime! ", diyeceğim.


Size güzel şeylerden bahsedeceğim.
 

Hep "iyi"den, "güzel "den söz edeceğim.

Önce kendime söyleyeceğim.
Diye diye
Yazamıyorum.


Size yalan söylemeyeceğim.


.


ferkul 

15 ağustos2018
20.44

13 Eylül 2018 Perşembe

şaire




Henüz şair, değilim
Yazdıklarımı asın
Bir sonbahar yaprağına. 


Düşlerimi serpin
Anamın toprak damına
Adımı sele verin
Çocukluğumun dere kenarına.

Henüz şair, değilim
Biraz bahar biriktirdim
Kuşların ayak ucuna.



.



ferkul

his


Bildiğinden mi sevilmeyişini, hep çirkin söyler türküsünü kargalar?
Ve baykuşun karanlığa isyanı mıdır kara gözleri, uğursuz denildiğinden mi hep saklanır gündüzleri?
Gecenin de, sabahın da sahibi var.
Yaşamın tadı anlamakta, hissetmekte, duymak ve görmekte, var.
.
ferkul

şifa

Dilediğin her şey, bir duada gizli.
Bir an ' da, bir çok anlamda saklı.


Dua; ruhun aydınlığı, yüreğin ferahı, umudu,
aya yıldızı yakıştıranı, geceden sonra sabaha ulaştıranı. Hüznün kurtuluşu, hatta bungunluktan, keder ve beisten yana özgürlüğü çağrıştıranı.


Yâri, yâren etmek belki de, dost bilmek seni senden fazla düşüneni. Ki, en çok yargılamayanı, yaraya derman bulanı, iyileştireni, şifa vereni. Hiç küsmeyeni, küsmeyi sevmeyeni. İstedikçe çoğalanı, tükenmeyeni. Kötülük nedir, bilmeyeni. Hep de doğruya ve güzele istikamet edeni.


Yüreğe düşen dile dökülsün, dile düşen iyilik ve güzellikle bayrama dönüşsün dilerim.

Umutla, mutlulukla.


.


ferkul


7eylül2018
11: 50

renk


Ruhum, diyorum
Renksiz bugün.
Ne şiirden dem vuran sorulur, ne çaydan geçen serden.
Çiçekli şarkılar istiyorum, neşeli yüzler. Bir beyaz bulut olsam diyorum, gölgesinde kanatsız kuşlar. Bir selvi belki de hatta, salkım saçak yeşillenmiş başucuma. Bir de deniz dalgası köpük köpük, mavisinden.


Sonra uyusam, bîhaber; ne gündüzden, ne geceden. Ne yârden, ne yârenden.
Çocuk gülüşleri serpilsin avuçlarıma. Kahkahası yürekten. Biraz da masumiyet, yalansız ve riyasız düşlerden. Bir çok da yarın konsun sol yanıma, umut dolu sabah güneşinden.


Ruhum, diyorum, solgun bugün.
Ruhum diyorum yorgun bugün.
.
ferkul
11 eylül 2018
13.30

2 Eylül 2018 Pazar

Güzel şeyler; iyi şeyler



Güzel şeyler yazmalı. İyi düşünmeli. Güzel konuşmalı, iyimser bir gül kondurmalı gözünün bir ucundaki kırışık çizgiye.

Neşeli, bir aydınlık sabah iliştirilmeli yıldızsız gecelerden kalma uykuyu unutmuşlara, hayalin ve düşün resmini boyamalı şu beyaz kağıda. Kırmızının ve mavinin rengi alsın götürsün diye uzak, hüzünsüz diyarlara.

Umuttan bahsetmeli. Solmayan güllerden, mor menekşenin hercaisinden, simit satan çocuğun yanağındaki gamzeden, gülüşünün güzelliğinden bahsetmeli. 

Bugün artık yarındır, demeli. Serçe kuşun kanadında bulut, buluttaki mutluluk, işte bu yaşamak, demeli.


Demeli de..


.

ferkul

26 ağustos2018
13.28

29 Ağustos 2018 Çarşamba

dost'a

Gitmeyeceksen kal.

Sana çay demlerim. Bir de pijama, çiçekleri al al. Otururuz balkonda. Sen söylersin; "Leyli de yar, loylu da yar loy loy lom". Sesinde kıyıya vurmuş bir deniz dalgası. Yürekte kor. Maviye hasret balıklar. Yeter ki kal, yalan söylemesin martılar. 

İstersen sus sabaha kadar. Dinlerim. Uzaklara dalıp gitmez gözlerin. Gök bizim, yer bizim, şu kör olmayasıca yaşamak, bizim. Gün de, gece de.Yıldızlar bizim.

Bitmeyeceksen kal. Eskimeyecekse umutlar.Eskitmeyeceksek gözümdeki feri, soldurmayacaksan al basmalı pijamayı. Sızlamayacaksa sözün beli, kırmayacaksan kelimeyi, hece hece söyleyeceksen aşkın türküsünü, kal...

Yerimiz de, yaramız da var. Kanatmadan sararız, kapanır belki zamanlara. Dar akşamlar unutulur. Kış biter, bahar gelir. Kal be bu akşam, bu karanlık sana da, bana da yar. 


Sonra uyursun. Su koyarım başucuna. Ocakta çay, kaynar durur. Belki ninni de söylerim. Allı turnanın türküsü, düş olur, düşer gözkapağına, çapağın olurum. Dalar gidersin bir düş masalına. Uyandırmaz hiç bir umut insanı düşerken. Kİ, düş de gün de, düşüş de ömürdendir...

Gitmeyeceksen kal. Unuturum senden önceki beni. Otururuz sabahlara kadar. Korkma, kaymaz yıldızlar. Rüzgar sessiz, yaz meltemi eser başucunda. Vurmaz camlara deli deli.
Böylesi yalnızlık ürkütmez beni. 


Durur saatin yelkovanı, saatler hep bir. Sen varsın, ben varım, Ocakta da çayım, hep var.
Belki kahve de köpürtür sevdalar. Kimbilir?


.

ferkul

26 ağustos2018
14:3

16 Ağustos 2018 Perşembe

ÖYLE, böyle

Yazıyoruz işte
Öyle böyle. 


Konuşuyoruz kendimizle.Kimisi alıyor yüreğimizi avuçlarına. Kimisi duymadan dinliyor şarkısını hüznün. Kimisi de bîhaber ne mısradan, ne duygudan, ne şiirden, ne bahardan, ne de yazdan. Ne de elektrik telinde kalmış, kanadı kırık kuştan...


Öylesine iner gibi bir yokuştan, bazen yuvarlanır gibi bir tepeden, tırmanmaya çalıştıkça geri atsa da adımlarımız, vazgeçmiyoruz yürümekten. Çünkü kalem bir kere tuttuysa elinden, yapışır, sen bıraksan bırakmaz peşini kelimeler, düşünceler, düş/üş/ler...

.



Yazıyoruz işte. Öyle , böyle.


.


ferkul

9 mayıs2018

PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ

Fesleğen bile dokunmadan kokmuyorsa, 

Pencere Önü Çiçeği'ne dokunmadan kokusunu duyamazsınız.

Pencere Önü Çiçeği

Sizin aynadaki yüzünüz
Benim ruhum.

7 Ağustos 2018 Salı

( BOŞ SAYFAYA)


Sana baktım, boş bir sayfaya bakar gibi. Söyleyecek çok şeyi olanların susma telaşlarında tedirgin. Öylesine uzaktan, dokunmadan, yazmadan, konuşmadan, söylemsiz. 

Boş bir beyaz sayfa nasıl haykırır insana, neler anlatır, bir bilsen.
Bir bilsen nasıldır uzaklar? Tutmak isteyip de tutamadığın bir el olur uçurumun kenarında, tam da düşecekken uzanırsın, seslenirsin, feryat edersin. Kopar gider tutunduğun dal, uçuyor gibi olur; uyanırsın. 

Her düşüşün bir düşü de vardır muhakkak hayatta. Her uyanışın bir düşüşü olduğu gibi. Benden bilirim, kendimden bilirim her boş sayfayı, rensizliğini de, rengini de ben boyarım halbuki. Beyaza, siyaha, griye ve hatta kan kırmızısına. Boyadıkça allanır, pullanır, önüme serilir hatıralar, yanılmışlıklar, yanmışlıklar, yanlışlar sıralanır önümde uçsuz bucaksız ovalar gibi. Tek başına bir ağaç gibi ortasında bozkırın, bulanır aklım; sana bakarım, kendime bakar gibi, kendime gelir gibi. Artık aynalara bile yansımaz gülüşün. Bırak derim, öyle kalsın, boş ve beyaz, unutulmuş, kurutulmuş güller gibi. 

Hatırlamak zor gelir çünkü insana, hatırlamak ağırdır, unutmak isteyene. Her düşün ayrı bir uyanışı vardır zira. Her sevginin boş bir sayfası.

En çok böyle zamanlarda kendimi bilirim. En çok sessizliğinde tanırım seni.En çok boş bir beyaz sayfada görürüm ikimizi. Ki, en çoklarda yalnız ve sevgisiz kalır insan, en çok sevdiğin yaralar seni.

En çokları en yoklarda bulduğunda seni bulursun, bilirim. İnsanın insana bakışı kadar yürekli boş sayfalardır çünkü asıl olan.

Sana baktım, yılların ağırlığında tedirgin. Boş bir sayfa olmuş artık yüreğin. Yıldızların dili yok ki, söylesin, geceye sitemi. Artık ne söylesen dile gelir mi, hangi harfi koysak sayfan renklenir mi?


Şimdi yok rengi kelimelerin. Ucu bucağı yok ki küsmelerin.

Ben sana küstüm, boş bir sayfaya küser gibi, denize ve göğe hatta maviye küser gibi, küstüm. ..

Boş bir sayfaya döktüm kalemimi.


Duydun mu sessizliğimi?


.

ferkul


29 haziran2018
03:17

13 Temmuz 2018 Cuma

yeter mi



İçimde tufandan kalan
Rüzgârsız bir uğultu
Yine kaybettim
İçimdeki çocuğu.

Desem ki çıka gelse yâr
Çiçek açar mı o bahar?
Geçti mevsim
Bitti şiir,
Neye yarar?

Bütün sokaklar çıkmaz
Bütün caddeler bana dar.

Koşsam, yürüsem
Hızlı hızlı,
Düşünsem,
Üşümesem yıldızsız akşamlarda
Taşa vursam
Başı tutsam
Devirsem bütün çamları
Reva mı
Haberi var mı?


Dost demesem
Yâr etmesem,
Var etmesem
Umut desem
Unut desem
Gel desem
Dünü geçtim
Yarın var mı?


İnadına yaşayarak
Uzaklaşsam kıyıdan
Bir küçük yelkenliyle
Düşsüzlüğe el sallayarak
Savursam dumanını
Cigaramın,
Savrulsam.

Yazsam,
Sussam,
Uyusam.

Geçer mi?


Bir denize
Bir martı

Yeter mi?



.
ferkul
4şubat2108
18:28

..

Şair,
Beğenmedim.
Sil baştan
Yaz
Şiiri...


.
ferkul

kürkçü dükkanı



Toprağımdayım. Yürüyorum uzun uzun.Çocukluğumun ve gençliğimin sesini duyuyorum kaldırımlarında. Attığım her adımda saçları iki yana örgülü o küçük sessiz kızı hatırlatıyor sanki. Caddelere uzanıyorum, dükkân ve mağazalara. Şehirleşmenin soğuğu yansımış kaldırım taşlarına, yerleşmiş sanki. Işıltılı, aydınlık sokaklar. Yine diyorum, yine buz gibi taşlar, burada da buldu beni. Üşüttü yaz sıcağında ellerimi.


Ayaklarım meydana götürüyor istemsiz bir kaç adım daha.Babamın dükkânı yerinde duruyor, sanki hâlâ yaşıyormuş gibi. Kapısından içeri girsem karşılayacak, yine "ben geldim baba" desem elime tutuşturacak sanki gözlerini. Halbuki ismi değişmiş, rengârenk ve çeşit çeşit telefonlar kaplamış dokuttuğu halıların yerini. İnsanlar ölünce duvarlar yaşar mı ki? Toprağın altından da tutar mı insan insanın yüreğinden, duyar mı ki sesini?


Gençler geçiyor yanımdan, çocuklar, gülümseyen yüzleri, canlı kanlı bir neşe.
Mutlu bir toprak benim toprağım, dedirten bir samimiyet. Bizler de mi öyleydik, ne çok anlamsız şeylere gülerdik, ne çok sebep bulunurdu kahkahaya onca kederin ortasında. Ne çok üzülürdük bir karıncanın yuvasına, kanadı kırık kuşa. Papatyanın akşam olunca yere kapanışına yazdığım şiir geliyor aklıma, gülümsüyorum. Gülümseten hatıralar da varmış diyorum. Belki de büyümek en çok gülüşlerini çalıyor insanın dudaklarının kenarından. Daha az konuşup, daha az gülmek mi büyümek demek?



Yıllarca memleketten uzak yaşarsan, sokaklar boyunca yürüdükçe selamlaştığın, iki kelime derken, dakikalarca kaldırımı işgal ettiğin günleri özlersin. Bazen yürüdükçe yüzlere bakarsın, tanıdık bir göz görememek de hüzünlendirir seni. Bu hüzün zaten sana yazdıran, değil mi?
Şimdi toprağımdayım.Çocuklar büyümüş, gençler yaşlanmış, tanıdık bir gülümseme arasam da görememek şaşırttı beni. Yine de gülümsedim bana benzemeyen çocuklara.Her zamanki meşhur motor sevdalısı halkıma, önümden geçen biri siyah, biri beyaz bakan uysal köpeklere. Sıkışık olmayan, korna sesi duyulmayan trafiğe.


Huzur.


Çocukluğun ve gençliğin sesini duymakta mıymış? Aynadan seyredermiş gibi kendini, yürümek miymiş? ferkul'un geçtiği sokaklardan geçerken adını yazmak mıymış, bir kaç duvara silinmiş bir kalemle? Yıllar önceden bilip tanıdığın, eskimiş ama yürekli evlerin kapılarını çalıp çalıp kaçmak isteğinde miymiş😊


Yeniden ve hep varmış gibi, yine o küçük kızmış gibi hissetmek miymiş?

Belki de huzur, hâlâ sevdiklerinle var olabilen bir toprağa ayaklarınla dimdik basabilmekte.



Ne dersiniz?




.


ferkul
9temmuz2018
21.44

.
( Belki devamı gelir, kimbilir? Bir dahaki sefere bahçemizdeki ayva ağacının ve kokulu derenin hikayesini anlatır ferkul.
Olur mu, olur😊)

söyle


Karanlığa isyan ederdi
Dili olsaydı, gecenin.


Halbuki suç, güneşin.
Ne vardı bir kızıllık uğruna dağların ardına saklanacak? Ne vardı ışıksız bir aya teslim olacak?


Bekle dur şimdi, sabah olsun, gün ışısın, gülümseyeyim diye kırmızı güllere. Onlar da solar yaz geçince, mevsim bitince.
 

Bakarsın işte böyle uzaktaan uzaktan. Sakınır gibi kendi ışığını yansıtan aydan, saklanır gibi kendinden.

Bekle dur aydınlığı. Her gün, her akşam böylesi bir sabahı beklemek, bir gece lambasına tutsak, böylesi bulutsuzluk, bu kadar mavisizlik yetişmez mi?

Kolaysa sabret şimdi.Yıldız say dur, onlar da vefasız çıksın, kaysın gitsin karanlığın içinden.

Çık çıkabilirsen işin içinden.Yırt at geceyi, sabahları bulabilirsen.



İşin yoksa bir şey söyle.



.


ferkul
8 temmuz2018
03.06

sevmek



Sevmesini bilmeyene, altın tabakta sevgi sunsanız bile zehir zanneder.

Sevgi, ustalık işi. Acemiliği kaldırmaz, vermesini bilmiyorsan alamazsın da. Eline, yüzüne bulaştırırsın, sonra ah ile vah ile geçer ömrün. 

Ne zenginler gördüm bir samimi gülüşe hasret, ne fakirler gördüm gülüşünü kuru ekmeğe katık etmiş, inançla, güvenle, sarmış sarmalamış etrafını ışığıyla, dünyasından cennet yaratmış kendine de, sevenine de.

İnsanın en değerli hazinesi merhametle ve sevgiyle yoğrulmuş kalbi. Kıymet bilene de, bilemeyene de veriniz. Gün olur, devran döner. Kul bilmezse yaradan bilir . O'nun verişi sağnakta kum gibidir. Ki, ancak sabredenler eninde sonunda yüzü gülenlerdir.


Sevmekten vazgeçmemek zordur. Zoru başarmak da herkesin harcı değil.Sevmesini bilmeyen kurumuş yüreklere merhamet serpmek iyi ve yürekli insanların işi. İyilikten, güzellikten vazgeçmeyen kazanır, kaybetmez asla. Kötü kazandığını zanneder, halbuki kazanan her zaman karşılıksız sevendir. 

Sevin, sevinin... Bakın, görün o zaman nasıl mavi gökyüzü, kuşlar nasıl kanat çırpıyor, kırmızı gül nasıl kokuyor, gün nasıl anlamlı, geceniz nasıl da aydınlık!
 Ve yüreğinize nasıl da huzur doluyor?


Herşeye rağmen,


Herşeye rağmen,
 


Sevmek...
.


ferkul
11 temmuz2018
21.32

yağmur kaçağı






Yağmur sıcağı diye bir kavram var ki, gerçeğin ta kendisidir.

Öyle bir sıcak ki, kavrulursun. Başın döner, dünya döner, sen durursun. Sen bungun, hava bungun, su bungun, şiirin zaten bungun. Ne konuşacak derman verir, ne susacak hâl bırakır. Nereye gitsen, ne yapsan, ne etsen boş, ne tarafa baksan yol, yoktur.

Sıcak bu, çekilecek. Kime suç yükleyeceksin?
Ah bu mevsimler! Bütün suç, bahardan kaçan yazda.😊 Yarden , yarenden geçilir, nefesten geçilir mi?

Sonra, birdenbire hiç ummadığın bir anda bir yel eser, bir bulut geçer üstünden. Sağnak bir yağmur bırakır kendini yere, çılgın damlalarla . Sıcak ne kadar çoksa, ne kadar çok bunalttıysa, yağmur o kadar çoktur. Bazen doluya verir, sel doldurur kaldırım taşlarını, bazen çisil çisil yağar toprakla kucaklaşır gibi.

Ha babam yağar , ha babam yağar da yağar, tutamazsın ki yağmurun elinden. Unutursun sıcağı, bungunluğu, sanki yağmur hep varmış, her an ıslakmış gibi umutlar, hiç yaşanmamış gibi o sıkıntı.

Ve hiç ummadığın bir anda birdenbire bir güneş açar ki, şaşakalırsın . Toprağın içine çeken kokusu alır götürür senden, seni. Yedi renkli bir melek bakmaya doyamadığın dağların arasından el sallar gibi ışıldar yüzüne, gözlerine. Aydınlanır gün.

Her şey birdenbire olur.

Gülümsersin.😊

.

ferkul

12 temmuz 2018
18.03

23 Haziran 2018 Cumartesi

hane

Gönül ne gam ister
Ne lafı-i şaháne .
Gönül yâren ister
Yâre baháne...


.


ferkul
21haziran2018
16.3
4

SANA YÜRÜMEK YAKIŞIR ŞİMDİ...


Sana dinginlik yaraşır, bana yalnızlık şimdi. Dönülesi yollardasın, uzanası kollarda.

 Yoksulluktan nasibini almış sözlerin. Yorulmuşsun biteviye yaşarmış’lıklardan… Gibilere tutsaksın şimdi…

Donakalmış ufuklarda gözlerin. Uzak bakışlı, durgun sular almış yüreğini… Kendi sularında yitik kalmışsın, kendi sılanda garip…

Yara da sen saran da sen olmuşsun yâren de sen, kendine kanar, aynalara yakarır olmuş yüzün…

Dört duvar bir odaya adımlarını saymış yürümek bilmez ayakların… Her adım unutturmuş yaşamaktan saydığın duyguları… Bir adım, sevgiye, bir adım hasrete, bir adım geçmişe sayfa olmuş, unutulmuşsun…

Dört duvar, dört çerçeve bu kadar mı hünerli? Böylesi kayboluş yakışmamış sana…
Topla duvardaki resimlerini, dışarıya at adımlarını. Dışarıda umut!


Dışarısı bahar, dışarısı kan kırmızı gün batışı…
Güneşten senden yana, dünya sırtında taşıyor yüreksizliğini…


Yılgın insanlar topluluğu çevrelemiş yaşamını… Yılmaktan yanıldığını göremez olmuşsun… Her geçen günde vazgeçerken kendinden, bir parça eksilirken, küçük bir yumak olmuş benliğin evrende, göremiyorsun… Bir çift göz gerek sana şimdi, bir çift yürek, coşkun denizinde dalgalarıyla seni kaldıracak… Bir çift el gerek tutup kaldıracak…
Silkinip arın şimdi, topla kırık parçalarını dünyadan… Ellerinle yeniden kur, yaşam denilen yanılgıyı…


Yakamozlar gibi, coşkun sular gibi, çağla, haykır, bağır bağırabildiğin kadar, kendini anlat, sevdanı yazar gibi, umuda kuşan zırhını… Açıl özgürlük denizine, yelkenlerin hep fora…
Dik dur kalkamazsın, eğilirsen … Yakışmaz sana düz duvarda yürümek…Yakışmaz sana durgun suda boğulmak… Bütün yollar sana açık, bak.!..


Bak da gör nasıl gözler var sonbaharda bile, umuda çiçek açmış, yaprak dökmemiş…
Sana yürümek yakışır şimdi, kalabalıklar yaraşır…


Bana da senin gitmediğin yollarda yürümek ;
senin kalabalığında yalnızlık...



.


ferkul

23 Eylül 2007 Pazar

20 Haziran 2018 Çarşamba

BULANIK


Saçmaladım. Saçtım çiçekleri, döktüm ortaya . Görmedi kimse, duymadı içimden geçtiği gibi-yi, yakışanı giydim, yakışmayanı çıkarıp attım da yazdım hece hece. Ama harfler seçilmedi bir türlü, renkleri görmek mümkün mü gecenin içinde?


Anlamadınız.

Zordur, çıkmaz sokağın içinde yolunu bulmak sonsuzluğun. Zordur, bir hikâyeden mısra çıkarmak.

Koca bir dünya kurdum aynadan, şiire vurdum tokmağı. 

Duymadınız. 

Su döktüm kovalarca bağıra çağıra susarak , doldu taştı da kaldırımlar , ıslanmadınız.


Karıştı renkler, bulandı aklım...


Okumadınız.



.

ferkul
18haziran2018
16.32

2 Mayıs 2018 Çarşamba

Bir İlmek Daha!...




Hepimiz bir işçiyiz gün dönümü içinde.İlmek ilmek dokuyoruz hayatı.

Herkesle ve her şeyle birlikte yükledikçe sevgiyi sırtımıza, her seferinde yanılsak da, bir kere daha, bir kere daha derken; umutla, şevkle, sabırla, yine düğümlense de ilmekler, geçip gitse de yıllar, vazgeçmeyişimiz takdire değer.

Halbuki atılan her ilmekle farkında olmadan büyüyor her geçen gün, küçülmüşlüğümüz. Gücü, büyüdükçe küçülmekten de aldığımız da doğrudur muhakkak .

Azaldıkça çoğalmışlık, çoğaldıkça azalmışlık ikilemi bundandır, kim bilir ?

Sevginin gücü, emek.
Emeğin gücü: umut


Kim bilir belki hayaller gerçek olur?
Akan sular da elbet bir gün durulur.


Haydi, bir ilmek daha!...

Kimbilir belki bir gün, yüreğe dokunan bulunur.
.
ferkul

22 Nisan 2018 Pazar

pazara

Şuraya güneşli bir pazar bırak.Çiçek açsın umutlar.

İster yürü kilometlerce, koş saatlerce, ister kal evde, çayını demle. Aç perdeleri sonuna kadar, ışık olsun, aydınlık doğsun ruha. Balkona çık, pencere önündeki çiçeği kokla. Ağaca bak, daldan düşen yaprağa, kanat çırpan kuşa, yoldan geçen simitçi çocuğa, elele dolaşan şu yaşlı karı kocaya, başının üstünden geçen buluta, dosta ve düşmana, yalana dolana, düşe ve düşsüzlüğe, gülümse. 

Aç gözlerini! Nefes al, verme hüzne neş'eyi. Şiir oku, şarkı söyle, ihlas eyle, dua et, şükür eyle.

İstemezsen de çek yorganı başına, kapat gözlerini dünyaya, bozuk para gibi harca kendini, heba et bir koca bir ömrü. Gün de dün de ömürdendir çünkü. Hayalsiz, düşsüz, umutsuz an, olur mu? Reva mı dünya uyanıkken uyumak yaşamaya? Otur bir ağıt yak bir de üstüne, düne bugüne, yarına. Kapat gözlerini bahara, değer mi?


Dön yüzünü göğe, maviye, buluta.
Gökyüzü herkesin, bahar da. 


Umuda çiçek açtır, kokusu dünyayı sarsın, yüreğe güneş doğsun.
Şuraya bir mutluluk bırak, senin, benim, herkesin olsun.😊 Yarasın.


Çaylar da benden olsun...


.
ferkul

22nisan1018
11.45

13 Nisan 2018 Cuma

Ve yağmur yağar.


Sağnaktan boşanırcasına damlalar. Yer gök ıslak. Bir aydınlık, bir karanlık. Şimşek çakar, gürler içindeki çığlık sesi. Ürperirsin.


Ürpertir seni fırtınalar seni, sen bildin bileli, belki de hep böyleydi. Hüzün adın olmuş, sanını kendisi büyütmüş. Rüzgarın da yağmurun da, yere düşen yaprağın da hüznü sende, sen sen olalı. Sende dalda kalmış kanadı kırık kuşun tasası.


Bu tufan başka sanki, gürültülü bir kalabalık içinde tek başına kalmış gibi. Bir o tarafa bakarsın, bir bu tarafa, bir yanda şimşekler, her tarafın yalnızlık. Korkarsın duysaydın içindeki sesi. Ürperirsin, üşür teninin her bir gözeneği.

Her zaman da böyledir aslında rüzgârın esişi sert gelir, dinlemek bile zor, ama yağmurun sesi bir şarkıdır. Aradaki farkı görebilmek kadar hissetmek de gerek aslında. Rüzgar rüzgarlığını yapacak, yağmur sel bırakacak ille de toprağa. İlle de bir yanık türkü nağmesi duyarsın ister istemez böyle havalarda, her namesinde bir ayrılığın ve kavuşmak nedir bilmeyenin fukara nakaratı. Sonrası bitmez tükenmez bir sükûnet, bir yılgınlık, yüreğine işleyip gözlerini ufka yönelten bir dalgınlık...


Karışırsın, bir dinginlik, bir bitmez kavga içindeki kendinle. İçeride ve dışarıda olan sen iki başka dünya. İçerisi aydınlık, kucak açmış yağmura.Dışarıdakinin gözü kör, kulağı sağır sevgiye.


Sonrası bir uyku. Uyanıkken uykuda olmak, nedir, bilir misin? Islanır yapraklar, ıslanır gözlerin.Yokuş aşağı yuvarlanırken bir yağmur damlası tutar elinden. Birlikteyken ayrı gibi, ayrıyken birlikte ıslanır gibi düşler.


Bazen de takılır dilinin ucuna bir çocuk hüznü. Düşünürsün. Yürüdüğün yollara döşenen taşlar boyunca sıralanır kelimeler. Yaşamışlığın ve yaşanmamışlığın yükü biner sırtına.
Sonra bir kelebek uçar başının üstünden, bir serçeye takılır gülüşün.

Gülümsersin.

Bir güne ve bir ömre sığmayacak hayallerin ve düşlerin varsa, umut dediğin tükenir mi?
Tükenmez elbet...


Ve yağmur yağar.


Islanır kelimeler.


.


ferkul


26şubat2018
08:45

KAN' AT

Her gece
Umudu
Bir yastığa sarıp
Uyutuyorum
Ninnilerle.
Kuşluk vakti
Kanatlanıp
Uçsun diye...



.
ferkul 

5nisan2018
22.41

DÜŞ/ÜN/CE



Fazlaca hayatı sorgulayıp olmazlara ve olabilirliğe takılan insanlardansanız düşündüklerinizden oluşturduğunuz parmaklıklar arasında kaldığınızı farketmeden yaşar, gidersiniz farkında bile olmadan.

Kendi kendinin esareti altında olmak böyle bir şey... Düşünceler kafesiniz. Ne kadar çırpınsan işin içinden çıkamadığın anlar da olmuştur kimi zaman, düşüncenize hapsolmayı, içinde yaşamayı benimseyip dışarı çıkmak istemeyişiniz de. Mutluluğu düşündüğünde bulmak da, düşündüğünde boğulmak da, kader değilse de; esaretin alışkanlığa dönüştürdüğü de bir gerçektir.

Bazen kafesinin kapası açıkken de hapissindir. Korkarsın bir adım daha atmaya. Kanat çırpmaya ve süzülmeye havada. Güneşe aldanmak kendini kandırmaktır çünkü.
 

Bir buluta değişir seni, bulanır gönlün.Her güneş ne yakar, ne de ısıtıp aydınlatmaya yeter insanı.

Sonra da tam orta yerinde kalakalırsın öyle açık kapının.Bir sağa bakarsın, bir sola, yukarılar ürkütür, aşağısı uçurum . Ama belki sağ , sol , alt ve üstten de hepsini birden aşıp orta da bir çözümse de, adım atmak ürkütür.


Böyle bir şey mi alıştığını sevmek?


Kendi mahkumluğuna alışır mı insan?..

Kimbilir?

Ya siz? Bir adım daha, ne dersiniz?

Değişir mi dünya?



.


ferkul

Bırak

Bırak
Sitemin,
Havada
Sözün
Askıda
Çayın
Masada
Yarım
Kalsın.

Bırak
Gökte ay
Yerde
Yıldız,
Hüzün
Serde
Kalsın.

Dokunalım
Yüreğe.
Varsın
Elalem
Seyre
Dalsın.


Şimdi
Yalnız
Sen
Varsın.
Bir de
Ben
Dışında
Savaşın .
Ardında
Asılsız
Baharın.
Sonunda.
Yaşamın
Tam
Ortasında
Yalnızlığın.

Susalım
Susa/ya/rak
Konuşalım...


.
ferkul
7nisan2018

ikiyi bir iken yaşamak

Belki de en iyisi saksıda çiçek olmak
Ya da bir sevdaya şiir, olmak
Ve hatta bir güvercin kanadında gökyüzü olabilmektir, belki de sevmek.
Kurutmaktır bir çiçeği dalında.
Sonra
Kokusunu aramak bir ömür boyu.
Kurumuş gül, kokar mı?


Ya da en iyisi bir "ferkul" dan "fatma" çıkartarak şiirin tam ortasında noktayı koymak, belki de tam da sonuna az kala bir nakarat tutturmaktır maharet. Gidebildiğinden fazla yolda yürüdüğünü, sayabildiğinden fazlasını çıkarttığını, bölündüğünü, toplanıp bir arada çarptığını da unutup, yorgun bir kıştan bahar yaratıp çiçek açtırmak bir ağaca.


Matematiği de çıkarıp anılardan, güzeli bulmak ve en iyisinin iyisi şiire dönmek? Kimbilir daha neler vermek gerek kendinden bir sen yaratabilmek için? Masumiyet ve samimiyetten ve belki merhametten çoğaltmak gerek sanırım. Biraz da olsun sevebilmek için insan denilen yalanı.


Kendin olmaktan geçiyorsa mutluluğun yolu, gülümsemekse aynadaki yüze, ve sevmekse dostun gülüşünü, düşmanın bakışını bile, değer belki de bir silgi ile çizip atmak bütün yaşanmışlıkları. Eksisiyle artısıyla, kırgınlığı da hatta ve kırılmışlıkları da. Affetmeyi de kendinden bilmek ve hatta milyon kez yanılsan da yine, yeniden inanıvermek her söylenen yalana. Sonunu bile bile olsa da ladeslemek kendini, en baştan ve sil baştan başlamak, yeni doğmuş bir bebekmişcesine her doğan güne.


Başladıysan bir yerden, tamamlanmasa da yarımların, sıfırdan bir, iki olmayı başarmak mümkün mü?


Kendinden bir çok SEN olabilmek, ve ikiyi bir iken yaşamak?



Kimbilir?...



.


ferkul

Sonra Değil, Yarın Değil, Şimdi

Kendim/l/e kaldığım zamanlarda en iyi yaptığım şey :
Ufka bakmak ,
Yürümek( ki isyan edinceye kadar bacaklar),
Düşünmek
Ve kimi zaman bir şeyler karalamak.


Ufka bakmak aydınlatır, ışıklanır, yaradanın büyüklüğünden ilham alırsın. Yaratanın ve yaratılanın mucizesidir gökyüzü. Çok şey söyler, çok düşündürür. Bazen de öylesine bakarsın hiç görmez, duymaz, hissetmezmiş gibi maviyi. En uç noktasına dalar gözlerin, bir sevgili bekler gibi kanat çırpan bir serçeyi gözler, dalar gidersin derinliğinde.

Zararsız, hırçın bir sevdadır ufka dalmak. Rahatlatır.

Düşünmesini bildikten sonra düşündüklerin dinlendirir. Bazen hiç bir şey düşünmemek de çok şey düşünmektir. Farkında olmadan uçsuz bucaksız bir kervan arkasında öndekilere yetişmeye çalışırken bulursun kendini.

Koşabiliyorsan, bacakların taşıyorsa seni, mutluluk verir düşündüklerin, gülümsersin.
 

Yok, attığın adımlarla her adımda daha çok geride kalıyorsan kervandan, çözemiyorsan geçmişi, bugünü, hayal ettiğin yarınlardan uzaksa yürüyüşün, geçip gider kervan, kalakalırsın sana kalan bir kaç damla gözyaşı ve hüzünlerle.

Yürümek ya da koşmak, hangisi sana dairse, yap, duraklamaktansa en iyi eylemdir.


Ve yazmak, ne ufka bakmaya benzer, ne yürümeye, ne koşmaya, düşünmekle düşünememek, kendinle sen olamayan bir başka "ben" 'in hikayesi. Yazarken kervanbaşı sen, uçsuz bucaksız ovanın hakimi sen. İsterse hiç kimsenin okumadığı milyonlarca sayfa yaz, yazdıkça çoğalan, tükenmeyen, yenilenen ve kendinle bütünleşen sen.
Belki de iksir gibi bir duygu, hiç ölmeyecekmiş gibi yazmak, yarın ölecekmiş gibi yine yazmak😊 .

Yenileyen, kan ve can veren bir işte bu.

Veya sevdiğin, içinde sen'i barındıran her neyse onu yapmak, kendin olabildiğin ' an'lar yaratabilmek bunca keder, telaşe ve hengamenin içinde.


İster ufka bak, düşün veya yaz, istersen resimle anlat, tuvale dök hüznünü, hiç birini yapamam diyorsan bir papatyanın yapraklarına dokun, bir menekşe kokla, gülümse.

Yenilen, yenile dünyanı.

Sen ol , kendin ol da, iyiliğin ve güzelliğin kendisi gelir.

İyilik ve güzellik de seninle güzeldir. Yaşamak da sen varsan anlamlı.

Sen yoksan tam ortasında yaşamın, olsan ne olur, olmasan ne olur?

Sonra değil, yarın değil, haydi, şimdi.



Ne dersiniz?


.

ferkul
9 nisan2018
09.48