Bu Blogda Ara

22 Nisan 2018 Pazar

pazara

Şuraya güneşli bir pazar bırak.Çiçek açsın umutlar.

İster yürü kilometlerce, koş saatlerce, ister kal evde, çayını demle. Aç perdeleri sonuna kadar, ışık olsun, aydınlık doğsun ruha. Balkona çık, pencere önündeki çiçeği kokla. Ağaca bak, daldan düşen yaprağa, kanat çırpan kuşa, yoldan geçen simitçi çocuğa, elele dolaşan şu yaşlı karı kocaya, başının üstünden geçen buluta, dosta ve düşmana, yalana dolana, düşe ve düşsüzlüğe, gülümse. 

Aç gözlerini! Nefes al, verme hüzne neş'eyi. Şiir oku, şarkı söyle, ihlas eyle, dua et, şükür eyle.

İstemezsen de çek yorganı başına, kapat gözlerini dünyaya, bozuk para gibi harca kendini, heba et bir koca bir ömrü. Gün de dün de ömürdendir çünkü. Hayalsiz, düşsüz, umutsuz an, olur mu? Reva mı dünya uyanıkken uyumak yaşamaya? Otur bir ağıt yak bir de üstüne, düne bugüne, yarına. Kapat gözlerini bahara, değer mi?


Dön yüzünü göğe, maviye, buluta.
Gökyüzü herkesin, bahar da. 


Umuda çiçek açtır, kokusu dünyayı sarsın, yüreğe güneş doğsun.
Şuraya bir mutluluk bırak, senin, benim, herkesin olsun.😊 Yarasın.


Çaylar da benden olsun...


.
ferkul

22nisan1018
11.45

13 Nisan 2018 Cuma

Ve yağmur yağar.


Sağnaktan boşanırcasına damlalar. Yer gök ıslak. Bir aydınlık, bir karanlık. Şimşek çakar, gürler içindeki çığlık sesi. Ürperirsin.


Ürpertir seni fırtınalar seni, sen bildin bileli, belki de hep böyleydi. Hüzün adın olmuş, sanını kendisi büyütmüş. Rüzgarın da yağmurun da, yere düşen yaprağın da hüznü sende, sen sen olalı. Sende dalda kalmış kanadı kırık kuşun tasası.


Bu tufan başka sanki, gürültülü bir kalabalık içinde tek başına kalmış gibi. Bir o tarafa bakarsın, bir bu tarafa, bir yanda şimşekler, her tarafın yalnızlık. Korkarsın duysaydın içindeki sesi. Ürperirsin, üşür teninin her bir gözeneği.

Her zaman da böyledir aslında rüzgârın esişi sert gelir, dinlemek bile zor, ama yağmurun sesi bir şarkıdır. Aradaki farkı görebilmek kadar hissetmek de gerek aslında. Rüzgar rüzgarlığını yapacak, yağmur sel bırakacak ille de toprağa. İlle de bir yanık türkü nağmesi duyarsın ister istemez böyle havalarda, her namesinde bir ayrılığın ve kavuşmak nedir bilmeyenin fukara nakaratı. Sonrası bitmez tükenmez bir sükûnet, bir yılgınlık, yüreğine işleyip gözlerini ufka yönelten bir dalgınlık...


Karışırsın, bir dinginlik, bir bitmez kavga içindeki kendinle. İçeride ve dışarıda olan sen iki başka dünya. İçerisi aydınlık, kucak açmış yağmura.Dışarıdakinin gözü kör, kulağı sağır sevgiye.


Sonrası bir uyku. Uyanıkken uykuda olmak, nedir, bilir misin? Islanır yapraklar, ıslanır gözlerin.Yokuş aşağı yuvarlanırken bir yağmur damlası tutar elinden. Birlikteyken ayrı gibi, ayrıyken birlikte ıslanır gibi düşler.


Bazen de takılır dilinin ucuna bir çocuk hüznü. Düşünürsün. Yürüdüğün yollara döşenen taşlar boyunca sıralanır kelimeler. Yaşamışlığın ve yaşanmamışlığın yükü biner sırtına.
Sonra bir kelebek uçar başının üstünden, bir serçeye takılır gülüşün.

Gülümsersin.

Bir güne ve bir ömre sığmayacak hayallerin ve düşlerin varsa, umut dediğin tükenir mi?
Tükenmez elbet...


Ve yağmur yağar.


Islanır kelimeler.


.


ferkul


26şubat2018
08:45

KAN' AT

Her gece
Umudu
Bir yastığa sarıp
Uyutuyorum
Ninnilerle.
Kuşluk vakti
Kanatlanıp
Uçsun diye...



.
ferkul 

5nisan2018
22.41

DÜŞ/ÜN/CE



Fazlaca hayatı sorgulayıp olmazlara ve olabilirliğe takılan insanlardansanız düşündüklerinizden oluşturduğunuz parmaklıklar arasında kaldığınızı farketmeden yaşar, gidersiniz farkında bile olmadan.

Kendi kendinin esareti altında olmak böyle bir şey... Düşünceler kafesiniz. Ne kadar çırpınsan işin içinden çıkamadığın anlar da olmuştur kimi zaman, düşüncenize hapsolmayı, içinde yaşamayı benimseyip dışarı çıkmak istemeyişiniz de. Mutluluğu düşündüğünde bulmak da, düşündüğünde boğulmak da, kader değilse de; esaretin alışkanlığa dönüştürdüğü de bir gerçektir.

Bazen kafesinin kapası açıkken de hapissindir. Korkarsın bir adım daha atmaya. Kanat çırpmaya ve süzülmeye havada. Güneşe aldanmak kendini kandırmaktır çünkü.
 

Bir buluta değişir seni, bulanır gönlün.Her güneş ne yakar, ne de ısıtıp aydınlatmaya yeter insanı.

Sonra da tam orta yerinde kalakalırsın öyle açık kapının.Bir sağa bakarsın, bir sola, yukarılar ürkütür, aşağısı uçurum . Ama belki sağ , sol , alt ve üstten de hepsini birden aşıp orta da bir çözümse de, adım atmak ürkütür.


Böyle bir şey mi alıştığını sevmek?


Kendi mahkumluğuna alışır mı insan?..

Kimbilir?

Ya siz? Bir adım daha, ne dersiniz?

Değişir mi dünya?



.


ferkul

Bırak

Bırak
Sitemin,
Havada
Sözün
Askıda
Çayın
Masada
Yarım
Kalsın.

Bırak
Gökte ay
Yerde
Yıldız,
Hüzün
Serde
Kalsın.

Dokunalım
Yüreğe.
Varsın
Elalem
Seyre
Dalsın.


Şimdi
Yalnız
Sen
Varsın.
Bir de
Ben
Dışında
Savaşın .
Ardında
Asılsız
Baharın.
Sonunda.
Yaşamın
Tam
Ortasında
Yalnızlığın.

Susalım
Susa/ya/rak
Konuşalım...


.
ferkul
7nisan2018

ikiyi bir iken yaşamak

Belki de en iyisi saksıda çiçek olmak
Ya da bir sevdaya şiir, olmak
Ve hatta bir güvercin kanadında gökyüzü olabilmektir, belki de sevmek.
Kurutmaktır bir çiçeği dalında.
Sonra
Kokusunu aramak bir ömür boyu.
Kurumuş gül, kokar mı?


Ya da en iyisi bir "ferkul" dan "fatma" çıkartarak şiirin tam ortasında noktayı koymak, belki de tam da sonuna az kala bir nakarat tutturmaktır maharet. Gidebildiğinden fazla yolda yürüdüğünü, sayabildiğinden fazlasını çıkarttığını, bölündüğünü, toplanıp bir arada çarptığını da unutup, yorgun bir kıştan bahar yaratıp çiçek açtırmak bir ağaca.


Matematiği de çıkarıp anılardan, güzeli bulmak ve en iyisinin iyisi şiire dönmek? Kimbilir daha neler vermek gerek kendinden bir sen yaratabilmek için? Masumiyet ve samimiyetten ve belki merhametten çoğaltmak gerek sanırım. Biraz da olsun sevebilmek için insan denilen yalanı.


Kendin olmaktan geçiyorsa mutluluğun yolu, gülümsemekse aynadaki yüze, ve sevmekse dostun gülüşünü, düşmanın bakışını bile, değer belki de bir silgi ile çizip atmak bütün yaşanmışlıkları. Eksisiyle artısıyla, kırgınlığı da hatta ve kırılmışlıkları da. Affetmeyi de kendinden bilmek ve hatta milyon kez yanılsan da yine, yeniden inanıvermek her söylenen yalana. Sonunu bile bile olsa da ladeslemek kendini, en baştan ve sil baştan başlamak, yeni doğmuş bir bebekmişcesine her doğan güne.


Başladıysan bir yerden, tamamlanmasa da yarımların, sıfırdan bir, iki olmayı başarmak mümkün mü?


Kendinden bir çok SEN olabilmek, ve ikiyi bir iken yaşamak?



Kimbilir?...



.


ferkul

Sonra Değil, Yarın Değil, Şimdi

Kendim/l/e kaldığım zamanlarda en iyi yaptığım şey :
Ufka bakmak ,
Yürümek( ki isyan edinceye kadar bacaklar),
Düşünmek
Ve kimi zaman bir şeyler karalamak.


Ufka bakmak aydınlatır, ışıklanır, yaradanın büyüklüğünden ilham alırsın. Yaratanın ve yaratılanın mucizesidir gökyüzü. Çok şey söyler, çok düşündürür. Bazen de öylesine bakarsın hiç görmez, duymaz, hissetmezmiş gibi maviyi. En uç noktasına dalar gözlerin, bir sevgili bekler gibi kanat çırpan bir serçeyi gözler, dalar gidersin derinliğinde.

Zararsız, hırçın bir sevdadır ufka dalmak. Rahatlatır.

Düşünmesini bildikten sonra düşündüklerin dinlendirir. Bazen hiç bir şey düşünmemek de çok şey düşünmektir. Farkında olmadan uçsuz bucaksız bir kervan arkasında öndekilere yetişmeye çalışırken bulursun kendini.

Koşabiliyorsan, bacakların taşıyorsa seni, mutluluk verir düşündüklerin, gülümsersin.
 

Yok, attığın adımlarla her adımda daha çok geride kalıyorsan kervandan, çözemiyorsan geçmişi, bugünü, hayal ettiğin yarınlardan uzaksa yürüyüşün, geçip gider kervan, kalakalırsın sana kalan bir kaç damla gözyaşı ve hüzünlerle.

Yürümek ya da koşmak, hangisi sana dairse, yap, duraklamaktansa en iyi eylemdir.


Ve yazmak, ne ufka bakmaya benzer, ne yürümeye, ne koşmaya, düşünmekle düşünememek, kendinle sen olamayan bir başka "ben" 'in hikayesi. Yazarken kervanbaşı sen, uçsuz bucaksız ovanın hakimi sen. İsterse hiç kimsenin okumadığı milyonlarca sayfa yaz, yazdıkça çoğalan, tükenmeyen, yenilenen ve kendinle bütünleşen sen.
Belki de iksir gibi bir duygu, hiç ölmeyecekmiş gibi yazmak, yarın ölecekmiş gibi yine yazmak😊 .

Yenileyen, kan ve can veren bir işte bu.

Veya sevdiğin, içinde sen'i barındıran her neyse onu yapmak, kendin olabildiğin ' an'lar yaratabilmek bunca keder, telaşe ve hengamenin içinde.


İster ufka bak, düşün veya yaz, istersen resimle anlat, tuvale dök hüznünü, hiç birini yapamam diyorsan bir papatyanın yapraklarına dokun, bir menekşe kokla, gülümse.

Yenilen, yenile dünyanı.

Sen ol , kendin ol da, iyiliğin ve güzelliğin kendisi gelir.

İyilik ve güzellik de seninle güzeldir. Yaşamak da sen varsan anlamlı.

Sen yoksan tam ortasında yaşamın, olsan ne olur, olmasan ne olur?

Sonra değil, yarın değil, haydi, şimdi.



Ne dersiniz?


.

ferkul
9 nisan2018
09.48

2 Nisan 2018 Pazartesi

Düş/ün/ene


Sükûta ermiş bir yalnızlığı konuşturmak h/er kişinin harcı değil.
Denizde dalga olmak da. Dağ başında tek ağaç olmak da. Çiçek açmış bir ağacın içinde tek kuru dal, olmak da.İnsana, insan olabilmek de.
Ya suizandaysa kalbin? Suizan dediğinin başkasına mı, kendine mi eziyeti?
Ya göründüğü kadar değil de, hissettiği kadarsa dost dediğin?

Gören göze değil, konuşan yüreğe dokunmak değil mi maharet dediğin?
Sükût da bizden, selâmet de.
Selâmete kavuşmak da sükûta ermek kadar h/er kişinin harcı değil.
Ve yazmak da mahsunîyeti, masumîyetsiz mümkün değil...




.


ferkul

29mart2018
18:28

Kırılan cam, tutmaz.

Hiç bir şey kırıldığı yerden onarılamaz.

Kırılan cam, tutmaz.


Kalp kırıldıysa, kilidi kapı tutmaz.



Unutma ki, kırdığın yerden kırılacak dalın, yıktığın yerden yıkılacak ağacın.

O halde kırmak niye?
Yapmak yerine yıkmak niye?
Sarıp sarmalamak yerine, itmek niye?



Sevginin gücü her zorluğu aşarken, neden kırıp sonra da onarmaya çalışırsın?
Bilmez misin sevgi yenilenemeyen tek şeydir?
Değer mi tüketmeye, parçalayıp ufalamaya, sonra yeniden yenilemeye çabalayıp, boşa zaman ve emek harcamaya?

Heba edilmiş bir ömür değer mi yaşamaya?


Seviyorsan sımsıkı tut yüreğinden, eksilmesin, eskimesin, tükenmesin.
Sevginin gücü yeter her şeye.

Önce sev, sonra seyret.
Nasıl kanat çırpıyor kuşlar!
Nasıl da mavi gökyüzü!...




.
ferkul
31 mart 2018
18.30

Bekle


Herşeyin üstüne üstüne geldiği an, dünyanın değişeceği andır.

O ne güzel imtihandır!

Allah'ın sağnağında yağan yağmur tufan olsa da, ıslatmaz seni, yüceltir. Yücelttikçe yağdıran da "O", yağmurdan sonra güneşi açtıran, kıştan sonra bahara çiçek olan da, kuru dalı yeşillendirerek renk veren de "O".

Görmez misin?

O ne yeşildir ki benzeri yok, ne kadar boyasan tuvalde tutturamazsın, eşi yok, sıcaklığı yok. O ne çiçek ki her ağaçta rengi başka, şekli başka, güzelliği ayrı ayrı bir cennet habercisi, ismi başka, cismi başka. O nasıl bir bahar ki günü ve zamanını bilir, ne kadar dil döksen, istesen, çabalasan, ağzında kuş da tutsan olmaz, geleceği gün ansızın ve birdenbire kendisi, geliverir... Şaşakalırsın.

Hüznü ve sevinci veren de o, yağmur gibi üstüne üstüne yükü yağdıran da o. Sebebi ve sonucu yaratan da, bilen de "O".

 
Ne sorgularsın, neyi kurcalarsın?

 
"O"'ndan gelenin bir hikmeti vardır. Her hikmetin bir ihtişamı, her ihtişamın bir güzelliği vardır.
  

Ne yeis, ne beis, ne isyan, sana yakışır.

 
Sabret
Tevekkül et
Şükürle, niyaz et

 
Bekle

 
Ve gülümse...





.

ferkul

31mart2018
10:20