Bu Blogda Ara

9 Kasım 2018 Cuma

merhaba




Günaydın demeyi seviyoruz
Merhaba, demeyi de
Selam vermek hoş seda
Almak da.


Sonrası?

Merhaba demek gülümsemektir, en samimi yüzümüzdür kendimizden bile sakındığımız. Kapıyı açmadan önce çalmaktır özenle, yeni bir sefere çıkan kaptanın heyecanıdır, mutluluğun ilk adımı, belki de bilinmeyen bir yolculuğun ilk heyecanı hatta. El sallamak gibi yeniliğe.

Başlangıçları seviyoruz zira , bitişleri değil. Devam da bizden değil, tükenişler de. Biten ve tükenen her şey ve hatta eskiyen her yüzle değişen dünya, sanki uyanmak isteyiş gibi kötü bir rüyadan, kabullenememezliktir bir şekilde sonu gelmişi. Sanki reddedince ilk günkü gibi yeniden başlayacakmış gibi. Halbuki son, her zaman sondur. Sonu bir başlangıçmışcasına yaşamak da ömürdendir aslında, sonsuza açılan bir kapı gibi.

Güzeliyle, çirkiniyle, gülümseteniyle, acıtanıyla, hayat; belki de gülü dikeniyle sevmek kadar, rengini ve kokusunu eline batan dikenin sızısına rağmen içine çekermişcesine, nefes almaktır duya duya.

Eskimişliğin ve tadı kaçmışlığın, anlamsızlığın da anlamlılığının olduğunu biliyor muydunuz? O yüzdendir yıllar geçtikçe, ve tükendikçe yaşanmışlıklar hatırlanır, yaraysa tazelenir, kanaması bile özlenir, sızlanılır eskiye özlemimiz.Yenidenliği mümkün mü her hatıranın? Gülün tomurcuktan sonraki halini severiz de, solmuşunu görmezden geliriz. Solan gül kokar mı?

Kokmasa da kurutulmuşunu saklamaz mıyız?
Kitapların arasında, pencere pervazlarında, evimizin bir köşesinde hiç biriktirmeyenimiz var mı?



Selam vermek hoş seda
Almak da.

Sonrası?...


Sonrası; elimizde, yürekte biriktirdiklerimizde, bir çocuk masumiyetiyle, merhabanın saflığını kaybetmemekte ve almayı umursamadan verebildiklerimizde.


En sevgilisinden MERHABA okuyan yüreklere.
Merhaba hoşgörüye ve merhamete.
Merhaba sevmeye, sevene ve sevdirene.



.

ferkul


8kasım2018
20.24

5 Kasım 2018 Pazartesi

sonra


Öncesi çoktu...
Sonra, şiir oldu gülüşün. Harfsiz ve kelimesiz söylerken ismini, şarkısı olmayan bir nota gibi, bildiklerimi unuttum.


Unuttum bugüne dair ne varsa dünden kalan. Bilmediklerimse hep o aynı yarın şarkılarının nakaratında şimdi. Bir bardak çayda, boşluğa takılı bir sonbahar sabahında, kaybolup gitti adın ...

Mısra mısra yazılmıştı halbuki, her harfi sevdadandı. Yakışmadı kaleme, alışmadı sevmeye. Öyle kolay mı mevsimleri uç uca ekleyip saatleri sana getirmek? Öyle kolay mı kalabalık düşünmek?

Dağ başı yalnızlıklarında hapsoldu gülüşün.

Zira şiir de düş olur, gider zamanla. Şiirin de, düşün de, sevdanın da, dostluğun da kazananı olmayan bir savaşı var seninle. Yenilirsin , yenildikçe bileğilenilir düş/üş/ün. Ki, sevmek dediğin de, insanın en derin düşüncesinde yokluğa mahkum.

Öncesi çoktu, sonrası düştü, nerede_sin?...
.



ferkul

14ekim2018
21.23