Bu Blogda Ara

8 Ocak 2019 Salı

Nasılsın, mı demiştin?





Sesinde bir serçe uğultusu.
 

Kış günü hiç yaprak dökmemiş ağaçlar gibisin. Rüzgarda bir o yana, bir bu yana savruluyor dalların. Bir güneşe bir aya baka baka, üşümekten buza kesmiş parmak uçların, sığınmışsın aynadaki yüze. Bir tek gözlerin kalmış, sıcak ve keskin.

Onur da neydi Sahi, sevdanın yanında uyduruk, çokçası unutulmuş bir hikâye... Adını sanını bilmediğin birilerinin, inanmadığı sözcükler yumağı. Kim taşımış ki yüzyıllardır kara kışın ortasında, kimler üşümemiş ki, adı kalsın?

Şimdi bütün mevsimler kış, kara bürünmüş dost bildiklerin. Vefa dediğin de nedir bunca yoksulluk, bunca eksiklik, onca yalnızlık arasında, garibanın ekmek parası kadar bile yok'un hapsinde, çaresiz ve şifasız kalmış, bir isim sadece.

Nerdesin mi diyorsun?

Karda ayak izlerim, birazdan gelir bahar, diye diye ezilip büzülürüm, belki çiçek de açarım, belki de ısınır parmak uçlarım, kimbilir yeni günle?



Nasılsın, mı demiştin?
Ne bir eksik, ne iki fazla,
Öyle, hep bildiğin gibi işte.



.

ferkul

27 aralık2018
15.53

Yaşadıkça...




Geçmiş, bugün ile yarının köprüsü.

Otuz iki yıl aradan sonra aynı odayı bir hastahane odasında paylaştık. Tesadüfün veya tevafukun böylesi; otobüste koltuk arkadaşım da aynı ad ve soyadla olunca bahsi geçmişti.Odadan girince şaşırdım daha bir kaç dakika önce söz ettiğimiz arkadaşı karşımda görünce. Lisede ve hatta ortaokulda gençliğin en taze ve zorlu yıllarını birlikte geçirirken bizi bekleyen gelecekten daha iyi günleri düşündüğümüz yıllardı. Geçip gitmiş dünlerle.Onca yıl, kışlar, baharlar, acılar, sevinçler ve yaşanmışlıklar... 


İnsan , hele de adın ferkul' sa böyle bir tesadüfü yaşamaktan nasıl duygulanmaz? Yıllar üstümüzden geçip giderken çok şeyi almış götürmüşse, yüzümüzdeki çizgiler ellerimizde lekeler, ele veriyorsa her birini. Yazılmaz mı? Kattıkları da ayrı bir kefede oysa, kazandırdıkları ve kaybettirdikleriyle hepsi birden karşımdaysa bunca eskimişliğe, geçen yıllara, hayıflanmaz mı?

Ayrımsama ve ayrıştırmalar da yaşamdan.

Sanırım yaşamak böyle bir şey.Yaşarken bugünden iyisini ve geleceği düşünmekten , geçmişe dair bir iz gördüğünde de dünü özlemekten anı yaşayamıyorsun. Halbuki
bugün de bir kaç yıl sonrasının özlenesi mevsimi.Duyumsayarak, hissederek farkında olarak anı ve günü yaşayabilmek en önemlisi aslında.


Halbuki bugün bizim.Şu an, şu saat ve dakika her nerede, nasıl ve ne yapıyorsan yap , yaşıyorsan anlamlı. Anlamsızı da anlamlandırabilmek maharet. Kendine dair bir küçük ip ucu bulabilmek , bunca çetrefilli mevsimin içinde; mutluluğun ilacı. Bu hayat bizim...


Yaşadıkça...


.

ferkul

18kasım2018
08.33

Sen, hiç mavi düş gördün mü?...





Bir şiirden geçtim. Sonra bir masaldan, köşede oynayan arkadaşlarını pencere önünde seyreden çocuğun gülüşünün hüznünden. 

Kara düşen ayak izinden...


Bir hayalden atladım, uçuruma bırakır gibi kendimi. Kanatlarıma baktım, bir deli rüzgara takılıp kopmuşlardı, bıraktım boşluğa düşünmeyi; düştüm...

Aynada gördüm sanki beni, filmde izler gibi. Düşerken bile, bir düş/tüm. 

Siyahla gri arası bir düşüştü, arıyorum hâlâ rengini. Elleri kolları bağlı, düşleri özgür bir mahkum gibi düşledim gökyüzünü.

Sen hiç mavi bulut gördün mü?

Ben gördüm. Tam da köprüden geçiyordum, altından çok sularının akıp gittiği, grisi kirli bir suydu. Unuttum adını sanını, sıcaklığını. Sadece demirlerine dokunurken tutunduğum ellerimde kaldı izi. O gün bugündür ki üşür parmak uçlarım. Isınmayı unuttu düşlerim.
Suya bakmaktan göğe bakmayı bıraktığımı farkettiğimde gördüm maviyi. Nasıl da güzeldi, beyaz ve kara bulutların içinden gülüverdi. Gülüşü mavi, gözleri mavi bir buluttu, sanki bulut değil, umuttu.

Sen hiç mavi buluta aşık oldun mu?

Sonrası? Mevsimin suçu. Zaten cılızdı sesi, yenildi griye ve siyaha, sağnak yağmura ve fırtınaya. Yine de güne ve güneşe direnip bazen göründüğü de oluyor arasıra. Her tufandan sonra mavisi yine mavi, ışığı yine ışık, gözleri gökyüzü...

Yanıldım.Yaşadım. Yanıldım.

Düştüm...
Yaşadım. Yanıldım.
Yaşamayı öğrendim...


Hepsi hepsi bir düş/üş/ tü. Gördüm. ..


Sen, hiç mavi düş gördün mü?...


.

ferkul

düş serptim kanatlarına

Üç kuştu, saya saya, azar azar, ekleyip çıkarta çıkarta, kimi zaman gülerek, kimi zaman hüzünle, biriktirdim avuçlarımda. Biri dündü. Uçtu gitti hüzünlerle. Yağmurdan ve fırtınalardan aldı nasibini, üşüdü kanat uçları. Hüzünden gayrisi yalandı. Hiç sevmedi ne yalanı, ne yalandan sayılanı. Halbuki yalanlar da ömürdendi.


Bir diğeri bugün. Saydım saydım hepsi hepsi bir tane. Her bir kanadına umut taktım tek tek, usanmadan, bıkmadan, kendimden ve ruhumdan eksilterek. Giyindi, kuşandı sabır atını, umuda ve hayale verdi kendini. Her saat başı, beklemelere, özlemlere; güzel günlerin, adı var, sanı var olan dostun, yârin ve yarenin, kadirden ve kıymetten bilenin yüreğini kuşanmıştı her bir tüyü. Beklemenin bin bir türlü ötüşüyle, uçuverdi kırık camdan dışarı.Halbuki beklemeler de ömürdendi.

Birinin adı yarın, düş serptim kanatlarına. Rengârenk her bir tüyü. Çoğaldıkça azalan, azaldıkça bende ve sende biriken. Bizden başka kelime söylemekten imtina eden. Hiç tükenmeyen, tüketmediğimiz, hiç gelmeyen o yarınlar. Rengi çok, kanadı çok, ruhu coşkun düşlerle uçuşa geçiyor her gün düşündürdükleriyle. Düşledikçe sayılamayan saatlerde çoğaldı.

 Hani düş de ömürdendi?

Üç kuş idi. Başımda, omzumda ve sırtımda kanatlandı, uçuverdi. Halbuki üçü de benden değil miydi?...
.



ferkul 

13 kasım2018

Bu gece de yağmur var.

Bugün yağmur yağıyor. Çatılardan oluk oluk sarkıyor sular. Penceremde damlalar. Kaldırım taşlarını sayıyor bir bir telaşlı ayaklar. Dalları kırıyor rüzgâr... Bir o yana bir bu yana savruluyor hüzünler. 

Bu sesi dinlemek güzel. Yağmuru ıslanmadan, uzaktan dinlemek güzel. Dingin ve umarsız, fırtınadan habersiz, bırakıyor kendini gökten yere... Tam bir teslimiyetle: her şeye hazırım, haydi gel, dercesine. Yağıyor öylesine, hiç kuru dal bırakmamaya söz vermiş de, sözünden dönmemecesine. Yağsın diyorum, gözlerime gözlerime...


Şimdi yağmurun sesini dinliyorum, gözlerim açık. Gökler ağlarken, gözler uyanık.  Sanki hep böyle yağmış bu yağmurlar.

Havada toprak kokusu... Bir gri renk bulmacası. Hepsi hepsi bir renk kavgası, beyazın griye savaşı. Belki de hep yakındı uzaklar. Belki de hiç yaşanmamış sevdalar, ayrılıklar, kırılmışlıklar...

Bu gece de yağmur var.


Yarın güneş açar mı, kimbilir? ...
.


ferkul

16 aralık2018
19.00

ŞİMDİ' ye




Hayat aslında "Bugün" 'den ibarettir!

Hükmü yok dünden kalanların.Yarınsa düşlerin. O halde "bugün"e ve "şimdi "ye sarılmak lazım.


Sen varsan bütün mevsimler bahar, sen seni sevdikten sonra, sevmiş veya sevilmemişsin, kadir kıymet bilmiş ya da bilinmemişsin ne yazar? 

Sen de aslında kendinden ibaretsin.
Var olmanın ilacı da sensin, ilaçsızlığı da.
O halde bugünü ve şimdiyi yaşamak lâzım.


Varsın kış rüzgarı kırsın dalları, kırıldığı yerden daha bir gürleşir, yeşerir ağaçlar. Acı patlıcanın kırağıdan korkusu olmaz.

Bugününü bilmeyenin yarını olmaz ..


Aslında hayat, kendini bilmekten ve sevmekten ibarettir. Sen seni sev, "bugün"ü de "yarın"ı da , "şimdi"si de, arkandan gelir.


.

ferkul

AD GÜNÜ




Yaşanan her günün bir adı ve ruhu olduğuna inananlardanım. Hatta her anın, saatin ve saniyenin anlamına da. Nasıl pazartesi ruhunu çalışanların sendrom olarak atfettiği gibi, her günün de, duyan ve hissedebilen bir insana söylemek istediği çok şey olduğunu düşünüyorum .

İster gülümseyen bir gün ve saat, isterse ruha kötü gelen saniyelerle de dolu olsa, her gün yaşamdan gidiyor çünkü. Giderken de iyi bir izi, ferah bir kokusu olmalı. Zorluklar, istemsiz yaşanan olumsuzluklar yıldırıp usandırmamalı. 

Fırtınayı güzelleştiren bir gökkuşağı, kıştan sonra baharın çiçeklerinin şendendirdiği ağaçlar, ruhun derinliğinde unutulmamalı. Renkler içinde siyahın da bir anlamı olduğunun farkına varmalı. Hayatı renkleriyle ve mevsim farklılıklarıyla bir bütün olarak, duyumsamalı, hissederek yaşamalı. 😊


Ve her yeni güne ruha iyi gelen bir isim koymalı.

"Cumartesiye" şiir demeli meselâ. Nasıl Cuma'nın hayrı varsa, pazarın da aile olmakla eş değeri var. Kardeşlikle, bütünleşmekle ve dostlukla da. "Salı' nın sallandığı hikayesi de salıya hakaret gibi aslında. Çarşamba'yı sel alması hikayesi ise baştan sona bir masal.Onlara da anlamına uygun bir güzellik kondurmalı.😊


Âna anlam katmak elimizde. Hayata gülümseyen bir mânâ yüklemek de ruhumuzda. Yaşama bir tad, anlam ve ad kondurmak da var olmanın borcu, olmalı.

Duyarak , hissederek, görerek ve gülümsemeyi unutmayarak, yaşayabilenlerden olmak dileklerimle.

.

ferkul

GELMEYENE



Bekle!
Az sonra, bahar gelecek,
Diyoruz.
Yağmurdan sonra gökkuşağı
Solgun çiçeğe can
Kurumuş toprağa su
Mevtaya kan
Düşmana dost
Diliyoruz.

Anası ölmüş çocuğa gelecek
Babasız kuşlara uçmayı
Karanlığa aydınlık,
Sabahlara esenlik vaad ediyoruz
Ne çok yalan
Söylüyoruz. 

Ne çok
Seviyoruz
Umut etmeyi.
Umudu, ekmeğe katık etmeyi.
Ne çok kandırıyoruz
Kendimizi...


Ne çok
Çabuk eskitiyoruz
Sevdiklerimizi
Ne çok unutuyoruz
Sevmeyi ...
Ne çok eksilip , kayboluyor ruhumuz...
Ne çok...

.


ferkul

GÜLÜM_SE



Güneşli, güzel bir gün düşle, bahçeler dolusu kırmızı güller, menekşeler, nergisler, akşam olunca kapanmayan papatyalar...
Farzet ki mevsim bahardır, farzet ki hiç yanılmadın, hiç yaşanmamış onca kışlar, geçip gitmemiş onca mevsim, üşümemiş hiç parmak uçların. Yalan nedir bilmemiş kalbin.
Farzet ki, bu gün doğdun, gözlerinde hiç sönmeyen ışıklar ...
Bir kuş konmuş pencerene, gagasında zeytin dalı, kanadında sevgiler...
Haydi,
Gülümse.😊

.
ferkul

Sevdanın Şairce' Sİ


 
 
Şaire sevdayı sormuşlar. Bir göğe bakmış, bir yere: " Gördüğün ve görmediğin her yerde. Olduğun ve olmadığın hiçbirinde. Sevdiğin ve sevmediğin herkesle atan kalpte.

Sevda dediğin dalgası kıyı görmemiş bir deniz, deniz içre bir balık, mavi gökte uçmayı unutmuş bir martı kanadı .

Kendi kendine açtığın ve kanattığın irin tutmuş bir yara gözlerinde. Ki o gözler bakmayı bilmeyen için bir kara kuyu, ab-ı hayat çöllerinde..

Uyanıkken gördüğün bir düş, bir labirent bir türlü yolunu bulsan da içinden çıkamadığın, düşünüp çözemediğin, saçıp saçıp toplayamadığın toz içinde bir zerrecik.

Kimsede arama, sevda senin içinde ... "

Demiş.

.

ferkul

31aralık2018
00.15