Bu Blogda Ara

8 Ocak 2019 Salı

Yaşadıkça...




Geçmiş, bugün ile yarının köprüsü.

Otuz iki yıl aradan sonra aynı odayı bir hastahane odasında paylaştık. Tesadüfün veya tevafukun böylesi; otobüste koltuk arkadaşım da aynı ad ve soyadla olunca bahsi geçmişti.Odadan girince şaşırdım daha bir kaç dakika önce söz ettiğimiz arkadaşı karşımda görünce. Lisede ve hatta ortaokulda gençliğin en taze ve zorlu yıllarını birlikte geçirirken bizi bekleyen gelecekten daha iyi günleri düşündüğümüz yıllardı. Geçip gitmiş dünlerle.Onca yıl, kışlar, baharlar, acılar, sevinçler ve yaşanmışlıklar... 


İnsan , hele de adın ferkul' sa böyle bir tesadüfü yaşamaktan nasıl duygulanmaz? Yıllar üstümüzden geçip giderken çok şeyi almış götürmüşse, yüzümüzdeki çizgiler ellerimizde lekeler, ele veriyorsa her birini. Yazılmaz mı? Kattıkları da ayrı bir kefede oysa, kazandırdıkları ve kaybettirdikleriyle hepsi birden karşımdaysa bunca eskimişliğe, geçen yıllara, hayıflanmaz mı?

Ayrımsama ve ayrıştırmalar da yaşamdan.

Sanırım yaşamak böyle bir şey.Yaşarken bugünden iyisini ve geleceği düşünmekten , geçmişe dair bir iz gördüğünde de dünü özlemekten anı yaşayamıyorsun. Halbuki
bugün de bir kaç yıl sonrasının özlenesi mevsimi.Duyumsayarak, hissederek farkında olarak anı ve günü yaşayabilmek en önemlisi aslında.


Halbuki bugün bizim.Şu an, şu saat ve dakika her nerede, nasıl ve ne yapıyorsan yap , yaşıyorsan anlamlı. Anlamsızı da anlamlandırabilmek maharet. Kendine dair bir küçük ip ucu bulabilmek , bunca çetrefilli mevsimin içinde; mutluluğun ilacı. Bu hayat bizim...


Yaşadıkça...


.

ferkul

18kasım2018
08.33

Hiç yorum yok: