Bu Blogda Ara

25 Nisan 2020 Cumartesi

gelsen ya.



Canım sıkılıyor bugün
Canım
Sen gelsen ya.

Şekersiz çayıma
Dem, olsan ya.
Canım sıkılıyor, canım
Sessiz sözsüz bir şarkıya
Nota olsan ya.

Ağaçta dalım
Dalda yaprağım
Yanıma yoldaşım
Sen olsan ya.

Canım sıkılıyor bugün
Canım
Sigaramın dumanına
Ateş olsan ya.

Canım cansız bugün
Kan, olsan ya.

Hüzünsüz son şarkım
Sen olsan ya.


Gelsen ya...


..........................

ferkul

8 nisan 2020

Gülümse.😊


"Her gün son günmüş gibi
Yarın sonsuzmuş gibi."

Gülümse.😊
 
" Güne, güneşe
Sevmeyi sevdirene


Sevene... "


...............................

ferkul

Susma,



Susma,

Sen konuştukça cennet kokusu kaplar dünyayı. Kuşlarım kanat çırpar, yelken açar martılar denizler üstünde çığlık çığlığa… Sesinle baharlanır toprak, yeşillenir baharlandıkca umutlar. Uyanır karıncalar uykudan. Dizelenir yollara sıra sıra, öbek öbek yağar düşlerim. Yağmur gibi, sel gibi sesinle, ıslanırım. Islandıkça büyür içimdeki yaslı çocukluğum.

Susma,

Sen konuştukça dünya adâlet çiçekleriyle beslenir… Kolu kırılmış sevdâlar, bağrı yanık şarkılar, ayrılıktan dem vuramaz artık. Dirilir yaşama direncim… Her kıtasında sevinç, her cümlende huzur melodileri güzelleştirir geceyi… Gündüzden kaçamaz olurum, kucak açarım aydınlığına. Can bildiğim bütün canlar fedâ olur yolunda…

Susma,

Sen konuştukça şekillensin dünya, yeniden doğsun güneş… Yaz sıcağında serinletsin, zemheride ısıtsın yürekleri sesin. Yeniden kazansın savaşını sevgi, nefretten uzak yaşasın benliğim. Sesinde sevdâdan yana ne varsa bilmediğim, görüyorum. Görüyorum yalansız nasıl haykırılırmış dünyaya. Çıkarsız nasıl sevdâlar varmış, kendini düşünmeden harcamak da varmış sevilen için, sesinde kaybolmak varmış. Sen konuştukça, duyuyorum…

Susma,

Sen sustukça bir hüzün oturur, çöreklenir bağrıma… Dünya sesinle güzel, nefes almak seninle kolay. Suskunluğun bir bıçak gibi kesiyor iyimser duyguları. Sen sustukça, kayboluşum başlıyor bilinmezlik dağlarında, ormanlar kesiyor önümü. Bir adım atıyorum salkım salkım meyvesiz bağlar, budak budak büyümüş yüksek ağaçlar kesiyor yolumu. Ulaşılmaz bir dağ oluyorsun, çıkamıyorum… Suskunluğun adım attırmıyor bana. Uçurum oluyor sessizliğin. Kâbusum oluyor. Sen , susuyorsun…


Susma,

Sen sustukça, yürüyemez olur ayaklarım… Yere doğru eğilir başım… Bundandır nefes alamayışım… Sustukça sen, yakama yapışır kederler, yüzümden silemem gözlerini. Hıncımı rüzgârdan alırım, yaşamayı şikâyet bilirim sen sustukça, isyân olurum… Yaradandan sesini dilerim. Yağmur olsun yağsın isterim hiç aralıksız kalabalığıma… 


Sen, yalnızlık olursun konuşan mısralarımda… Sessizlik olursun çığlık çığlığa… Susarsın, ben sana kanamam… Kan gibi çöreklenirsin yüreğime, çorak dünyama yağarsın… Her gün bir parça çalarım kendimden, sen’den…

Bir büyük boşluk senden kalır bana geriye… Yalnızlık olurum…


Susma,

Sen sustukça kayboluyorum…

........................

ferkul


28 Ağustos 2007
( "PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ " isimli kitabımdan 26 ve 27. Sahife "SUSMA-1" başlıklı yazım...)

Şuraya




Şuraya bir sükût bırakayım.


Alan alsın, almayan demlensin.😊Yanında çay da getirsin. Şekeri olmasa da olur. Otursun beni dinlesin.

Belki bir şarkı da olur fonda. Umuttan sevgiden ve güzellikten yana ne varsa, kaynasın fokurdayan çaydanlıkta şelâle gibi, köpüre köpüre. Şiire benzesin. Her hecesi aşk koksun, mısra mısra dökülsün yüreğe sükutum.


Gelsin bir ömür beklediğim huzurum. Her kelimesinde kendimi bulduğum sürekli tekrarlanan bir nakarat gibi, adını mırıldansın mutluluğun.


Aynaya yansısın gülüşüm. Bu, sondan bir önceki küskünlüğüm. Kuru bir dalda yeşersin unutmuşluğum. Kapatıp da gözlerimi, karanlıktan korkmuşluğum. Koksun dağ menekşeleri gibi, buram buram saadet, ışıldayan bir güneşle; ısınsın, aydınlansın ruhum.


Göğe uzanan eller gibi, buluta dokunan kuşlar gibi, gecede kaymayan yıldız gibi, öylece ; dursun...


Şurada demlensin sükûtum. ..



................................

ferkul

Yavaşla!




Dur ve dinle!
Bütün sesler tükendiğinde
Nasıl da konuşur ağaçlar, kuşlar
Sokakta kaldırım taşları
Sessizce.

Yavaşla!


Usulca çekil kendine.
Çayın demine, göğün mavisine
Bir şeker ekle.




Huzur senin yüreğinde...


.............................


ferkul


11 nisan 2020
12. 36

seni



Gözümden geçip gidiyor lâleler, sümbüller
Kokusuyla devr-i seyrân etti şâhâneler
Âlem-î dünyayı önüme serseler

Ben seni istiyorum.


Geçtim sûz-î dil lâtifesinden
Vazgeçtim dünyanın hengâmesinden
İki el bir baş tutup seccâdenden


Ben seni istiyorum...


Yetmez mi yandığım od ateşinden
Geçmedim mi sıratın en ince köprüsünden
Neyleyim saray-gâhı; ille de sen, ille de sen


Ben seni istiyorum.
.
.................................

ferkul
8 nisan 2020
00.10

Sonra



Sonra içtiğim çaya, baktığım göğe methiyeler diziyorum. Dokunduğum şiire yorgun cümleler ekiyor ruhum... Sıcak bir yudumda bardağın, en uç noktasından öpüyorum hüznü. Ne kadar çizsem de üstünü, bir türlü maviye boyanmıyor gökyüzü. Ki, bu defa başka türlü.


Sen, diyorum.
Susuyorum.


Ve yine hep o şarkı, hep o şiir, hep o nakarat. Şekerin hatrı kalıyor. Çayın demi. Bardakta yarım bir türkü. "Dertlerim türlü türlü"


Tut ellerimden Allahım, d/üşüyorum!



Neredesin?...


.........................

ferkul

12 nisan 2020
15.18

Uyansan...



Herşey bir rüya olsa.

Uyansan...


Yastık altında pembe düşlerden bir salıncağa uzansan. Alabildiğine gökyüzü. Tutabildiğince mavi. Kırk yıllık dost gibi; Kucaklasan.

Gökten yere yerden göğe bir köprü üstünde uçsan. Konmayı ve donmayı unutsan. Isınsa parmak uçların. Güneş ve sen. Sen ve bulutlar. Hiç usanmasan.

Gözünü kapasan, akışına bıraksan. Salıversen ipin ucunu. Hep yağsa o bahar yağmuru, ve sen hiç ıslanmasan. Uçsan, uçsan...


Altında gümüşten bir nehir, ağaç sesi, kuş sesi; su sesi.Yâr nefesi..
.

(Yaradan bilir işini. O'na bıraksan...)


Uyusan....


*
Mümkün mü hiç, yaşamadan?..

........................

ferkul

8 nisan 2020 ile 14 nisan karışığı...

Hissetmeli...



Aslında hayat, sadece duygulardan ibaret.

Ve ekmekten , sudan ve kuşlardan.

Hayâllerden ve düşten. Belki de hayâ etmekten. İçine söyleyip dışına söylemediklerinden. Sustuklarından. İç geçirip de, yutkunur gibi yuttuklarından.



Sonunu getiremeyip de tam ortasında kalakaldıklarından. Yarımlıktan ve tamamlanmamış bir gri boşluktan. 

Sonra güneş, ışık ve aydınlık ; bir özlemdir. İçeride donduran bir zemherî, dışarısı yangın yeri. Bir parça mavi, biraz dalga; biraz deniz. Neler düşündürür, neler geçer içimden bir bilseniz.

Aslında hayat, düşleyip de düşmekten de ibarettir. Koca bir kuyu, kuyu içinde ipi kopmuş bir kova. Çek çekebilirsen, çektikçe su sesi, yankı ve akîs ; bir de yüzüne vuran ayna, bakabildikçe ...


Sayabildikçe günleri, hep de bir pazartesi. Hep de böyle ; akşam üzeri...


Sayabilmeli.
Duyabilmeli.



Hissetmeli...


............................


ferkul


14 nisan 2020
21.35

saç ayağı.

 
Ne tarafa dönsem kırık bir saç ayağı.

Dur durabilirsen ayakta. Tut tutabilirsen bir elinle ötekini. Yerini sevmeyeni, durmak istemeyeni. Tutabilmek mümkün mü?



Sen sığabildin mi kalıbına?

................................

ferkul

Artık umursamıyorum



Artık umursamıyorum. Masaya dökülen çayı. Yerdeki kırıntıyı. Sola doğru eğrilmiş halıyı. Ne yapsam bir türlü kafesinden çıkmaya ikna edemediğim kuşu. Sehpadaki tozu, kiri- pası. Ocağa dökülen kahveyi, gözdeki yaşı; yürekteki sızıyı.

Artık umursamıyorum. Kıranları, gidenleri, gönderdiklerimi, gelmeyi bir türlü beceremeyen baharları. Hiç ısınamayan parmak uçlarımı. Kollarımı gövdeme doluyorum, geçiyor sanıyorum. '' Kendini kandırmak ne kolaymış" diyorum, neden bugüne dek başaramadığımı da, sorgulamıyorum. Güneşe bakıyorum, aya sarılıyorum; Aslında hiç geçip bitmeyen kışları başımdan savıyorum.


Uzayan saçımı tutturuyorum incecikten bir iple bağlayarak. Aynaya bakmayı erteliyorum. Alnımda beliren kırışığa aldırmıyorum, gözümün çevresindeki çizgiye dokunmayı seviyorum. Elimi, yüzümü, yüreğimi yıkıyorum; duayla arınıyorum. Şiirle, yazıyla besleniyor, ferahlıyor ruhum.


Her gün bir sonrasına birikiyor umudum. Her sabahla yenilenen yarınlara hep varmış gibi, hiç gitmeyecekmiş gibi, bazen de bugün son günümmüş gibi, "günaydınlar", saçıyorum. Artık her hafta çıkmayı alışkanlık edinen dudağımın kenarındaki uçuğa da, gülümsüyorum.
Biteviye, umarsız; yaşıyorum. Öylece, bir pencere önüne kurulu çiçeğe bakarak, yaza hazırladığım fesleğenleri sulayarak. Balkona diktiğim saksıdaki domatesin çiçeğini okşayarak. Naneye dokunarak, yeşil soğanın filizlenen dallarını yemeğe bile kıyamayarak, bakıyorum. Günleri saymıyorum, saate bakmıyorum... Seyrediyorum.


Uzaktan, uzaktan...

Artık uzakta yaşamayı seviyorum.

Umursamamaya , direniyorum.

Çünkü insan kendine yeter, biliyorum...




*

( Tevekkülle yetinmeyi öğreniyorum. Yalnız 'O'na sığınıyorum... Yârse de yarense de, yalnız 'O' , olsun yanımda diliyorum. )


..............................
#CORONA Günlükleri-1
ve: #EVDEKALTÜRKİYE


ferkul 


15 nisan 2020
01.06

akşam




Bu akşam hiç bir şey yazasım yok. Ve dahî, yarım kalan onca şiir ve yazı beklerken, uzanıp da tutasım yok.😯 Hatta yenisini de sil baştan yazıp da sıralamaya gücüm yok. Kendime de, size de hiç konuşasım yok.😊


( Hiç bir şey düşünmeden, duymadan hissetmeden yaşamak istiyorum. Öylece sessiz ve sakin bir sükûtun ardına saklanıp, orada kalmak ve hiç çıkmamak istiyorum. )
Yazmamak için revanî yapmaya kaçıyorum.😊



Belki biraz balkon ve çay. Sonra kahve iyi gelir. Belki de biraz film. Biraz da yazı okurum. Belki bir parça da şiir, üzerine serpilir. Gecenin yükü kendine ağır, bana sağır. Duymuyorum, dinlemiyorum.😊


Kimbilir belki geç saatte misafir gibi bir şiir gelir. Söz vermiyorum.😊


....................

ferkul

(Bu arada Revanî pişince fotoğraf gönderebilirim de göndermeyebilirim de, ona da söz vermiyorum.😊 )


( #CORONA GÜNLÜKLERİ -2
#EVDEKALTÜRKİYE , #HAYATEVESIĞAR

kendime....




Bu sabah uyan-dım ve dedim ki kendime ; 

" Kendim! Aynaya bak ve dinle.

Sen böyle yalın ve yalnız, çok daha güzelsin. 


Bırak rüzgârlar ne yöne eserse essin. Sen içindeki 'ferkul'la' ve beyninde susturamadığın şu meltemle özelsin. Sözünü hoş tut, gönlünü boş. Sen kendine yetersin.


Dilden değil, yürekten değil, şiirden hiç değil, geceden gündüzden ve bir tek kelimeden ibaretsin. "

Kendim söyledim, kendime işittim...


***


*

( Sonra gittim bir bardak çaya anlattım.


Çay da ne çaymış ha, bir söyledim bin dinledi;
"Yârse de yârense de ne ararsın, ben sana yeterim," dedi... 😊 )



..........................

fatma erkul 

18 nisan 2020
12.35

ağıt


Ne biliyorsunuz hep kuşların söylediği şarkıdır?
Belki de, her geçen gün kırılan bir kanada ağıttır.
......................


ferkul

"Bana güzel bir şey söyle"



"Bana güzel bir şey söyle"

Ya bir gül açtır
Lâle bahçelerinden,
Ya da düşe lâl olsun dilin.
Ateşe hükmü yok ki közün,
Sükût eyle, sebât eyle
Değer mi kem göze ?


İyi düşün,
Güzel söyle,
Güzel eyle.



"Bana güzel bir şey söyle. "


................................

ferkul

15nisan2018
15.11

Kirlenmemiş bir dinginlik



Her şer'de bir hikmet, her karanlıkta bir küçük ışık vardır.

Bu #Corona nın en iyi yanı hele de sokağa çıkma yasağının hikmeti ; bağıra çağıra gelen ve geçmekte olan bahara aslında gerçekten hakkı olanların kavuşması. Kurtlar, kuşlar, kediler ve köpekler; bütün hayvanlar bayramda. Doyasıya bir bahar, doyasıya tabiat yaşıyorlar. Kimse incitmeden, yok etmeden. Papatyalar ezilmeden, güller koparılmadan, yerinde ve dalında; mutlu mes'ut.


Ve bu sessizlik... Kirlenmemiş bir dinginlik... Gürültüsüz, patırtısız yalın bir huzur. Onca tedirginliğin ve stresin içinde bunu yaşamak ve hissetmek de ayrı bir mutluluktur.
Hiç böylesi yalnız kaldınız mı? Hiç böyle kendinizle, onca saat ve dakikayla baş başa. Şöyle bir uzaktan baktınız mı ağaçlara, kuşlara, toprağa. Telâşsız , dingin bir sükûtla.
Kendi adıma bu kadar beni dinlediğimi, hatırlamıyorum. "Ben" diye bir şeyin varlığını da bildiğimi hiç sanmıyorum😊


" Dur! " , dedi durduk. ''Yavaşla! " , diyor hâlâ.
 

İşitmiyor musunuz?

O halde nereye koşuyorsunuz?

Yokuş tırmanmak günü değil bugün. Yokuşlardan ve yamaçlardan aşağı derin ve ince bakmak ve düşünmek zamanı.


Neredeydik, nereden geldik, nereye gidiyoruz?

*
Düşünen, idrâk eden ve yaşayabilenlerden olmak dileğiyle. ..



.....................

ferkul

18 nisan 2020
11.37

( #CORONA GÜNLÜKLERİ - 3
#EVDEKAL, #HAYATEVESIĞAR

(KARIN AĞRISI)



(KARIN AĞRISI)

Kanıyor işte. Durduramıyorsun. Ne kadar tuz bazsan da üzerine, akıyor oluk oluk ciğerine ciğerine. Kan revân sokak başları, evlerin camları, bacaları, odaların sıvasından sızıyor ne kadar saklasan. Paçandan akıyor, kolundaki yenden, parmağındaki yüzükten. Gülümsesen de gözünden damlıyor ılık ılık. Elin yüzün, üstün başın, yazdığın ve hatta yazmadığın, söylediğin söylemediğin, sükûtun bile yara bere. 

Ateş altında köz, köz üstünde duman.
Söner mi bir üflemekle?



Durmuyor, durduramıyorsun. Adı yaraysa kanamamak işten değil. Bırak elâlemi, kandır kendi kendini; inandır.😦 İsteğin kadar renkle boya gökyüzünü; mavi, aynı 'o' mavi değil...
Bildiğin bilmeden söylediğin, bile isteye yürüdüğün, adım atıp sayamadığın, gün de gece de, her saat başı; alenî, âşikâr. 

Anla artık, gelmeyecek o bahar!...



Kanıyor işte, yara dediğin. 

" Yanmadan yakamazsın,
Pişmeden yanamazsın,
Kanamadan olmazsın
Sevmeden yaşamazsın", - de istediğin kadar.


Kan ile, bir avuç yalan ile bağ bahçe talân, gönül sarayı vîran...

Ne desen de, kanadıkça; acıyor işte...

...................................

ferkul

20 nisan 2020
00.56

Umut etmek güzeldir.



Umut etmek güzeldir.
Umudu, ekmeğe, çaya , kaleme ve bayrağa eklemek daha güzeldir.

"Güzel günler göreceğiz çocuklar!
Güneşli günler,
Umudu maviliklere süreceğiz."

mübârek




#Ramazan 'ın hayrı, bereketi ve hasenâtı üzerinize olsun. 

Dile ve yüreğe düşen her duanız bayrama dönüşen gülüşler açtırsın yüzünüze. İnşirâh ve nur kaplasın hâneleri. Sağlık, güzellik, huzur ; aşk dolsun ömrünüze. Sevgi katık olsun ekmeğinize, aşınıza. Umut olsun yarınlara, çiçek açsın baharlarınız. Yağmur olup yağsın, rahmetiyle çoğaltsın sular seller gibi iyilikleri. Güneş olup ısıtsın içinizi. Bir çocuk masumiyeti ve gülüşü gibi , temiz ve saf; aydınlansın her daim karanlıklarınız.


Ramazan-ı şerîfiniz mübârek olsun, dileklerimle...


........................


ferkul

24 nisan 2020
01.22

8 Nisan 2020 Çarşamba

BEYAZ PERDE.




Her yaşanan iz bırakır. Dokunmadan geçti sanırsın, adı kalmasa da ; sızısı kalır.
Eşyanın, nesnenin veya maddenin izi yok bende. Düşündüm de anısı olan her şey, bir duygu aslında. Kindar bir bakış meselâ, geçip giden bir film sahnesinde donmuş gibi. Bir gülümseme, samimî ve gülen bir yüz, hatta göz izi, beynimde silinmeyen. Bir yürüyüş, salınır gibi cennet bahçesinde...


Çok sevdiğim birinin gözyaşı haykırır her düşündüğümde veya hiç düşünmezken aniden; gözümün perdesinde. (Nasıl da ağlamıştı sessiz sessiz anacığım, en küçüğümüzün gelin alma töreninde. Belki o da gitti, kaldım tek başıma demişti şu dört duvar bir pencere önünde. Kazındı, çıkmıyor alnımın orta yerine.)


Bazen de bir güzellik, bir nergis dokunuşu, bir menekşe kokusu çıkıp gitmez hatıralardan. Bir dağ başında, çam ağaçları ve selvi hışırtısıyla gözlerimi kapattığımda duyduğum o unutulmaz iç huzurunda ve içilen bir bardak çayda çıkar gelir o resim önüme. Selvilerin sesi hiç silinmez bir kalemle yazılmıştır beyaz sayfalı hayat defterime. 

Çocukluğumun evindeki dere kenarında annemin çook eskiden çamaşır yıkadığı taşın üstünde okuduğum kitaplar, badem ağaçları şahittir, yazdığım şiirlere. Annemin sesi; "giyecek taşında ne oturuyon öyle? Şeytan çarpacak şimdi!.." . ( " Şeytan değil de insan çarptı anne" , diyesim var şimdilerde.)


Ve dereden gelen çöp kokusu😊 Sonra yağmur yağınca sele dönen çamurlu dere, seslenir çook uzaktan, el sallar ; büyümeyi bilememiş hâlâ çocuk gibi içinden içinden, kendi kendine söylenip duran bu deliye.😊


Sonra bir vedâ sahnesi, alına konulan bir bûse, yürekten öpülen bir elin hikayesi. Başka bir resimde ise, bir masa başında bir çift gülen o güzel yüz; vurgun gibi nasıl da işlemişti ciğerime ciğerime... 


Yürürken ayağa takılan taşın rengi kadar, sokak başında karşılaşılan hiç tanımadığın bir teyzenin "Selâmûn Aleyküm" ü nasıl da içten bir resimdir , nasıl da sarsmış, sarmalamıştır kollarımı kendi gövdeme. Nasıl da diriltebilir bir gülümseyiş bu kadar yürekten, ayağa kaldırır direnci ve güveni; bir bilseniz.


Sonra bir gün birinin, saçları iki yana örgülü kızın şöyle bir çenesinden tutup 'sen ne kadar güzel bir kızsın' deyişi çocukluk resmimde kazılıdır anı defterimde. Ortaokulda kompozisyon sınavında saatlerce süren küçük, ama uzun hikaye denememde Nuray Demirel hocamın sabrı da hiç silinmemiştir, gülümseyen yüzü kadar gözümün perdesinden. " O Kitabı teneffüste de mi okuyacaksın, wc' ye bari götürme", deyişi de kulaklarımda.😊


Sonra da bir Diyarbakır öyküsünde bir başka veda sahnesinde öğrencim 'Sefer' 'in bakışı... Yalın ayak zemheri soğunda ; " sevmişem ben sevmişem, men seni çok sevmişem, seninle evlenmişem" kıkırdaşmalarıyla mavi ve yeşil gözlü kızların şen türküleri de. 


Yaşanan her şey iziyle, tozuyla güzel. Bazen de sızısıyla. Anı bırakmasa da resmi var, fotoğrafı donmuş bir film karesi gibi beynimizde.


Zaten onlar da olmasa ne kalırdı geriye? Her yaşantı bir kazanım. Kaybettirse de, şükürle...


Çünkü, insan kendine yeter. 


Hüznüyle, gülümsemesiyle, aynada donmuş resimleriyle, göze inen beyaz perdesiyle; 


                          Hayat yaşamaya değer...



..................

ferkul

6 nisan 2020
22.20


("Anısı olan özel bir nesne" paylaşım zinciriyle; Öznur Eren Kanarya arkadaşıma, teşekkürlerimle...
Benim nesnem; duygudan öte, gözümdeki BEYAZ PERDE... 😊)

Sevmeli, sevilmeli...



"Her 'şer'de bir hayır
Her zorlukta bir kolaylık, vardır."

Kandil günleri de bu zor günlerde kolaylık için verilmiş bir armağan, 'şans' olmalı.
Şimdilerde daha çok dile gelmeli, yüreğe sevgiyle, aşkla düşmeli. Yağmur gibi yağdırsın diye rahmeti, merhameti , iyiliği ve sağlığı...

Dilemeli, istemeli. "İsteyin, vereyim !" Diyenin bol mağfireti.

Sevmeli, sevilmeli...

'Dua' larda buluşmak dileğiyle.

..........................

ferkul

6 Nisan 2020 Pazartesi

Bir daha!...



O bakışı biliyorum ben. Yere doğru eğilmiş başı. Dizlerin üzerine yaslanmış dirseği. Ufukmuş,  gökmüş, yıldızmış; unutmuşluğu.


O yüzü tanıyorum ben. Düşmüş, kalkmış da iki kol bir baş içinde direnmişliği. Bu gözleri de tanıyorum. Silüet gibi, aynaya yansımış bin yıllık yalnızlık izi. Kelimesiz, harfsiz ve hecesiz tükenmişliği. Biliyorum, tanıyorum, görüyorum feri sönmüş bakışlarla, bu yenilmişliği. Kırk
metre uzaktan görebilirim bu yürekteki meyus esâmenin rengini.



O şarkıyı duyuyorum, baştan sona yemin etmiş sonsuzluğa, hüzünle kucak kucağa nakaratı, her satırı aşk; boydan boya. Kuşatmış insanlığı.

Görüp bilsen de ayak dediğin diretir; direnir kırılmaya. Bin kere yanılsan da hazır; inanmaya. Kırk kere yıkılsan da bir milyon kez ayakta.



Bir kez daha
Bir kez daha



Bir daha!...

........................

ferkul

hikmet




Her şerde bir hikmet aramak
Her olanda kerâmet.

Rüzgâr değilse de kıpırdatan yaprağı
Hep o rahmet, hep 'O' rahmet.


Bir bildiği vardır, elbet... 😥😥


.........................

ferkul

Ne denirdi




Nasıldı?
Nisan yağmurunda ıslanmak, sırılsıklam. 

Tepeden tırnağa gökyüzü,
Tepeden tırnağa bahar !...

Öyle bir yaşamak ki, hem sabah
hem akşam!


Elim ayağım, sağım solum sen!

Kar, kış nedir bilmez iken
Henüz hiç üşümemişken


Karanlık çökmemişken inceden, inceden.
Hem yürekten, hem de serden


Umutlar kırılmamışken,


Ne denirdi sevgiliye?

Unuttum...

.................

( demiş imişim.)



ferkul

3 nisan2019
21:51

4 Nisan 2020 Cumartesi

"dua




Günün anlam ve önemi "dua' sında gizli. 

Belki bir dua güzelleştirecek dünyayı.

Belki bir yakarış, bir cümle, bir kelime, bir tevekkül, bir nedâmet... İyileştirecek yaraları. Tene şifa, yüreğe huzur, güne anlâm, yarına ışık , evlere nur. ..


İçimizden biri, belki kuşu ölmüş küçük çoçuğun gözyaşları. Belki pencere önünde bir çiçekten dökülen kuru bir yapraktan, uzanıp tutulası; öpülesi ellerden, yüreklere sığdırılmaz aşktan, samimî ve masum sevgilerden. Yanlıştan dönülmüş doğrulardan... Fedâ etmek gibi kendini 'O' nun rızasına. Vazgeçmektir belki çözüm, lekeli çözümsüzlükten.

Kurtulacak, sağnak sağnak rahmetle maviye bürünecek gökyüzü. Dile düşen tek bir duanın yüzü suyu hürmetine, bir şefâat dilemekle 'O' nun Habîbinden. Dil ve yürek; Arıdan bala, topraktan suya, sudan dağa. Ağrıdan çok şifâ, başa. Bir göz yaşı, yürekten bir ah; Bir dua, yetecek dünyayı kurtarmaya.


Aşkla. ..


..............

ferkul

3 nisan 2020
12.36

meselâ




Güzel bir şey söyle; "Günaydın'' 'de meselâ. Bahara uyanıp da kararan güneşe inat. 

Akşama dayan, güne kan, nefese can. Aya bak, yıldıza bak, göğe bak, rüzgârla sallanan ağaca bak.

Güzel bir şey söyle; umut de meselâ, unut de. Yüzünde beliren kırışığa, dudağında çatlamış uçuğa inat. Yüze bak, yüreğe bak, göze bak. Gözde parlayan ışığa bak. Işık saçan sese, bak.

Güzel bir şey söyle; bütün zamanların ayracında , sınırsız ve doygun bir 'merhaba' dan söz et. Yakışıklı bir sevda dokundur buza kesmiş ellerime. Bir bahar çiçeği sun kuru dallara, yeşersin içimde fidan fidan. Ulaşsın da erişin yerden göğe. 

Her şey çok güzel olacak, geçti bitti bütün kederler, yıka elini yüzünü; yüreğini . Sevgi yaşanası tek gerçek, de...

Bir gül açtır zemheride yağan karlar içinde. Unutulmuş bir mevsimden geçir sözlerin en güzelini. 



İnanayım.


.......................

ferkul

23 Mart 2020
12.25

bahar sancısı


Şimdi ne yazsak da geçer bu bahar sancısı?

Dışarıda çiçek açmış ağaçlar. Bahar sesi, kuş sesi; yâr nefesi. Pencerenden görünen çamların ardında bir deniz; kucağında dalgalar, çığlık çığlığa martılar...

Çoktandır beklemiştik bu günleri. Çoktandır görmemiştik böyle ısıtan güneşi. Koparmayın kalsın, bırakın dalında mes'ut nergisleri.

Kurudu pencere önünde insan çiçekleri. Koklanmayan bahçenin çoktan soldu gülleri. 

Boynu bükük balkon sefaları, sümbüller, papatyalar... 

Göremediğin, duyamadığın bir bahar?

Ne işe yarar?



Gelme bahar. Gelme , bahar...



Uzakta kal.

Uzakta kal.

Uzakta kal....

............................................
#evdekal 😥


ferkul
 
24 mart 2020

yol çizgisi




Kehribar sarısı ince bir yol çizgisi, üzerinde seke seke yürüdüğün. Kurumaya yüz tutmuş buğday başakları gibi... Gâh düşüyor, çizgiler boyunca upuzun yere seriliyor göğsün. Gâh da yeniden diriliyor hiç şaşmadan bir daha, bir daha düşmek ve kalkabilmek için tek ayak sekiyor her bir düşün .

İki arada, üç derede ince bir kehribar yolu hep düşünüşün. Öylesine bir boşluk ki; kördüğüm!...

Anladım ki ömür dediğin; ya yürümek ya da boylu boyunca serilmek yol boyunca. Ya da düşünmek darağacında sallanan bir ipin ucunda.

Öyleyse vazgeçmeden, asla pes etmeden adımla! 

Her bir adım gül bahçesi.

Her yol, ' O' ndan gelip; yine ' O 'na çıkıyor nasılsa...

.......................

ferkul

27 mart 2020
00.15

yazmamak üstüne


Bugün hiç bir şey yazasım yok...

Ama bu, yarın da yazmayacağım demek değildir...😉
 
Veya ertesi gün ,veya birazdan; veya kimbilir belki akşam bir rüzgâr eser, şu gri bulutlu havadaki bir yağmur damlasından nem kapar; düşerim satır aralarına.

Bir afet, bir kıyamet alır, sular seller gibi dökülür kimbilir belki şiir. Belki de hiç bir şey olmaz, bir kelimeden nasip almaz şu beyaz sayfa. Düşünür, düşünür... Kendi içine dökülür hüzün.
Dokunmadan sükûtla, maviye boyanır belki gökyüzü..

Susarak haykırmak da konuşmanın başka türlüsü.

Değil midir? 


*

( yazmamak üzerine başlayıp uzayan an-lık bir sone, dinlediniz😊)

.....................

ferkul

instangram






İnstangramı da beyaz bir sayfaya , kurşundan ağır bir kalemle şiirimsi renklere boyuyorum. Okumak ve izlemek isteyenler için

.................

Geçti mevsim, bitti bahar.



Gökkuşağını kaçırdın.
 Çisildeyen yağmuru da. Sen içerideyken yaşandı; bitti o ân.
 Ne renk kaldı, ne damla. 
Geride bir gece, kayan yıldızı. Ha çaktı ha çakacak şimşekler. 

Ne çok yalnızlıklar kaldı sabaha. Ne çok ümitler yenildi karanlığa.
Haydi bir gayret, hayâl et. Gökkuşağı dediğin kaç renk?
 Kaçıncı renkte uzanır elin beyaz
bulutlara.


Hangisinde güneş çekilir dağların ardına?
Geceye yağan yağmurun ne anlamı var?

Toprak dediğin kuru bir sıcağa bakar...


Geçti mevsim, bitti bahar.
Çiçek açsa ne yazar?



...........................

ferkul

30 mart 2020
01.00