Bu Blogda Ara

12 Aralık 2022 Pazartesi

Ben beni, beni...

 



Bugün pazar 


Ve ben,

Kendimi çok özledim....


Neş'emi, sevincimi. Herkesi ve her şeyi kucaklamayı. Olanı, olmuşu , olacağı kabullenmeyi.  Şaşırabilmeyi; "asla yapmaz",  demeyi. "Böyle nasıl olur, bunu nasıl yapar", demeden  sevdiklerime güvenmeyi. 

Affetmeyi, biriktirmemeyi. Sonuna kadar, sınırsız sevebilmeyi. Hatalarımla, yanlışlarımla şartsız, kuralsız, vermeden de sevilebilmeyi. 


Düşünmeden, tartmadan , sorgulamadan kendimi  "bırakmayı".  Kıyamadıklarımdan , kırılmamayı. Baldan zehir değil , zehirden "bal"

çıkarabilmeyi.


Kuş kanadına bakıp bakıp serçelerle şakıyarak, güvercinlerle birlikte kanat çırpmayı.


Küçük bir çocuğun elindeki elma şekerini kıskanmamayı . Çocuk kahkahalarından medet umup, hüznü parçalara ayırarak, neş'eden ve umursamazlıktan pay çıkarmayı. 


Göğe bakarak, buluttan nem kapmamayı, yağmurla gelene teslimiyeti. Tamamen saf ve temiz, sevgileri. Rabbîmden gelene razı olarak, nurla aydınlanmayı ve duâyla arınabilmeyi.


Bugün pazar


Ve ben,   " beni"

Çok,    özledim.


.........................................


ferkul


23 Ekim 2022

15 42

Teşekkür ederim

 Yazdıklarıma verdiğiniz değer, beni yüceltiyor.  Halbuki sokakta karşılaşsanız iki kelime etmez dilim ( 80 yaşındaki annem  "laf etmesini bilmiyorsun", diyor🙂,  "anacığım ben sadece yazıyorum, başka bildiğim bir şey yok, diyorum). 


Kalemimi susmaktan aldığım renklerle


Hoş ça kal

 Hoşça kal, demiştim sana ya,

              hoş -ça -- kal. 

Yıktığın duvarların, yaktığın gemilerin, 

sert esen rüzgârların , 

                              suçusun!...


Bana ait değil, bu darmadağın, sefil ve yoksun kalabalık telâşlar. Bana ait değil, bu soğuk ve sert esen rüzgâr.


Benim değil bu hüzün. 


Benim değil sere serpe uzanan çamurlu yolların, başı göğe ulaşan kuru ağaç dallarının teessüfü. Benim değil bu gam, benim değil söyleyip durduğum bu kasvetli sonbahar türküsü. Toza dumana karışmış cümlelerin, şiir diyemediğim nakaratların yükü. 


Benim değil bu dağ başı yalnızlığı.

Benim değil kara günlerin, yanık kokulu bu isli yüzü.


Senin!...


Haydi şimdi git, 

Götür düşlerimi de toplayıp yarınlardan. Bugünü ve şimdi'yi de , 

                   umutları da çal.


Dostça kalamadın ama, sen yine de,

                      hoş -ça kal...


.........................................................................


ferkul 


1 Kasım 2022

21.05

Öyle, işte

 ...........................


(      Bugün,

Kırgın, dargın ve yüreksizsem

Uyandıysam, olmaz olası bir düşten. 

Kalkamadıysam ağır bir rehâvetten.

Sızlıyorsa yaralarım

Ağırsa bir dağdan büyük başım...)


Yürek de 

Şiir  de,  sizden.. 🙂

En ağır yük...


 Yarım yüzyıldır uğraşıyorum

    Kucağımda bin yıllık taş 

Fırlatıp atamıyorum ..!


       Taş benden sağır

                  Ben ondan  ağır.


Kaldıramıyorum...


..........................................................


ferkul

Sevin...

 Saçları kısa kesilmiş kadınları üzmeyiniz. 

Çünkü onlar incelikten kırılmış bir zeytin dalıdır. Hassas yürekleri gün görmemiş, gülen yüzlerinin  ardında dargın ve dalgın  bir kalp vardır.  En dibinden ve en uçtan kesiktir, eksiktir, hayatları. Kırıp da küskün dallarını, kör olmasın gözleriniz. Ahı büyük, yankısı derin olur.  Yer  "gök",  dağ  "tepe",  sırtlar  "ova" olur. Sanmayın ki, kırdığınız dal, yıktığınız kalp size  "yuva" olur.


Saçları kısa kesilmiş kadınları sevin..! 


Merhâmet ve şefkâtle besleyin lâfızlarınızı. 

Öylece, çekip gitmeyin hayatından, yaralamayın. Susunca çöle dönen kalbini susturmayın. Konuşsun, çağlasın kelimeleri şelâle gibi, şiir olsun her adımı. Akarsu'ya bent olmayın. Çiçekleri dalında, kurutmayın.


 Zirâ,  herkes gibi değildir kısa saçlı kadınlar. Duvarları vardır, yıkamazsınız. Bir kere ördüyse sabrından arta kalanları,  betondan kalındır, öyle kolay sızıp giremezsiniz , kırıp dökemez, düze çeviremezsiniz.

Derindir yaraları, kabuk bağlasa da acısı ve kanaması ebedîdir . Ne yapsanız, n'eyleseniz,  Kapatamazsınız.


Ama bir kere sevmeye görsün,  kısa  saçlı kadın, sevdâsı da ölçüsüzdür.  Uzundur, tükenmek bilmeyen bir membâdır sevgisi. 

Bir ömür sayıklar adınızı, şarkı söyletir umutlara,  her cümlesi nakarat olur.  Aşk olur. Sadece bedeniyle değil, ruhuyla kucaklar, sarar, sarmalar sizi. Kendinizi arasanız da bulamazsınız. Tamamen kısa saçlarına gömülüdür adınızın  her bir harfi.  Bir hazine gibi, nazenin  bir "menekşe"  dalı gibi,  pencere önlerinden kokusu  dünyaya yayılır. Evinizi cennete döndürür de fark edemezsiniz.  


Kısa saçlı kadınların, sevdâsı da, hüznü de  büyüktür azizîm. Ne Mecnun'un Leylâ'sına benzer,  ne Ferhat'ın Aslı'sına. 


Her biri başka Dünya' dır....


Kısa saçlı kadınları üzmeyin  dostlar

Sevin...!


Sevginizle uzasın her bir teli , ırmak kenarında büyüyen  sarmaşık söğüt dalı gibi.  Bukle bukle, sarsın, sarmalasın  sizi mutluluğu,  anca öyle bulursunuz huzuru.


...............................................................


ferkul 



9 Kasım 2022

21.10

Elini yüreğine koy....

 "Bugün de,  yarın da 

       Yüreğin kadar yanındayım ,

               Kendini yanlız hissettiğinde

                    Elini yüreğine koy..


                                Ben hep oradayım! "


Demiş biri. Bence  "kimin" söylediğinden çok ,

Kime söylenildiği önemli. 


Ve söyleyenden çok, söylenilenin şanslı ve nasipkâr olduğu çok açık. .  ..


Çünkü,  " sevdâ " dediğin,  sevenden çok sevilenin değer bilmesiyle  makbûldür .

Tersi yalnızlık, mutsuzluk, ufuklara takılan bir çift göz demek...


Gerçek mutluluk, karşılıklı yaşanan sevdâlarda.

Gerçek aşksa,  kadir kıymet bilip, tevekkülle duâda. 

     "Seni ",   "senden"   çok düşünen " biri" varsa,  yıldız da sensin, ay da.  ..


                 Öyle değil mi...?

Bakmak ve görmek...

 Öyle, bakıyorum.

      Öyle ba kı yo rum.


Bakmakla görmek arasındaki farkı, biliyorum.


Öyle, bakarak ve görerek,  yaşıyorum.

      Söylemesiniz de,

                Sesinizi işitiyorum..


             Söylesem de, 

       Sesimi duyuramıyorum.


   Aptal sansanız da, a'ma-i âsam sansanız da, 

kanmış gibi  yapıp, aldanmıyorum.  Bakıyorum,  görüyorum, duyuyorum.  Kör ve sağır değilim, şükr' ediyorum.


                  Su su yo rum.


Göz göre göre, kulak duya duya, 

 yürek seve seve,  sessiz ve derinden 

                Yaşamak, zor.


Bunu ben,   iyi biliyorum.

....................................................


                                      ferkul(fatma erkul)

Kötü yaşarım korkusuyla, hiç yaşamadım

 "Kötü bir resim asarım korkusuyla 

                 Hiç resim asmadım;

  Kötü,  yaşarım korkusuyla 

                      Hiç yaşamadım..."

...

    demiş biri..


    "İyi",  yaşamanın açılımı, dosdoğru yolunda gitmekse,  yanılmayan, şaşmayan bir çizgide yıllar boyu yürümekse,  merhâmetin  ve şefkâtin bereketiyle, insana ve mahlûkâta, olana, olmuşa, olacağa teslimiyetle,  sadece  yaradan için bakabilmekse, yürekten,


İki kere değil, bin kere düşünerek adım atmaksa, yanlış da yapsan sonunda, pişmanlıkla, nedâmetle geri, silbaştan çevirmekse çarkları,  yolun en baş çizgisine oturtmaksa,  taşını


Seviyor ve sevilmeyi beklemeden, 

   karşılık ummadan verebiliyorsan sürekli.  

               Doğrudur.


Ama yorulmak da, yoğrulmak da, kaderden. Vazgeçmek de, bir tercihtir, günden, geceden, bazen de kendinden.


"Yâr,  için   yâren'den geçerek yaşamak, dosdoğru ve büsbütün.


Öyleyse, neden bu hüzün..?


..................................................


ferkul 


7 Aralık 2022

12.35



Ateşsen, yanmalı. Ocaksan, tütmeli...

 Azcık, rahatsızdım ya. "Hastayım", demek de zaten bana hiç yakış-madı. Ne öyle uzun, uzun uzun uzatıp bacaklarımı, oturabilirim, ne de günler boyu yataktan çıkmayacak kadar , bitkin olsam da, yatabilirim. Bu, evde de böyle, dışarıda da. Sanırım, hastalık kadar, tembellik de, vücudun isyanı. Benimsemiyor, kabul etmiyor kendine yakışmayanı.


İlle de bir koşturmaca, hiç bir şey yapmasam da, bir şeylerle uğraşı. Bu hafta çalıştım, çiçeklerimi daha çok bensiz , soldurmamak için. Birlikte " iyileşiriz, dinleniriz, onarırırız vücudu ve ruhu koştururken", "birlikte gülümsemek iyi, gelir hepimize", dedim. 

Çünkü, biliyorum ki,

     "sevgi, iyileştirir bütün yaraları" 

  hattâ "yarasız da olsa kötüden arta kalanları".


  "Haftasonu uyuyacağım, uyumasam da dinleneceğim , dinlemeyeceğim kendimi", dedim, uyuyup uyanıp bu saate kadar yattım(saat 16.00😊)

Aman Allahım, dinlenmek yerine ne bu yorgunluk, çalışırken bile bu kadar kötü hissetmemiştim kendimi.


                     &&&

Koşuyoruz, yoruluyoruz ama, yavaşlamak ve hatta "durmak", bedene iyi gelmiyor, anladım.

  "İşleyen demir", canlandırıyor, parlatıp temizliyor vücudu ve ruhu. Demir, sert ve güçlü durmasıyla, demir. İnsan, yaşadıkça meşguliyetle ve koşturdukça, insan oluyor demek ki. Geri kalanı ruhsuz ve sağlıksız, bir beden.


 Ateşsen, yanmalı. Ocaksan, tütmeli. Durmamalı , yavaşlamamalı, durdurmamalı zamanı , azizîm ...


Çünkü hayat, yavaşlamayı ve durmayı sevmiyor.

.............................................


ferkul 


10 Aralık 2022

16.50

Ah be sevdâm

 Sonra, 

Arada bir aklıma düşüyor yüzün. 

Siliyorum kalemin ters ucundan hızlıca. 

İvedi bir telâş kaplıyor içimi.  Yanık bir koku burnumda. Dumansız yangınlar artık hem içimde,  hem dışımda. Bulamıyorum kendimi, kaybolan med cezir dalgalarında.


 Kırık kalpler diyorlar ya, aslında kırık değil hiç biri. Bir çok kırık parçadan  toplanmış yürek kesiği.  Ne işe yarar kesik bir kalp parçası, 

   neye yarar yarınlara biriktirilmiş iki göz izi?       Bir " ben" kalır mı  bana , bunca yıkık  ''sen"den sonra. ..?


 Yanıp da dumanı üstünde tüten,  boğucu bir duman, sevdân. Zemherî  bir mevsimde, hiç ısıtmayıp parmak uçlarına kadar üşüten,  gözbebeklerimden damlayan yaşları bile donduran bir ateş.  Öylece,  biteviye,  acımasızca, sıradan. 


Kül ve duman. 

       Ateş ve köz.  

            Adından arta kalan.


               ***


Ah be sevdam, ah  be iki gözüm, 


Yanası, yakılmayası, yakamayası

Uzak yollardan,  dağ başlarından,   çıkmaz sokak sonlarından,  düşlerden çıkamayası.     Dönüp dolaşıp bana gelesi .


     Ah be  güzel Yaradanımın imtihânı,

                  iki başımın tek cezası


Böyle mi sevilir insanca...?

Bir insan bir insana,   dokunur mu böylesi ateşle, korla ..?


                  *** 


         Artık, adındır bağrımı yakan

Her yer kül, duman...

             Her yer  kuru kan kokusu...


   Senden geriye kalan...


...........................................................


ferkul 


(Fî, idi tarihi, geçmiş sanmış  idim izi...)