Azcık, rahatsızdım ya. "Hastayım", demek de zaten bana hiç yakış-madı. Ne öyle uzun, uzun uzun uzatıp bacaklarımı, oturabilirim, ne de günler boyu yataktan çıkmayacak kadar , bitkin olsam da, yatabilirim. Bu, evde de böyle, dışarıda da. Sanırım, hastalık kadar, tembellik de, vücudun isyanı. Benimsemiyor, kabul etmiyor kendine yakışmayanı.
İlle de bir koşturmaca, hiç bir şey yapmasam da, bir şeylerle uğraşı. Bu hafta çalıştım, çiçeklerimi daha çok bensiz , soldurmamak için. Birlikte " iyileşiriz, dinleniriz, onarırırız vücudu ve ruhu koştururken", "birlikte gülümsemek iyi, gelir hepimize", dedim.
Çünkü, biliyorum ki,
"sevgi, iyileştirir bütün yaraları"
hattâ "yarasız da olsa kötüden arta kalanları".
"Haftasonu uyuyacağım, uyumasam da dinleneceğim , dinlemeyeceğim kendimi", dedim, uyuyup uyanıp bu saate kadar yattım(saat 16.00😊)
Aman Allahım, dinlenmek yerine ne bu yorgunluk, çalışırken bile bu kadar kötü hissetmemiştim kendimi.
&&&
Koşuyoruz, yoruluyoruz ama, yavaşlamak ve hatta "durmak", bedene iyi gelmiyor, anladım.
"İşleyen demir", canlandırıyor, parlatıp temizliyor vücudu ve ruhu. Demir, sert ve güçlü durmasıyla, demir. İnsan, yaşadıkça meşguliyetle ve koşturdukça, insan oluyor demek ki. Geri kalanı ruhsuz ve sağlıksız, bir beden.
Ateşsen, yanmalı. Ocaksan, tütmeli. Durmamalı , yavaşlamamalı, durdurmamalı zamanı , azizîm ...
Çünkü hayat, yavaşlamayı ve durmayı sevmiyor.
.............................................
ferkul
10 Aralık 2022
16.50
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder