Bu Blogda Ara

28 Haziran 2021 Pazartesi

Sakın, Pes, etme !.. "

 


 Dün diktim. Çiçek değil umuttu, sabahlara aydınlık, akşamlara ışıktı.

 

            ****

" Tutun diyorum, çiçeğinle, köklerinle, yaprağınla, dalınla.

Asla bırakma kendini.
Aldırma!
Deli rüzgâra, çöl güneşine
Yanma!
Umutla, dirençle, sarıl hayata.

'Gülümse', diyorum

Sakın,
Pes, etme !.. "



 ****

 

 

Dinlemiyor beni. Soldu, bıraktı kendini. Benzi solgun, çiçeği ölgün, yaprakları düştü, düşecek.

O da, tutunamayacak, belli...😥

....................................

ferkul

26 haziran 2021

bizim zamanımızda

 



Farkında mıyız?
 
"Eskiden", "bizim zamanımızda", diye başlayan cümleler bizler daha onların yaşında bile değilken hiç hoşlanmadığımız bir konuşmanın başlangıcıydı. Nasıl etsek de bu sohbetten uzaklaşarak kurtulsak diye bakardık.🙂
 
Şimdiki zamâne böyle başlayan bir cümle duyunca toplanıyor başına, tüm dikkatiyle usanmadan, bıkmadan dinliyor, ilginç geliyor merak ediyor, özlem duyuyor, sıkılmadan dinliyor, gerçekten .( En azından bu, benim gözlemim.)
 
Ne değişti de yıllarla, geçmişe özlem bu kadar popülerleşti?.. Tamamen gençliğe ve çocuklara veremediğimiz onca hasleti, gülümsemeyi, safiyeti gösteriyor aslında. Anlamadığımız ve benimsemekte zorlandığımız bir dünyada yaşıyor çocuklarımız.
 
 
"Bir parça eksiğiz, çokça yaralı",
demem biraz da bu yüzdendir. Çocuklara ve gençlere gurur duyup torunlarına ve çocuklarına anlatacakları "özel" ve "güzel" anılar biriktirecek fırsatı vermedik. Haydi okula, haydi sınava, haydi ders başlıyor, o imtihan, bu sınav, yaşamaya fırsatları olmadı zaten. Ki, şehir gençliğini bırak kasabalarda bile artık çok katlı binalarda "çoklu yalnızlıklar" içinde, sadece onlar değil, hepimiz karşı komşuyla bile selâmlaşacak kadar itimat edecek bir samimiyet kuramıyoruz. Kursak da, bizler de çalışmaktan, oradan oraya koşturmaktan, zaman bulunca da Facebook, instangram, netfilix, derken hoş bulup bir fincan kahve için bile olsa, vakit ayırmak istemiyoruz.
 
 
(Haydi, diyelim istedik. Dostluklar da yanıltıyor, yandırıyor insanı. Hele biraz da yaş alınca, yıpranmışlıklara ek, " az insan, çok huzur",
diye de bir söz edindik ki, umuttan sonra hüsrân yaşanmışlığıyla haklı ve acı bir söylem oldu gerçekten. O da apayrı bir yazı konusu)
 
Şimdi bizim çocuklarımız, belki bir on yıl sonra torunlarımız da, değil benim çocukluğumda topumuzu patlatan "Abdurrahman dedeyi" yaşamak, o topun patlatılmasından önceki ve sonraki anı , sokaktan eskici geçse bakacak zamanları olsa, tablet ve bilgisayardan başlarını kaldıramıyorlar. Ki, böyle olunca da, ruhlarda eksik ve gedik bir türlü kapanmıyor. Daha çok kinci ve Nemrut yürekli bir nesille karşıkarşıyayız. Merhameti ve safiyeti verecek , kazandıracak ortam yok, maalesef.
 
 
Halbuki biz, bahçesindeki çiçekler zararlar görüyor diye, düşen topumuzu patlatan Abdurrahman dedemizi bile severdik, saygımızı esirgemez, yine elinden öperdik, korkuyla karışık bir sevgi de olsa. O da ne kadar kızsa, başlayan top oyunuyla birlikte tepemizde bitse de, bizi sever, kıyamazdı. Erikler ve muşmalalardan toplayıp verirdi zaman zaman. Belki yesinler de, daha az oynasınlar, bahçeye top daha az kaçsın, diye de olabilir🙂kimbilir.
Geçmiş zaman olur ki, derken zaman geçiyor. Şimdinin de eskisini gelecek yıllarda anılası ve anlatılması hoş hikayeler biriktirmekmiş aslolan. Ne kadar olumsuzluk ve zor şartlar da olsa, bunca rahat ve imkânın içinde geçmişi özlemenin anlamı da bu, galiba...
 
 
Farkındalık, bizi bize kazandır belki, diye düşünüyor ve umuyorum.
 
Olalım. ..
 
.......................................
 
ferkul 
 
27 haziran 2021
21.30

17 Haziran 2021 Perşembe

doğru=yanlış

 



Kaçmak yüzleşmekten iyidir bazen. Aynadaki gözden, kendi nefesinden bile sakınmak gerçekleri. Göz göre göre, bile bile siyahı pembeleştirmek, hatta griyi de mavileştirmek, mümkün olduğunca. Sonra inanmak kırmızıya, can çekişir gibi medet ummak hayâllerden.
Olmamışı, sevmemişi, geçip gidip de unutulmuşu atmak kulak arkasına. Takılı kalmış bir plâk gibi tekrarlamak nefsine doğruları. Sanki hiç yanlış yaşanmamışı, en mükemmeli, en güzelini tatmış da biliyormuşcasına, kötülemek "şimdi''yi.
 
 
Halbuki aslolan şimdisinden başka nedir 'an' dediklerinin? 
 
Gülün kokusundan önce fotoğrafını resmetmekten değil midir, sancılarımız?
 
Yaşamak, sevmek ile gitmek arası bir türküdür aslında hep. Kırılıp da kırdığın hayâl parçaları. Hebâ olan yapıştırıp yenileme çabaları. Kendine söylediğin en büyük yalan. Sonrası savaşmadan barış. Belki de hiç barışmadığın sessiz savaş yöntemleri, iç içe an be an, konuşurken, yürürken, çalışırken, uyurken, dile gelip de söylenmeyeni. En büyük bahane affetme nedenleri. Bir daha, bir daha, derken geçen bir ömür. 
 
 
Ve yalnızlık, sığınmanın en dip dağı. Kendine sarılmanın, es geçip de saklanmanın en kısa özeti.
 
Kaçmak, bir adım daha uzaklaşmak isterken kendine yakalanmaktır aslında. Bilirsin ama, yine de geri adımlamamanın kolay yolu, vazgeçmemekte direnmektir belki de.
 
 
Doğrusu da, yanlışı da bu, kim bilir?
 
 
...........................................
 
ferkul 
 
4 haziran 2021
19.40

6 Haziran 2021 Pazar


Bir ben bilirim beni 
Bir de içim 

Anlatsam da 
Anlayamazsın ki.

Yazsam da çözülmez denklemim 
Kadere takıldıysa kelimelerin ipi

 Düğüm düğüm. 

Ne kadar sıksan, bağlasan, aralasan

 Boğuluyorum. 

..................... 

ferkul