Bu Blogda Ara

19 Kasım 2023 Pazar

İyi, demeyecek, biliyorum

 Çocukların öldürülmesini protesto ediyorum.

Hastaların öldürülmesini protesto ediyorum.

Bu kadar, merhâmetsizliği vicdansızlığı, acımasızlığı, bunca kör olmayı, protesto ediyorum.

Savaşın, zûlmün  bu kadar çirkin seviyeye düşmesini, protesto ediyorum.


İnsanı, insanlığı, protesto ediyorum. 


Ebabil kuşlarını bekliyorum. Bu zülme ve vahşete dur diyecek bir  Rabbimiz var, şükür.

İyi, demeyecek, iyi demeyecek, 

    

                 Biliyorum.


😢😢😢😥😥😢😢

#İsrail #Filistin

Soykırım

 Her sabah Filistin 'e ne oldu, gece yine ne yaptılar diye, uyanmaktan, gün boyu haber izlemekten, acıyı seyretmekten ve sadece bakıyor olmaktan, yoruldum.  Yorulduğumdan da kendimden utanıyorum. Adına savaş dedikleri bu katliam, uzun sürdükçe alışmaktan da,  korkuyorum. Asıl utanç ve insanlık dışı olan, zûlme de alışmak, çünkü.


Düşünemeyeceğimiz  kadar kötülük, onca kayıp, onca kan, onca insan...😢Onlar nasıl yaşıyor, nasıl uyuyabiliyor, ne kadar yoruldular kimbilir, ne haldeler...?


Allah yardımcıları olsun. Dua ediyoruz, boykot ediyoruz, üzülüyoruz, üzülüyoruz...


Başka bir şey yapamamak da, çok acı. El kol bağlı, çarenin de çözümün de,  iki ucu  karanlık😥


Bu soykırım, bu mezâlimlik  bitsin artık...!😡🥺

Utanıyorum

 Hastahanelere sığınıyorsun, füzeler,

Mülteci kampına sığınıyorsun, saldırı. Evine siniyorsun bombalar. Sokağa çıksan, sokak kalmamış. Dağa çıksan dağ...😢


 Koca koca adamlar bebeklere karşı. Utanmadan, bir de "kendimizi savunuyoruz", diyor. Kimden, neyden, nasıl ..?  


Küçücük  çocuklara doğru yöneltilen silahlar...  Nereye baksan gözyaşı, kayıp.😢 Kadınları,  kızları, gençleri, yaşlıları, ayırt etmeden sivilleri katleden  bir devlet. 

Bu nasıl bir siyaset, bu nasıl bir vahşet...😡


Her gün, bu kadarı da olmaz dedirten haberler.

Her gün ölen 420 çocuk...

  

  Bitsin istedikçe,  daha da çok artıyor, çoğalıyor, bitmiyor, bitmiyor...😢

Dursun dedikçe daha çok zûlüm...


     Seyretmekten de, utanıyorum.

      Artık üzülmekten de, arlanıyorum.

Çocuklar ölüyor

 Elim kaleme varmıyor, gözüm ufka. Dargınım, kırgınım düştüğümüz bu çukura. Uzun uzun düşünüyorum, uzun uzun bakıyorum her zamanki gibi süzgün dolanan buluta. Gün  "AYNI" gün değil, her yerde yaşanan "HİÇ" ,  bir şey değil. Doluya koysan boş. Boşa koysan, dolmuyor.


Çocuklar, ölüyor, çocuklar...Bir nesli göz göre tüketiyor bombalar, silâhlar, füzeler, binlercesi... Seyretmek, ar.

Söyleyemiyorum,  hiç bir şey söyleyemiyorum.


        Dil kilitli, yürek lâl..

 Savaş diyorlar, kalbime sığmıyor

      Sevmek diyorlar, usuma, dar.


İster Yahudî ol, ister Müslüman, ister Ermenî. İnsanı kucaklamak, sevmek hepimizin dinî, değil mi ?..


Meğer, İnsanlık , insanlık  dediğimiz tam da bu mu şimdi...?


                                    .......

                                                         ferkul 


                                                 4 Kasım 2023

                                                          11.30

Hoşçakal....

 Hoşça kal, demiştim sana ya,

              hoş -ça -- kal. 

Yıktığın duvarların, yaktığın gemilerin, 

sert esen rüzgârların , 

                              suçusun!...


Bana ait değil, bu darmadağın, sefil ve yoksun kalabalık telâşlar. Bana ait değil, bu  soğuk ve sert esen rüzgâr.


Benim değil bu hüzün. 


Benim değil sere serpe uzanan çamurlu  yolların,  başı göğe ulaşan kuru ağaç dallarının teessüfü.  Benim değil  bu gam, benim değil söyleyip durduğum bu kasvetli sonbahar türküsü. Toza dumana karışmış cümlelerin, şiir diyemediğim nakaratların yükü. 


Benim değil bu dağ başı yalnızlığı.

Benim değil kara günlerin, yanık kokulu bu isli yüzü.


Senin!...


Haydi şimdi git, 

Götür düşlerimi de toplayıp yarınlardan. Bugünü ve şimdi'yi de , 

                   umutları da  çal.


Dostça kalamadın ama,  sen yine de,

                      hoş -ça  kal...


.........................................................................


ferkul 


1 Kasım 2022

21.05

Üzmeyin....

 Saçları kısa kesilmiş kadınları üzmeyiniz. 

Çünkü onlar incelikten kırılmış bir zeytin dalıdır. Hassas yürekleri gün görmemiş, gülen yüzlerinin  ardında dargın ve dalgın  bir kalp vardır.  En dibinden ve en uçtan kesiktir, eksiktir, hayatları. Kırıp da küskün dallarını, kör olmasın gözleriniz. Ahı büyük, yankısı derin olur.  Yer  "gök",  dağ  "tepe",  sırtlar  "ova" olur. Sanmayın ki, kırdığınız dal, yıktığınız kalp size  "yuva" olur.


Saçları kısa kesilmiş kadınları sevin..! 


Merhâmet ve şefkâtle besleyin lâfızlarınızı. 

Öylece, çekip gitmeyin hayatından, yaralamayın. Susunca çöle dönen kalbini susturmayın. Konuşsun, çağlasın kelimeleri şelâle gibi, şiir olsun her adımı. Akarsu'ya bent olmayın. Çiçekleri dalında, kurutmayın.


 Zirâ,  herkes gibi değildir kısa saçlı kadınlar. Duvarları vardır, yıkamazsınız. Bir kere ördüyse sabrından arta kalanları,  betondan kalındır, öyle kolay sızıp giremezsiniz , kırıp dökemez, düze çeviremezsiniz.

Derindir yaraları, kabuk bağlasa da acısı ve kanaması ebedîdir . Ne yapsanız, n'eyleseniz,  Kapatamazsınız.


Ama bir kere sevmeye görsün,  kısa  saçlı kadın, sevdâsı da ölçüsüzdür.  Uzundur, tükenmek bilmeyen bir membâdır sevgisi. 

Bir ömür sayıklar adınızı, şarkı söyletir umutlara,  her cümlesi nakarat olur.  Aşk olur. Sadece bedeniyle değil, ruhuyla kucaklar, sarar, sarmalar sizi. Kendinizi arasanız da bulamazsınız. Tamamen kısa saçlarına gömülüdür adınızın  her bir harfi.  Bir hazine gibi, nazenin  bir "menekşe"  dalı gibi,  pencere önlerinden kokusu  dünyaya yayılır. Evinizi cennete döndürür de fark edemezsiniz.  


Kısa saçlı kadınların, sevdâsı da, hüznü de  büyüktür azizîm. Ne Mecnun'un Leylâ'sına benzer,  ne Ferhat'ın Aslı'sına. 


Her biri başka Dünya' dır....


Kısa saçlı kadınları üzmeyin  dostlar

Sevin...!


Sevginizle uzasın her bir teli , ırmak kenarında büyüyen  sarmaşık söğüt dalı gibi.  Bukle bukle, sarsın, sarmalasın  sizi mutluluğu,  anca öyle bulursunuz huzuru.


...............................................................


ferkul 


9 Kasım 2022

21.10

Susuyorum

 Öyle, bakıyorum.

      Öyle ba kı yo rum.


Bakmakla görmek arasındaki farkı, biliyorum.


Öyle, bakarak ve görerek,  yaşıyorum.

      Söylemesiniz de,

                Sesinizi işitiyorum..


             Söylesem de, 

       Sesimi duyuramıyorum.


   Aptal sansanız da, a'ma-i âsam sansanız da, 

kanmış gibi  yapıp, aldanmıyorum.  Bakıyorum,  görüyorum, duyuyorum.  Kör ve sağır değilim, şükr' ediyorum.


                  Su su yo rum.


Göz göre göre, kulak duya duya, 

 yürek seve seve,  sessiz ve derinden 

                Yaşamak, zor.


Bunu ben,   iyi biliyorum.

....................................................


                                      ferkul(fatma erkul)

Haydi, gel...

 Haydi gel

   Bir sevdâ türküsü söyle...!                                                         

                                  İnanayım. 

                    ..........


    "Su yakar, ateş akar  de. 

Dün bitti, yarın şimdi, geçti  gitti ,  kış sadece  bir mevsim adıydı", de. 


De ki, Kırmızı bir gül kokusu dolansın karlı  yamaçlardan aşağı,  kucaklasın sarmaşıklar gibi dünyayı.


  "Bugün bahar , yarın yakın.

 Daha  ne çiçekler açacak.  Ne menekşe kokuları saracak dünyanı. Kelebekler yollarda, ağaç dalında kuşlar,  seni bekler umutlar" ,  de.


     Bir şarkı söyle , bir şiir, yalansız.


 Bir uçurtma salalım gökyüzüne  eskimeyen bir umutla,  süzünsün bulutlarla...


Bir avuç su serp kurumuş yüreğe, 

damla damla silinsin yüzümdeki izi kederin.  Coşkun seller gibi,   gümbür gümbür akıp giden şelâleler gibi,   oltaya takılıp da denize fırlatılan balık gibi, dalga dalga, fersâh fersâh maviye 


                                         Kanayım...


.........................................


                                        ferkul

Neden bu hüzün....

 "Kötü bir resim asarım korkusuyla 

                 Hiç resim asmadım;

  Kötü,  yaşarım korkusuyla 

                      Hiç yaşamadım..."

...

    demiş biri..


    "İyi",  yaşamanın açılımı, dosdoğru yolunda gitmekse,  yanılmayan, şaşmayan bir çizgide yıllar boyu yürümekse,  merhâmetin  ve şefkâtin bereketiyle, insana ve mahlûkâta, olana, olmuşa, olacağa teslimiyetle,  sadece  yaradan için bakabilmekse, yürekten,


İki kere değil, bin kere düşünerek adım atmaksa, yanlış da yapsan sonunda, pişmanlıkla, nedâmetle geri, silbaştan çevirmekse çarkları,  yolun en baş çizgisine oturtmaksa,  taşını


Seviyor ve sevilmeyi beklemeden, 

   karşılık ummadan verebiliyorsan sürekli.  

               Doğrudur.


Ama yorulmak da, yoğrulmak da, kaderden. Vazgeçmek de, bir tercihtir, günden, geceden, bazen de kendinden.


"Yâr,  için   yâren'den geçerek yaşamak, dosdoğru ve büsbütün.


Öyleyse, neden bu hüzün..?


..................................................


ferkul 


7 Aralık 2022

12.35

Yavaşlamak ve durmak

 Koşuyoruz, yoruluyoruz ama, yavaşlamak ve hatta  "durmak",  bedene de hayata da, " iyi " gelmiyor, anladım.


  "İşleyen demir",  canlandırıyor,  parlatıp temizliyor vücudu ve ruhu.  Demir, sert ve güçlü durmasıyla, demir.  İnsan, yaşadıkça meşguliyetle ve koşturdukça,  insan oluyor demek ki. Geri kalanı ruhsuz ve sağlıksız,  bir beden.


 Ateşsen, yanmalı.  Ocaksan, tütmeli. Durmamalı , yavaşlamamalı,  durdurmamalı zamanı , azizîm ...


Çünkü  hayat,  yavaşlamayı ve durmayı sevmiyor.

.............................................


ferkul 


10 Aralık 2022

16.50

Ateş ve köz

 Sonra, 

Arada bir aklıma düşüyor yüzün. 

Siliyorum kalemin ters ucundan hızlıca. 

İvedi bir telâş kaplıyor içimi.  Yanık bir koku burnumda. Dumansız yangınlar artık hem içimde,  hem dışımda. Bulamıyorum kendimi, kaybolan med cezir dalgalarında.


 Kırık kalpler diyorlar ya, aslında kırık değil hiç biri. Bir çok kırık parçadan  toplanmış yürek kesiği.  Ne işe yarar kesik bir kalp parçası, 

   neye yarar yarınlara biriktirilmiş iki göz izi?       Bir " ben" kalır mı  bana , bunca yıkık  ''sen"den sonra. ..?


 Yanıp da dumanı üstünde tüten,  boğucu bir duman, sevdân. Zemherî  bir mevsimde, hiç ısıtmayıp parmak uçlarına kadar üşüten,  gözbebeklerimden damlayan yaşları bile donduran bir ateş.  Öylece,  biteviye,  acımasızca, sıradan. 


Kül ve duman. 

       Ateş ve köz.  

            Adından arta kalan.


               ***


Ah be sevdam, ah  be iki gözüm, 


Yanası, yakılmayası, yakamayası

Uzak yollardan,  dağ başlarından,   çıkmaz sokak sonlarından,  düşlerden çıkamayası.     Dönüp dolaşıp bana gelesi .


     Ah be  güzel Yaradanımın imtihânı,

                  iki başımın tek cezası


Böyle mi sevilir insanca...?

Bir insan bir insana,   dokunur mu böylesi ateşle, korla ..?


                  *** 


         Artık, adındır bağrımı yakan

Her yer kül, duman...

             Her yer  kuru kan kokusu...


   Senden geriye kalan...


...........................................................


ferkul 


(Fî, idi tarihi, geçmiş sanmış  idim izi...)

Karşıyım

 Karşıyım.

Emek verip kadir kıymet bilinmemeğe, 

bin kez gülümseyip bir kez kaşını çattığında, alnın ortasına  "suratsız", damgasının yapıştırılmasına.


Kadının, çalışıp da, onca koşturmacasından sonra bir cumartesi, pazarı olmamasına. Hem evde, hem dışarıda çalışarak , bir dakika kendine zaman ayıramamasına. Hiç yoktan, boşu boşuna geçen yıllara, zûlmün yaşamaktan sayılmasına, sevgilerin kıymet bilmeyen ellerde ziyânına,  elde var avuçta yok sevdâlara..


Karşıyım,  uçamayan saçlara, taranmayan saç uçlarına, dokunulmayan yüreğe,  düzleşmeyen yokuşa. Çıkmaz sokaklara,  temmuz sıcağında zemherîye, ne yapsan ne etsen de bir türlü gülmeyen aynalara.


Karşıyım


Dost görünüp arkadan kuyu kazana,  sevmediği halde seviyormuş gibi yapan eşe dosta, arkadaşa, sevgiliye, kardeşe.


Karşıyım , güle oynaya hazırlanan aşın , tadının tuzunun olmamasına. Fazlasıyla ve ziyâdesiyle hebâ olan, dostluklara. Almadan vermemeye, veren elin, dünya áleme ilân edilmesine, beş para etmez insanın altın muamelesi gördüğü halde, şükür ve ihsân eylememesine.


Emeğe saygısızlığa , sevgisizlikten çok, ahde   vefâsızlığa, yağan yağmurun doğan güneşe aldanışına,  fırtanın bildiği gibi esmesine, yön değiştirmemesine, bir türlü durulmayan sele, borana,  áfete.


Karşıyım, işte karşıyım.


...........................................


ferkul 


14 Aralık 2022

20.30

Yazmak

 Kendime YAZILAR,  yazıyorum

         Kitaplar dolusu, kusuyorum

Kendim yazıp,  kendim okuyorum.


   Ne kitap oluyor, ne kağıt   olsa, okunuyor... 

Hadi, olsun bari bir kağıt kokusu dolsun diyorsun, satır aralarına;  " hüzünden neş'e doğsun, akşamlarım sabah olsun. Yarın, artık, bugün olsun!.." ,  istiyorsun , istiyorsun,  insansın. 


  Onca yayınevi, arayış, bulamayış, hepsinde para, pul,  bulsan da kaybolmuşluk hissi, kalemin peşini bırakmıyor  Pes edesin geliyor , kelâmı kırasın, karalayasın onca yaşanmışlığı, yazmışlığı, kusasın. 😓


E ama,  yazmasan da olmuyor.  Durulmuyor su dediğin, sen set çeksen de, taşıyor,  öylece akmak , istiyor.🗣


       Boşa giden bir sürü emek. Çaba, zaman.  

  Yerine ve insana ulaşmayan bir ufuk çizgisi. 

                                                Gittikçe daralıyor. 

     

     

Ama yazmak  bana iyi, geliyor...🕳

İyi, gelir

 Sonra,   yutkunduk. 

Bir saksı koyduk balkona, bol yapraklı. Mor ve yeşil. Kokusu  yarınlara  saklandı fesleğenlerin, kurudu dalları, kökü karıştı toprağa.

Unuttuk adını mavilerin. Rengiyse göğe  yakıştı, güneşle eş, bulutla kardeş...


Bir çay koyduk kan kırmızı. Demini aldı hüzünler. Çok çok uzakta artık kanadı kırık  martısıyla denizler. 


    "Sevmek", dedik,  zaten düşten öte, nedir?        Düşse, bizden,  kendimizdendir.


Hamd ile tevekkül de, kaderdendir.


   Bir uyudum,    bir yudum daha.


       Çaya  bir şeker, " iyi"  gelir.


..................................


                              ferkul

Neylerse...

 Sen seviyorsun, diye , kimse seni sevmeyecek.

Sen iyisin diye kimse sana " iyi", olmayacak.

Sen bir adım attın diye, kimse  "sana",  on adım gelmeyecek.

Sen affettin diye kimse, bir daha seni incitmemeyi düşünmeyecek. Sen kırıldın diye, dünya álem kırılmayacak. 


Dünya bu dünya , başka dünya yok. Sen  "razı" değilsin diye , "dursun beklesin",  dedin diye,   hiç yerinde  duracağı yok.  Sen olsan da, olmasan da,  dönecek. Kaçarı yok.


Bir yerde okumuştum;


   "Hiç bir zaman,  her şey çok güzel olmayacak 

                Çünkü sen,  hep imtihan olacaksın. "


Sınavı umursamadığın için, kimse seni alkışlamayacak. Umursadığın için de mükâfat,  yok kimseden. Gerçek ödülü yaradan, imtihan sonunda,  artılarını eksilerden çıkartıp çoğaltarak verecek.


 

Sen üşüyorsun diye  diye zemherî  ortasında güneş açmayacak, açsa da ara ara, " o  ellerin, parmak uçların",  hiç  ısınmayacak. 


Sen üzgünsün diye, dünya álem máteme bürünmeyecek. Şen olasın  diye de , gökyüzü toz pembeye boyanmayacak. Arada, sevsen de sevmesen de,  "gri de lâzım".  Hep siyah ya da beyaz, kırmızıyı çağırmayacak. 


Bazen,  bulanacak aklın da. Hep yerli yerinde ve dosdoğru, olmayacak.


Sadece imtihândasın, kopya çekmen mümkün degil.  Bu sınavın şıkkı yok. Çoktan da, seçemiyorsun, aza da indiremiyorsun. Kaytarmak,  kaydırmak, atıp tutmak bu sınavın geçeri değil. Ne kadar çabalasan da, olacak olan olacak,  emelin kaderin ve kederin ederi değil.


         Bunu bil, ve öyle yaşa.

   Daha kötüsü, daha iyisi, daha güzeli, en beter çirkini,  belki gülbe şekeri,  belki bal acısı, belki  de  en zehr-i dünya.

       Ne gelirse, kısmetine.


Öylece, bakıyor  ve yaşıyorsun.


      Kaçarı, ederi duâ.

Sen önce kendini  temizle,  olmadı mı sal gitsin,  herkes çamurunda kirlensin.


Akışına  bırak suyu, teslimiyetle, tevekkülle,

              Mevlâ  n'eylerse , güzel  eylesin...


.............................................................


ferkul (fatma erkul)


22 Aralık 2022

21.46

Kolay olan, aslında zor olandır

 Öyle kolay ki, saklamaktan ziyâde,

 Sevgiyi, göstermek ve samimî yaşamak.


Öyleyse  bunca "acı",  niye...?


     Niçin zûlm ediyoruz,  sevdiklerimize

          Neden kapatıyoruz kapıları..?

Azıcık  "açık" bıraksak , aralasak,  zor mu? 


Akşamın gelişi sabahın aydınlığından. 

  Gecenin  güzelliği yıldız ve ay' dan. 


Kilitli kapı dediğinin ardı karanlık,  hiç yokuna boşluk. Sevmeyi bilmemek, içmeden sarhoşluk.


Azcık  öğrensek "sevmeyi" göstermeyi çocuklardan,  azıcık  "feyz"  alsak gülümsemelerinden. "Çocuk  olabilsek",  çocuk "kalabilsek" büyümüş ruhlarla.   

Onlar kadar masum yaşayabilsek,  

             Her şey  çok daha,  güzel olacak...


Öyle değil mi..?


..............................................


                                                      ferkul

Düşle....

 Güneşli, güzel bir gün düşle, bahçeler dolusu kırmızı güller, menekşeler, nergisler, akşam olunca kapanmayan papatyalar... 


Farzet ki mevsim bahardır, farzet ki hiç yanılmadın, hiç yaşanmamış onca kışlar,  geçip gitmemiş onca mevsim, üşümemiş hiç parmak uçların. Yalan nedir  bilmemiş kalbin.


Farzet ki, bu gün doğdun, gözlerinde hiç sönmeyen ışıklar ...


Bir kuş konmuş pencerene, gagasında zeytin dalı, kanadında sevgiler...


Haydi,


                Gülümse.😊 


.


                                                    ferkul

 İnsan , hayatta önce kendini sevmeli.

Kendini sevmeyen, önemsemeyen, değer verip kıymet bilmeyen insanın, toplumda bir yer edinmesi mümkün değil. Çünkü insanlar, daha çok  öz benliğine, kendine saygı gösterip , özenle, itinâyla vücuduna ve ruhuna  "iyi" davrananları daha çok benimser. 


Bu tür insanlar, toplumda dikkati çeken,  sözü dinlenen, konuşabilen, oturuşu, kalkışıyla, duruşuyla yürekleri feth eden insanlardır.  Çalıştıkları işte, el attıkları bütün mesleklerde öne çıkıp yükselirler.  Çünkü, başarı için  en önemli etken,  kendini sevmek  ve önemsemektir.  


Aynı şekilde  hayatta başarı kadar mutluluk da insanın kendi öz benliğine saygısıyla  ortaya çıkarak,  "saygın",  bir kişilik sergilemesiyle, ancak mümkün olabilir. Sen önce  "sana" sevgi ve  saygı duy ki, başkaları da  "sana", saygılı ve  sevgili olsun.


 Bazı insanlar, sanıyorlar ki, "hep başkalarını  önemseyip kendini hiçe sayarak, daha çok sevilip , saygı duyulurum".  Halbuki bunun adı, vericilik. Hep verip almamak ruhu çökertir.  Zamanla  bedeni de bir yorgunluk, bir pes ediş kaplar . Çünkü, almadan vermek, insanın doğasında yok. Önce kendin ayakta kalabilmelisin ki, etrafına, sevdiklerine, sevmediklerine, dağ olabilesin. Hiç bir dağ yoktur ki, taşıyla, toprağıyla, dimdik duruşuyla, en dipten tutunduğunda, yıkılabilsin.


Önce kendi öz benliğimize saygılı olalım, sonra  geri kalanlara zaten, kucak açılır.


Biz,  "ben" olamadıktan sonra, nasıl  "çok", olabiliriz ki.


Düşünüp, irdelemek, kendini tartmak lâzım.


Bende,  "ben" ne kadarım...? 

       Sonra, diğerleri  "bende" ne kadar?


Hepimiz ne kadar,  "birbirimizde",  varız...?


.............................................................


ferkul 


28 Aralık 2022

21.17

Hayal et

 Hayâl kurmanın duâ etmekle bir ilişkisi olduğuna eminim. Söylenen her sözün de, dile  ve yüreğe düşenin de,  duâ yerine kabul gördüğünün de. 


Çocukluğumdan beri hayâl ve duâ'dan yana çalışan bir ruhum var. Bundan da hiç şikâyetçi değilim.  Buna rağmen gerçek olan da oldu, olmayıp da hüsrân  duyduğum da. Yine de, Verenden de, alandan da razı olmak, düstûrum.


2023 yılına ve sonrasına  dair de, hiç olmayacak diye bildiğim, yine de hayâl etmekten geri duramadığım dileklerimle,  yaşıyorum.  Hani ;  "hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, bugün ölecekmiş gibi ahiret için", gibi gibi.


Meselâ:


1-  İstanbul'u hiç görmediğim halde fotoğraf ve videolarda izlediğim, boğaza nazır yalılardan birinde  çay yudumlarken 😃şöyle bir kaç yıl, ruhumu dinginleştirmek. Geçen gemi ve vapurlara, hatta martılara el sallayarak, şükrümü zenginleştirmek.🙃💨


2 -   Derler ya, bir tek şiir için yazar şairler, 

 "o" bir veya daha fazla şiir ve yazımı 2023' de yazabilmek.😇


3-  Burada, neredeyse, her gün yazdığım yazı ve şiirlerimin ( hak ediyorsa), yerini yurdunu , bulabilmek, yaşarken bu mutluluğu da tadabilmek🤍✍️


3- Dostluğa , sevgiye  ve aşka dair ne varsa, hayâl kırıklığı olmadan, yaşayabilmek🩶


4- Bolluk ve bereketle, sıhhâtle, huzur ve  inşirâhla her güne gülümseyerek uyanabilmek💥


5- Kullarının  ve Rabbîmin rızasını,  sevgisini kazanabilmek.  Bir hac ve umre ziyaretiyle, nur ve hidâyetle ile haşr olabilmek...


5- Üniversite bitiren çocuklarımın hak ettikleri gibi, bereketle ve bollukla iş bulabilip, hayırlısıyla, güzeliyle,  nuruyla  mutlu bir yuva kurmalarını, şükrederek görebilmek🫠


6- Bahçesi orman, önü denize bir kaç adım bir evde sakin, huzurlu ve mutlu bir yaşamak nefesi, alabilmek.👁


7- ve saire..  Ve saire... Ve saire...

Hatta ve benzeri de olabilir.🙃❤❣️ 


"  İsteyin vereyim, diyen bir Rabbimiz var şükür. Olanı, olacağı tayin eden de,  bir kader...


Bugünümüze ve şimdi' ye hamd ediyoruz ama, neden daha fazlası olmasın...?🙃❣️💫💫


Mutlu, umutlu, bol dua ve amelli, hayallerimizin ve dileklerimizin  gerçek olduğu sağlıklı bir yıl değil ; ömür ,  diliyorum.💫💫💫💥


.............................................................


                             ferkul  (fatma erkul)


31 Aralık 2022

19.20

Var

 Kışın bahara,

          Gülün dikene,

 

İnsanın insana

        Kulun Rabbine


            Hüznün şiire

                        Şairin aşka

İhtiyacı var...


.....................................................             


                                                   ferkul

Baksana

 Dolu,  tarafından bak. 

Yarısı boşsa  da  bardağın, içilip doldurulabilen bir şey'dir  çay.  Tükense de sonuna kadar, 

       Tekrar ve tekrar yenilenebilir.


Hayat da böyle değil mi..?


            Öyleyse, tüket, bitir, sonra yeniden dolsun...


Dönüp duran devrân içinde ,  yeter ki 

          umudun olsun.


.......................................................

  

                                                 ferkul (fatma erkul) 


9 ocak 2023

12.00

Vuslat

 Ben 

Yazılmamış defter

Okunmamış şiir 


Sen

Kitaplar dolusu sevdâ. 


Orta yerde bir boşluk

Adın, tükenmeyen bir sarhoşluk,


 

Buluşamayız...


.....................................................


                                                    ferkul

Kan, revan....

 Kimsesiz çocuklara "ev" olmak istiyorum

İşsizlere iş,  aşsızlara  "aş"

  Kendime  bir  "ben".

Sevgiden bîhaberlere  "çiçek"

   Sonra , evirip çevirip tokatlamak kötülükleri, dişe diş,

    Göze göz,

Kinse, de intikâmsa da, hem düşten, hem günden , hem de tá öteki dünden.


Kırılıp, onardığım dallar sarılmaktan usanmışken

Dönüp bakıyorum arkaya. 


Herkes kimsesiz

  Sevgisiz,  yaredân.


    İşsiz, aşsız,  güçsüz devrân.

        Her yer kan, 

             Her yer kân.


..................................................


                                              ferkul

Dört

 Onca kara bulut arasında yağmur olmak ne mümkün?

Bunca kala/ba/lık arasında insan kalabilmek ne mümkün?


Yağmur olup yağmayacaksan, bulut olmak ne gerek?

İnsan olup sevmeyeceksen, kalp taşımak ne demek?


           ***

Yaşamak , mevsimlerden, öğrendiklerimizden , ve düşündüklerimizden ibaret...


   Öyleyse iki kere iki neden, dört değil?


.


                                                    ferkul

Özlemek sevgidendir

 "Özlemek'', sevginin uzunca, söylenişi. 

"Özledim", sevgiden iki fazla, çokça eksik. Uzun uzun serzeniş kendine. Sitemle eşit olsa da , özlemek sevgiden daha fazla "yol", demek. 


Yanıbaşındayken özlüyorsan sevgiliyi, yolu da geçip gözünün önünde sıra dağlar demek, çıkılamaz tepe, sırtlar, varılamaz yol, söylenemeyen kitaplar dolusu kelime.


     Özlemek, beklemek'le eştir.

            Ve , sevmekten gelir.


Özlediğiniz biri varsa sevginiz ve merhâmetiniz de var demektir. Çünkü özlemek , sıra dışı bir gurbettir. Uzak yakın farketmez. Büyütür. Olgunlaştırır, yoğurur, yorar adamı. Yoğrulmak da kaderdendir .


     İnsandan olana, bir özlem, bir sevgi, bir de beklemek, bütün bir ömre bedeldir...


.......................................................


                                       ferkul (fatma erkul)

23 ocak 2023

20.30

Uyansana...

 Size umuttan söz ediyorum.


"Zemheri ayazında üşüyen ellerinize, parmak uçlarınıza bahar çiçekleri dolacak" ,

                                 diyorum.

 "Bugünden sonra yarın, her şey çok güzel olacak,  güzel günler yakındır.  Bekle ve sabret !..   Yarın elbet,  bizimdir," 

                                    diyorum


Size , yalansız güneşlerden, kaymayan yıldızlardan, durdurulmuş zamandan, akıp giden coşkun sudan , "şarkılar" sunuyorum.


Neş'enin membaından, mutluluğun sevincinden,  ötelenmiş ve eprimiş duygulardan, eskimeyen , yıpratmayan sayfalar açmaktan, küfürsüz, çıkarsız ilişkilerden, sevgilerin gerçekliğinden, leyleğin dam üstüne konuşundan, yaralanmayan kuştan, yarışta tavşanı geçen kaplumbağadan, kinden ve nefretten arınmış tevekkülden, tükenmeyen sevdâlardan, tüten bacalardan, huzur kokan dillerden, sevgilerin gerçekliğinden söz ederek, 

                               gülümsüyorum.


Ne çok yalan,  söylüyorum. 

         Ne çok düş, görüyorum.


Niçin hiç,  uyanmıyorum?


...........................................................................


                                                              ferkul 


28 ocak 2023

14.00I

Stabil yaşamak...

 Yine aynı balkon.  Yine aynı çay, yine kalemlerim, ağaçlar... Biraz içi ısıtan, ama yakmayan, kavurmayan güneş...

Hafif bir rüzgâr. Akşamdan ve dünden  kalan fırtınanın ve yağmurun belli belirtisiz izi.

 ( Sel mi, áfet mi demiştiniz? Kimler, neler geçmedi ki...? )


İnsanlar sokakta, yürüyenler, duranlar, konuşanlar, susanlar, koşanlar, arabalar, kamyonlar...


Ve ben,  yine aynı  ferkul. Kırışsa da gözlerimin kenarı, ellerimde sarı lekeler.  Bakışlarımda artık olana, olacağa, dosta düşmana şaşırmamaya alışmış bir ifade . Dağlara bakıyorum.  Ağaçların  sararan dallarına, çam ağacının kışa aldırmayıp dimdik duruşuna.


Bir tramvay geçiyor. Bir kedi köpeği kovalıyor. Bir  ambulâns sireni,  biri kızgın bir korna çalıyor, gelenler, gidenler.  Çığlık çığlığa bir sükût... Hava, su, toprak ve insan. Hayat işte, böyle devam ediyor.


Bir kuş uçsa diyorum, bir serçe konsa  yanıbaşıma. Öylece bakışsak göz göre göre, hiç konuşmadan. Dem vursak sevdâdan, gidip de gelmeyenden, gelip de bıraktığı gibi bulmayandan.  Ayrılıktan, ayrımsızlıktan, ayrıntıdan ve aymazlığın bulaşıcı zehrinden,  kadrin ve kıymetin değerinden. Ánın ve zamanın yenilgisinden. Altının çamura düşse de yine altın oluşundan. Kuş kanadındaki mutluluk ve umuttan.


    Durgun , stabil ve hüsn-ü zânla, öylece, olduğu gibi, biteviye; 

   

       Bir çay,  biraz güneş,  kalem  ve  ben. 

               

      Saramadığım yaraları okşuyorum 

          Uçamayan kuşları konuşturuyorum.

                  Böyle  yaşamayı seviyorum.


.....................................................................


                                                       ferkul 

28 ocak 2023

17.10

Lâzım

 Sevmek lâzım.


Ekmeğe sürdüğün reçeli, ayağına takılan  taşı, aynadaki yüzü, çaydaki şekeri, iki kelime kurup selâm verebildiğin insanı, köşe başlarını, yol sonlarını, gökte uçan kuşu, havadaki buğuyu, sisi. Hattâ  uzatıp da  ters dönen elini.


Sevmek lâzım kendini. 

Olur olmaza gülen yüzünü, acıya bal katan dilini, çamura düşen mendilini, boşluğa takılıp durmaktan usanmayan gözlerini, her defasında yanıla yanıla eskiyen yürek izini. Hatasıyla, günâhı ve  sevâbıyla, günü,  dünü . Yarına uzanan akşamı,  umuda ışık olan sabahı, yana yakıla beklenen o beşinci mevsim telâşlarında çırpınan hayâlleri.


Salkım söğüt ağaçları gibi, güçlü, azimkâr ve dimdik. Yere doğru eğilse de kolların, toprağa doğru çekse de seni dalların , tam ve doğru , hattâ stabil.  Olduğunca ve olması gerektiğince yürekten ve yüreksizlikten aldığın  güçle, azimle, SEVMELİ.

     Kabullenip  sana verileni, nasip edileni, lâyık görüleni, şikâyetsiz, sitemsiz ve hüsn-ü zânla, kendini de  GÖRMELİ.


 Aynalara  gülümsemeyi, yürüyebilen ve koşabilen ayaklarına şükretmeyi,  kışa rağmen bahar özlemini, üşüyen parmak uçlarına aldırmadan, sevmeyi  UNUTmamayı.  Herşey ve herkes için, rağmenlere rağmen,  iyilikle ve güzellikle, adım atabilmeyi.


Değiştirebileceğin şeyler için renk kuşanmayı,

Değiştiremeyeceklerin için, onca renk içinde kala kaldığın  siyahı,  ışıksız  karanlığa  bile,  teşekkürü.


  Sana, ruhuna ,  bedenine ve yarınlarına  ŞİFÂ niyetine, durgun su gibi.


          SEVMEK ,  lâzım hayatı ...


....................................................................


ferkul (fatma erkul) 


4 şubat 2023

 14.20

Değmeli....

 Çok fazla evlere bağlanmışız, eşyalara, koltuklara, kapılara, bacalara.

İnsandan uzaklaşıp hapsettik kendimizi duvarlara. 


Dostluğu unuttuk, kardeşliği, paylaşmayı, paylaşılmayı da.  Sevgileri hapsettik, telefonlara, bilgisayarlara,  üç kuruş etmeyen,  bize bizi yanlış anlatan dizilere, filmlere, video ve fotoğraf karelerine.


 Allah'a dayanmaktansa, dayandık dört duvara, yalana, sevmeyi ve merhâmeti unutmuş insanlara . Kapandık, kapattık sesimizi, gözlerimizi , açıldık fazlasıyla dünyaya.


Taksitlere böldük yaşamayı , daha güzel vitrinler, konsollar, yataklar, halılar...

 Üstünde oturup yaşayamayacağımız,  bir bardak çay içip hoş sohbet edemeyeceğimiz saatlere harcadık vaktimizi. Her seferinde  daha çok,  daha çok ödenecek borçlar için çalışmaya.


Düşünüp irdelemeyi de bıraktık,  bir kenara. Lükse ve şaşaaya verdik kendimizi. İki parça çul, üç dört parça mobilya, bir çok odalı evler için, harcadık nefsimizi.


Halbuki iki göz oda, bir dam başımızın üstünde, yeterdi.

Şimdi, oturup bakıyoruz, olanlara.


    Daha başka , daha güzel bir yaşam olabilir miydi...? Kıymet bilip, bilinip  sevgiye ve aşka daha  çok  vakit,

               ayırınılabilinir miydi...?


    Değer miydi,  değdi mi...?


 ................................................................


                                                      

                                                           ferkul 


                                                          18 şubat 2023

                                                            16.08

Şiir olmak

 Issız,  uçsuz bucaksız  bir dağ yamacında yüzyıllardır yıkılmayan, kuru, meyvesiz bir badem dalında açan beyaz , bembeyaz  bir çiçek, olmak, istiyorum.


Açıp da kanatlarımı göğe,  sarıldığım kuru dala, yerdeki papatyaya , 


   " gece geçti   artık, sabah, 

     kış   bitti şimdi ,  bahar",   

              diye diye haykırmak,  istiyorum.


  Susuyorum. Susuyorum.


Artık hüzünlü  şiirler yazmak değil, mutlu bir    

                şiir olmak, istiyorum.


............................................................


                                               ferkul 

                                              

                                        23 şubat 2023

                                                 11.16

Umuda

 Kim ne derse desin, 

Ben umut etmeye, gelecek güzel günleri hayâl etmeye , bu zemheri ayazında yer gök sarsılırken bile,   çiçekli baharları beklemeye devam edeceğim.

  Nefes aldıkça, umut hep var...


  Direnip de dik duracağız. 


İnanın ,  umut edin, hayâl kurun, düşmeyin. 

 Yeniden,  hep birlikte ayağa kalkacağız.

Anla

 ...

  İki kelime, 

     Bir sözcük


Hiç bir şey,   yetmiyor

Sana beni anlatmaya.


Dışım yıkık bir ana-dolu

İçim bir dağ, 


         Konuşamıyorum.


Sen anla yâr...

Tükenir mi

 (•••)


Bekliyoruz,

53 yıl geçti.


Belki bu bahar, kimbilir?

Şu kışı bir atlatırsak,

Belki yine açar badem çiçekleri, 

Menekşeler, hanımeli, papatyalar...


Belki fallarda hep seviyor çıkar

Belki şiir okur uçarken kanadı kırık kuşlar. Belki gerçek olur rûyalar.


Belli mi...?

   Bilinir mi...?


Kesilir mi, umut dedikleri,

       Tükenir mi...?


••••••••

Sükût-u hayat

 Artık uzun uzun yazmaya mecâlim yok

Ne diyorlarsa 'tamam'' diyorum

Güneş doğuyor ama uzanmaya eli yok

Yalnızca Yaradana  "El aman !" diyorum


Zûlmün ve fesadın karşısında duvarım yok

Susuyorum konuşmaya hacet yok

Dilime kilit vurdum, yüreğe yemin

Námerde söz söylemeye takâtim yok


Sevgilerin kadrî yok, sevmelerin kıymeti

Dünyanın ucu yok bucağı, yok

Dünü sildim, bugünü geçtim, átîyi yaşıyorum 

Hayatın ve yaşamanın   neş'esi  yok. 


Geçtim álem-i zehrin gecesinden,gündüzünden

Mevsim sonbaharsa çiçek açmanın hükmü yok

Ümmidi duvara astım, düşleri sona

 Gelmeyecek baharları beklemenin anlamı yok


Sıratta mahzun kaldım, árafta rehin

Gurbette sürgünüm  sılada cenin

Yalnız  'O'na teslimim,  yalnız 'O" tesellim

Ne kadar yaşadım, ne kadar öldüm, bilemiyorum.


..........................................................................


                                                               ferkul  


                                                      18 mart 2023

                                                         16.08

Tükenme....

 (Böyle işte

Rahmet dersin,  çamur yağar.

Afet  dersin yağmur. )

            

                      *


Artık, gece. Bitmez tükenmez dersin karanlıklar, olmaz artık sabah. Doğmaz güneş. Bir bakarsın ışıl ışıl  tan. Çiğ damlaları ellerinde, yüzünde, gözünde. Uçup giden umut kuşları,  konar gelir başucuna. Kanat çırpar bir güvercin, şaşakalırsın.


Bir leke düşer yüreğine, çirkin, siyah ve gri; öksürtür ciğerinden. Olmadık yerden bir ışık, çıkagelir düşlerden. İçine çekersin  havayı,  ilk kez solur gibi.  Saatler, saniyeler geçmezken durmuş gibi, uçarcasına geçiverir günler, dakikalar. Rengârenk çıkıverir gökkuşağı . 

 Sonrası, nefes almak, yeniden. 


Hayat bu, gül dersin diken. İlaç dersin zehir. Ne sürsen, merhem olmazmış gibi yarana. İrin, kabuk bağlar, kapanır kapanmaz dediğin her yâre. 


Mevsimleri eklersin, uç uca. Yaz beklersin kış çıkar. Bahar dersin, zemherî. Yağar durup dururken ellerine öbek öbek karlar. İçini titretir soğuğu ayazın. Kapatırsın kapıları. Bitti dersin, artık son. Yeniden başlar. Açılır, açılmaz dediğin kapılar, çalar zilleri durmaksızın.  Kırıldığı yerden değil, kuruduğu yerden yeşerir dallar.


Bakakalırsın.


Bekle, sen  güzel günler insanısın.


Tü - ken - me ....


......................................................................


                                                      ferkul

                                                (fatma erkul )

Sevdâ

 Belki de sevmek,

 Kurutmaktır bir çiçeği dalında.


Sonra 

Kokusunu aramak bir ömür boyu. 

Kurumuş gül, kokar mı?


 ................................................

Aranan....

 Yazıp yazıp,

               siliyorum

Okuyup da es geçiyorum.


Artısıyla, eksisiyle, çarpısıyla , bölünüşüyle

Kalanıyla, gideniyle,

 Ben bu yaşamayı,

                çözemiyorum


 Kayboldum bir çamur deryasında

Dalgası yok, martısı yok

Arıyorum, tarıyorum, yıkıyorum, 

            Paklayamıyorum.


 Bu dönen çark oyununda

Kuralsız ve çıkarsız , yalnız

Ben kendimi, 

           Bulamıyorum


..................................................

   

                                                   ferkul

Sadece

 Serçeler ve kelebekleri görmüyorsa, gözün

Gülümsemek , sadece bir kelimedir....


İyiliği ve güzelliği seçmediyse,  dilin

Hayat, sadece düş/mek/ten ibarettir.


Sevmeyi ve sevilmeyi bilmiyorsa, yüreğin

Kalp, sadece  harften ve kan pıhtısından başka bir şey değildir.


...............................................................

 

                                                             ferkul

Sana iyi gelen....

 Güneşin bana bakan yüzünü seviyorum, yüreğime doğru gelen yönünü. Gülümseyişini, ışığını, yansımasını, gölgesini de hattâ. 


Saf ve temiz bir yüzün gözlerindeki bakışı seviyorum, sevginin insana iyi gelen, yumuşatıcı etkisini de.


Ağaç dallarındaki yaprakların rüzgâra aldırmayıp   fısıldayaşını: " Bekle, yine yeşereceğim, yine kucak açacağız birlikte bahara"... 

Sarılasım geliyor tam da gövdeye tutunan kökünden,  çiçekli dalları.  Şöyle sımsıkı, hiç bırakmamacasına, koklayasım, öpesim,  yaprak kokusundan. Sevdâlı bir yâr gibi.


Uzak dağların duruşunu görmeyi seviyorum, uzun uzun bakmayı. Yıkılmayıp direnişini, yıllara ve yollara rağmen karlı başını hiç eğmeyişini. "Dik dur diyorum taşınla, toprağınla tutun hayata, bozulma, bozma asâletini",  diye diye içimden ve dışımdan söylemeyi, imrenip  de iç çekmeyi de, şöyle derinden...


Sonra bir çocuk gülüşü, serçe ötüşü, bir kanat sesi, bir dinlik, bir huzur...

Bana iyi geliyor.


................................................................


                                                           ferkul 


                                                      1 mayıs 2023

                                                        16.10

Yanmak

 Ateşsen, yanmalı.  Ocaksan, tütmeli.

Durmamalı , yavaşlamamalı,  durdurmamalı zamanı , azizîm ...


Zîra  hayat,  yavaşlamayı ve durmayı sevmiyor.

.............................................................

  

                                                         ferkul

Koca yürek duası

 Allahım, beni sana ve iyi kullarına sevdir

Seni ve herkesi sevmek için bana, kocaman bir yürek ver.


Ver ki, herşeyi ve herkesi hem sevip hem affedebileyim, kucaklayayım olanı da, olmayanı, oldurmadığını da.


 Beni senden uzaklaştırma, sana yaklaştır, kör karanlıklara salma. Kötüyü düşünmekten, buğz'dan, kinden ve nefretten, iyiyi düşünemeyenden, güzeli  yapamayandan uzaklaştır. Elimi, yüzümü, bedenimi ve ruhumu, dünya ve ahiretimi temizle.


İyiden ve güzelden, sağlıktan ve sıhhâtten, sevgiden yana ne varsa, yüreğime, dünyama ve ahiretime doldur. 


Sevdiklerime de, sevmeyip de kızdıklarıma da, bana kötülük düşünene de , yapana da, yaptırana da, bana da, pişmanlık ver,  merhâmetin ve rahmetinden, anne şefkâtinden  daha büyük olan sevginden ve afvından,  bize de ver.  Bizleri ve yüreğimizi sana, döndür.


Bizi bize bırakma, 

Bizi kendimize salma. 


Kör kuyulardan çıkar, coşkun berrak sular gibi, temizle, arındır.


Bizi sensiz, kimsesiz bırakma.


....................................................................


                                                        ferkul 

                                                      12 mayıs 2023

                                                        12.05

Anlıyor musun...?

 (Nasıl anlatsam sana)


Boşluktasın ama, dolu'sun.  Çok'sun ama, yok'sun gibi.  Açsın, bir deri kemik kalmışsın ama, bir lokma bile yiyemiyorsun. 

Kalabalıktasın,  karanlıktasın. Işıksızlığa alışmış gözlerin. Yalnızlığı kader bilmişsin, ama kalabalıktan, şikâyetçisin sanki . Yolu biliyorsun ama, önündeki yolu yürüyemiyormuşsun. Kalmışsın bir dört yol ağzında. Öğrendiğin ve alıştığın yoldan bir adım ileri gidemiyormuşsun gibi.


Yaşıyorsun, yaşıyorsun ama, seyrediyorsun. Görüyor ama, görmüyor gibi, seviyor ama , unutmuş gibi. Yağmur altındasın ama, her zerren kuru, gibi...


Öyle.. 


Nasıl anlatıldığını, nasıl anlaşıldığını bilmiyor gibi.


Tıkalı, yeknesak ve hep tedirgin, ürkek. Bunca yıla ve yaşa rağmen, hâlâ yavru ceylan gibi.


Gözlerin kapalı. Ruhun da. Hedefin ve ömrün üç nokta.  ...


Anlıyor musun..?


  ....................................................... .................


                                                       ferkul 


                                                      16 mayıs 2023

                                                            21.16'

Tam da şimdi....

 Ocağı yak. Çayı ateşe koy, bardağı kenara.

Şekeri yanına, tabağı  altına,  demi yerine, at hüznü başının arkasına. 


Bırak yerinde dağılsın kara bulutlar.

İç bir yudum, bir şarkı mırıldan, bir duâ yürekçesinden. Bir şiir oku içinden, hem de en derininden. Duymasın, işitmesin varsın hiç kimse. (Kimse dediğin de ne? Ne işe yarar,  kimi saklar, ne kendisine,  ne de başkasına  yâr! ) 

Otur balkona. Eşlik etsin kumrular. 


Kimbilir, belki şimdi,  hatta olmazsa birazdan. Yoksa bu işin yarını da var. Zaten yarın yoksa, hüznün ne anlâmı var? 


Bir güneş açar, maviye döner umutlar. Belki de bir yağmur yağar, râhmetle. Yıkanır kir dediğin, temizlenir sokaklar, caddeler, gözler, gönüller... Islanır ruhun,  doğumdan ölüme kadar. Beklemenin yolu hep  dar. Umut etmeninse,  mümkünü ve ederi,  daima var.


Bırak akışına. Salıver gitsin, alsın götürsün şu deli rüzgâr.  


Herşey dediğin neyse o. Tut bir elinle diğerini. Susma. Okşa, sev;  kanatma, oynama. Kabuk bağlasın yaralar... Ki, yaşamanın yarasız ve sevdâsız ne anlamı var?


İki kelime bir çay,  bir çay tek hece. Söyle içinden geldiğince. 


Tam da  şimdi,  zamanıdır.  Haydi,


                                     Gü  - lüm - se.... 😊 


...........................................................


                                                    ferkul

Söyleyemediğim şeyler, var...

 Söyleyemediğim şeyler var. Dokunamadığım yürekler. Tutamadığım eller. Öpülesi gözler. Namert yüzler. Bıçaktan keskin diller.


Taşlar var dağ başı uçurumundan fırlatıp atamadığım.  Hiç  giyilmemiş eskilerim var  lime lime, yırtıp da parçalara ayıramadığım.


Anlatamadığım şeyler var, hep dilimin ucunda. Tanıdık bir hüzün  gözlerimin bebeğinde. Hiç bitip de tükenmeyen, eskimeyen, yaşlanmayan bir şey bu. Uzadıkça uzuyor yollar. Dokundukça kanıyor, düşündükçe acıyor, sevdikçe uzaklaşıyor.


Hep de o yara. Sarılmayan; sarmalanmayan. 

Küçük bir kız var içimde. Büyümesini unutmuş. Saçları iki yana örgülü, kâhkül nedir bilmiyor.( Çünkü annem kızıyor, kâhkül sevmiyor. )


Kekeme bir aşk  türküsü dilinde, söylese de,  anlaşılmıyor.


Söyleyemediğim şeyler var benim de. Hep şu dilimin ucunda. Boğazımda bir yumruk. Kelimelere sığmıyor,  hecelerde daralıyor, cümlesi noktasız, eksik. Hiç tamamlanmıyor.


Durmuyor,  durulmuyor . Git gide daha çok artıyor. 


Anlatılmıyor....


..........................................................\:*.


                                                            ferkul

Öyleyse....

 Söylemek istediklerinizle  söyledikleriniz aynı mı?


İşitmek istedikleriniz duyduklarınıza ayna tutuyor mu?


Hayâlleriniz yaşadıklarınıza  ve yazdıklarınıza  ışık mı?


Sevdikleriniz sevmediklerinizden az mı?

Dostlarınız bir elinizin parmaklarından fazla mı?


Merhametiniz öfkenize galip gelemiyor mu?


Geceniz gündüzünüzü aydınlatıyor mu?


Bir çocuğun gözlerinden öpemiyor, bir çiçeğin kokusuyla yüzünüz ve gülüşünüz aydınlanmıyor mu? 


Bir gününüz öncesini aratıyor, yarını bugünden fazla mı düşünüyorsunuz? Anı ve günü, saati ve yaşamınızdaki güzellikleri görmektense hep eksikleri mi  hesaplamaktasınız?


Hataları ve yanlışınızı da doğrularınız kadar sevemiyor musunuz? Ah ile váh ile dolu mu diliniz ve düşünceniz? Ya insanı ? Eksiğiyle , artısıyla görmektense, silmeyi tercih ediyor,  yalnızlığı mı yeğliyor ruhunuz?


Köşe başları ve kaldırım taşlarına , bir de  gökyüzünde süzülen kuşlara bakınca içinizde bir yer sızlamıyor mu? 


Uykuda olduğunuz saatler uyanık olduğunuz saatlerden fazla mı? Çok gülüp hiç ağlamıyor musunuz? Tok olduğunuz saatler aç olduğunuz saatten  fazla mı? 


Düşünmekten ve anlamaktansa boşvermeyi mi yeğliyorsunuz?


Sustuklarınız  konuştuklarınıza yetiyor mu?


Öyleyse  yaşamıyorsunuz...

                 Kendinizi kandırmayınız.


.


 ferkul

Gülümse....

 Gün, dünden güzel olsun diye


Aynadaki yüze, dosta , düşmana, sızlayan yaralarına, irin tutan parmak uçlarına, göğe,  ağaca, toprağa, kuşa. Yürüdüğün kaldırımdaki taşa, sevdiklerine, sevmediklerine, ısıtmayan güneşe, sevemeyip kin tutana, dünü günü unutturana,  gülümsemeyi ar edene hattâ.

   Çiçek açan tomurcuğa, içtiğin çaya, yediğin ekmeğe, 

 Yâr  değilse , yâren olsun diye diye

                     

                              Gü lüm se ...🙂❤️


  ........................................................


                                                     ferkul

Bildin mi

 Kimbilir  belki biz de  bir gün, bir menekşe kokusuna salıveririz sevinçleri. Belki bir haziran sabahına uyanıp neşeli düşlerle, kuş seslerine karışır gülüşlerimiz.  


O günler ki bir ömür saya saya tükenmiş, tükettikçe birikmiş, biriktikçe eskitmiş bedenimizle ruhumuzu.


Ruh dediğin de  eskir miymiş?

 Eskir elbette hem de nasıl!..


Yorulur, bitkinlikten serilir köşe başları yalnızlıklarına. Öyle de bir küflenir  ki, her bir yaşanmışlıkla, her bir kaybedişle buldurur kendini. Ellerimizde ve yüzümüzün sıra sıra çizgisinde saklansa da kendiliğinden ortaya koyuverir  kendini  ister istemez yıllar, yıpranmışlıklar?..


 Yıpranmış suskunluklara saklı kalmak ve saklanmak ne hazîn!...


 Hep geçti, hep geçecek bitmez ve tükenmez sandığımız herşey. 


 O gün, o gün işte. Hep beklediğimiz sevgili. Adı  "yarın",  sonrası tam da "şimdi".


Hangisiydi?


 Bildin mi?


.............................................................


                                                         ferkul

Ömürlük...

 III|🙃🙂


    Bir kere gülümse 

            Ömürlük, olsun.


Aslında hayat, deneyimlerden ve gülümsemelerden ibaret. 

Bazen bir tek an ve bir bakış yeter, bir ömür gülümsemeye ....


Bazen de bir tek an ve bir tek kem göz, yeter bir ömrü  hebâ etmeye...

   Yol ve  bakış' seçimi önemli...


Kime ve neye gülümsediğiniz de. Gülümsemek bir seçimdir, seçimlerimiz de kaderimizi belirler. Yaşadıkça  "geç kalmak", diye bir şey de yoktur gülümseme literatüründe.  Öylece,  bir anlık bir gülümseme yeter dünü temizleyip yarına ışık saçan bir yüzü aynada görebilmeye...


 Daha vakit var. Nefes aldıkça, her şey mümkün. Neden olmasın...?


   Bir kere gülümse,

         Ömürlük olsun...

                         🙃🙂🙃


.......................................................................

          

                                                ferkul 


                                          19 haziran 2023

                                                   09.30

Mutluluk

 Kafese alışmış kuşu salıverince ne olur...?


Bir duvara çarpar, bir kapıya, bir tavana, bir halıya,  bir koltuğa. Kanat çırpa çırpa yorulduğunu da bilmez. "Yaban''laşır kendine. Tanıyamaz aynaya konunca yansıyan yüzü de .


Kuralları da unutur. Salıverir orta yere fazlasını, ne koltuk kalır ne kanape . Ele gelmez, avuca hiç. "Yeniden kapatmasınlar beni", diye diye savrulur bir oraya bir buraya. Hatanın da, sevmenin de, sevilmenin de çok türlüsü, belâ olur başına, her bir öyküsü. Türkü olur, inletir yeri, göğü.  Bere alır, lekelenir her bir zerresi. Yaralanır. Kanaması durdurulamaz,  kapanmaz yaradır  "can" acısı.  

Artık bir başka acıdır ötüşü. 


Uçmaya da benzemez kanat çırpışı.  Kafesin tepesine de konmayı ihmal etmez ama, orası yuvası, ne kadar istemese de benliği, her telinde bin bir anı. Her anı da,  bir büyümek türküsü.


Bırakın, kalsın öylece. Tükenmesin, bitmesin umudu.


Kuş kafesinde mutlu...


        ......................

  

                                                           ferkul 

                                                 25 haziran 2023

                                                         12.30

İyi hisset, güzel yaşa

 Pişmemiş aşa su katarcasına,  insan neyden eksikse, onu saklar  içine, pelesenk gibi.

Neyden ibaretse de onu dolar diline, zehir gibi.


Güzel şeyler,  güzel düşünmeklerden gelir. İyi şeyler de iyilikten . İnsan düşünceden ve histen ibârettir.  Her anı ve her olayı iyilikle yontmadıktan sonra, dil de, düşünce de, yaşantı da anlamsız gelir. 


İyi düşün , iyi hisset, güzel yaşa. Yaşamının bir anlamı olsun.


Gerisi hikâye. 


................. .. .. ....  ...... .  ...............................


                                                            ferkul

Bizim için....

 Bitmedi, tükenmedi inancım.

Gelecek güzel günler bizim. 


Herşeye ve herkese,  bütün  rağmenlere rağmen, saçımdaki aklara, yüzümdeki kırışıklara, sızlayan parmak uçlarıma, aynadaki yüze, dosta, düşmana, samimî  niyete, art niyete, gecenin karanlığına, gündüzün ışıyan selâmına,  gülümseyişim.


İnanın dostlar, inanın

Sevdikçe  ve inandıkça, gülümsedikçe olana, olmuşa, olacağa

Gelecek güzel günler bizim...💙❤️🙃

Yâre

 En güzel şiir, yürekte.

   En iyi söz, hem dilde, hem kalpte.

En makbûl dua, içten gelende.

       En çoklar, en yoklarda. 


Sabır, hem yaşamda, hem yaşamamakta.

     Hep beklediğimiz o baharsa, en kuru dalda açan çiçekte.

 İyiyi, güzeli, vefâyı, insanda bulmak da, mucize.

  

    Sevginin ve sevdânın en büyüğü, merhamette, şefkâtte , samimî  niyette.


 Öyleyse,

  Neden dışımız kabuk bağlamış, 

                                  içimiz yâre...?


...................................................................

     

                                                               ferkul

                                                     10 temmuz 2023

                                                            22.05

Sevmeyi bilmek

 Kuş da olsan , havadan,  karşıda görünen ağaçlardan, güneşten ve sıcaktan da nasibi almalı.🙂 Bilenmeli, bileğilenmeli.


Öyle kolay mı yaşamak,   bir dışarıya çık da gör. 

 Hele bir karış  insan içine, yalanı, dolanı, türlü türlü entrikayı  sez,  gör ama ses etme.

Bul bulabilirsen, iyiliği,  sevgiyi, ahde vefâyı, emânete değeri, sevdâyı.

Sev, yaşa, bil,  ama söyleme

  En kolayı...


   

 ( Çünkü hayat; sevmeyi, bilmeyi ve görmeyi kaldıramıyor. Kimse,  hattâ  hiç kimse, kendini sevdiği kadar kimseyi,  sevemiyor.)


..........................................................................


                                                             ferkul

                                               14 temmuz 2023

                                                         13.58I

Hikâye

 Pişmemiş aşa su katarcasına,  insan neyden eksikse, onu saklar  içine, pelesenk gibi.

Neyden ibaretse de onu dolar diline, zehir gibi.


Güzel şeyler,  güzel düşünmeklerden gelir. İyi şeyler de iyilikten . İnsan düşünceden ve histen ibârettir.  Her anı ve her olayı iyilikle yontmadıktan sonra, dil de, düşünce de, yaşantı da anlamsız gelir. 


İyi düşün , iyi hisset, güzel yaşa. Yaşamının bir anlamı olsun.


Gerisi hikâye. 


................. .. .. ....  ...... .  ...............................


                                                            ferkul

Yokuşların düzüne...

 "Akşam erken iner mahpushaneye"   demiş ya şair.

Bizim akşamlarımız mavi düşler içinde kırmızı bir grup vakti hep. Erkense de geç-se de, hükmü yok yürekten  çalınmış saatlerin. Ki, o saatler bir çok parçasıydı can kırığı  ümitlerin. Sonrası  gri bir aya sarılmış yıldızlar toplamı, hep de hüzne  çöken,  gece vaktinin.


Bekleye bekleye sabahın alaca rengi kızıllığını,  geçip gitmeyen  bir mevsim gibi, unuttuk  yelkovandan çok akrebin hızla döndüğünü. Unutmalar yetmedi dikmeye, eskimiş ve yıpranmış o elbisenin söküğünü.


Ve sonra şimdilerde, farkı yok  sabahın akşamdan ,  çayın kahveden, dostun düşmandan. Gereği yok olmayacak düşü görmenin. Ederi yok, yıldızsız gecelerin ay karanlığına,  hükmü de.


Öyle iki arada bir derede geçiyor günler. Kimse 

"Nasılsın", demesin diye diye, saklar gibi herkes ne düşündüğünü. 


Uzuyor yollar. Kısalıyor kaldırımlar. 


     İyiyiz, iyi...

 Bitimsiz  akşamlara inat,

                          yokuşlar düz.


............................................................


                                                                ferkul 

                                                22 temmuz 2023

                                                            20.50 I|

Olsun be....

 Bugün güzel bir şey, olsun.

Her gün güzel bir şey, olsun.


Dünya  ve ahiret saadet kuşu, evlerimize, odalarımıza, yüreğimize konsun. Uçsun özgürce kanat çırpa çırpa. Ötüşü ruhumuza, sesi  sabrımıza ve tevekkümüze, neş'eyle dolsun. 


Sağlığa, sıhhat ve  afiyete,  sevgiye ve şefeâte, berekete ve  bolluğa,   merhamet  ve şefkâtle umuda ve  hayâle,  yüzler  ve  kalpler,  doysun. 


Artık,  güzel şeyler olsun.

               .........................................................

  

                                                           ferkul 

                                           

                                            24 temmuz 2023

                                                       11.50.

Çöp....

 Hepsini çöpe attım.

Hüzünlerin, gelmişin, geçmişin, yukarıdan aşağıdan, yandan, sağdan soldan ve sırtından vuranları, gülümsemeyi bırak, gözyaşından başka bir şey veremeyen, acıyı ve kederi, yalan sevdâları, sahte gülüşleri.  Ne varsa benden bildiğim, her şeyi.


Silbaştan yaşayacağım yarınları.

Silbaştan seveceğim, silbaştan çözeceğim gökyüzünü. Sil baştan sulayacağım pencere önü çiçeklerimi.  Menekşenin kokusunu duyacağım,   göreceğim kırmızı gülün rengini. Mavi bulutlara gülümseyeceğim, selâm göndereceğim kanadı kırık serçelere, yaralarını saracağız birlikte.  Yemyeşil  salkım söğüt dalından bir yaprak  koparıp,  denizin dalgasıyla köpürteceğim hayallerimi. Kaldırım taşlarını sondan başa doğru yeniden sayacağım. Yürüyeceğim dosdoğru, İLERİ !..


Gülümseyeceğim doğan güne.

Batan güneşe el sallayacağım.


Sil baştan yazacağım yazdıklarımı,  şöyle bir beyaz kalemle, çizip. Sanki hiç yazılmamış gibi, bütün kitapları  "yakacağım".  Sonra hiç bir şey olmamış gibi,  yeniden okuyacağım Ahmet Arifi,  "ay karanlık" diyecek. Gözlerim, maviye bürünecek. Sakarya türküsüyle coşacak. Ümit Yaşar ile  birlikte ağlayacağım. Oğuz Yılmaz " Ankara'nın bağları" derken, Ahmet Kaya, "direniyorum" , diyecek dağları inletir gibi. Sonra,  "sev kardeşim" diyeceğim,  "dünya sevince güzel". 


Çaya methiyeler dökeceğim, kahvenin iki kişilik tahtına, tek kişilik  köpükler ekleyeceğim.


Sil baştan,  başlıyorum.


Haydi  siz de,  gelin...!

                                         ..............................


                                                  ferkul    

                                         30 temmuz 2023

                                                12.00

Yan bakışın da bir ters dönüşü, vardır

 Ben kimseye bana yan baktın demem, yan bakışın da bir ters dönüşü,  vardır.

Yoluma taş koyduğundan, düştüğümü sanma, taşın da varlığının bir sebebi,  vardır.


Üzdün, yıktın, parçaladın demem. Her parçanın bir bütünü, her gözyaşının bir incisi vardır. Yağmurdan sonra dirilir toprak, fırtınadan sonra çıkar gökkuşağı. Umutsuzluktan doğan bir mutluluk,  mutlaka vardır.


Sesi söze dökmenin ne anlamı var.  Kalabalığın içinde kabalık vardır. Dur ve bekle;  "Sen söylemesen de sözlerin en iyisini söyleyen , dağı taşa çeviren,  vardır."


Üşüdüm demem. Önce üşütüp sonra güneşi ateşe çeviren,  vardır. Korktum demem, sığınacak,  kolsuz bacaksız sarıp sarmalayan bir,  " Rahman" vardır.


İntikam nedir, bilmem. İndirdikten sonra çıkaran Rabbîm,  vardır. Sitemim, arzım, duam, şikâyetim, sızlanışım, rızam yalnız 'O'na. Yalnız O'ndan gelene teslîmiyetim vardır.


Susuyorum diye dilim làl sanma, 

lâl 'i gülzâr eden bir sabır,  vardır. Sabırdan sonrası tahammül, sınırını belirleyen, set çekip duvar koyan, sonra hepsini birden  yere göğe saçan vardır.


Yaşadığımı kötülemem, hayrı hasenâtı içinde elbette bir nîmet,  vardır.  Sevdim, de ne oldu demem. Sevgiyi göze ve gönüle koyanın,  bir bildiği vardır.


Mercana inci demem, inciyi mercandan çıkaran vardır.


Ne söylerim ne dinlerim, ne beklerim, ne dilerim. Söylemesem de işiten, duymasam da duyduran, ruhu inşirâhla süsleyen bir, "Rabbim" vardır.


                               ..........................


                                                              ferkul

Senin....

 Şükredebiliyorsan var olana

Sevgi sende, huzur senin.

Görebiliyorsan gökyüzünün mavisini

Umut sende , muştu senin.


Açabiliyorsan yürek kucağını

Şefkât senin, dostluk senin,

Kurutmuyorsan  yâr toprağını

Aşk senin, sevdâ senin .


Sevebiliyorsan düşünmeden

Almadan da verebiliyorsan

Affediyorsan da kin tutmadan

Sırat senin,  dünya senin.


  ....................................................................

 

                                                        ferkul

Geldim işte....

 Sana geldim

Uzun, çok uzun yoldan gelmiş de, tekrar geri dönmek ister gibi.


Bir çiçekli bahar havasında yürümeye başlamışken, sağnağa tutulmuş gibi.


Sana geldim, bir tek sana. Bırakıp da herşeyi ve herkesi bir yana. Silbaştan sayarmışcasına yılları. Duru ve durgun sular gibi. Telâşsız , yalansız,  kavgasız ve çıkarsız.


Sana geldim, "her kış bir gün bite r, bahara çiçek açar ağaçlar, her akşamdan sonra sabah, her karanlıkta bir ışık, var." der gibi yalın. Ayaklar çıplak, üst baş ve ruh darmadağın.


Sana geldim. Yeni doğmuş bir bebekçesine pişman, ilk nefes kadar masum, ilk gözyaşı gibi sözsüz, çığlık çığlığa, sessiz. Bir tek sana.  Mahçup ve perişân bir kalple, avuçlarım gökyüzünde. Sendeyim, seninleyim. 


  "Sana" geldim, yalnızca ve artık.  Kapındayım, hemen önünde,  zile uzanmış gibi  titrek ellerimle, kollarım açık.


Açar mısın ...?


..................................................................


                                                            ferkul


                                           17 ağustos 2023

                                                   21.41

Eş ile kardeş

 Huzur dediğin de ne ki,

Biraz ışık,  bir parça meltem esintisi.

Birazcık samimî niyet gülümsemesi.  Şöyle uzaklara dalmışken gözlerin, ruhun aynaya yansıması, ağaçlara, toprağa, güneşe, insana dokunabilmek , savrulmadan, yakmadan, yanmadan, yakılmadan,  yıpratmadan sevebilmek , sevilebilmek  belki de...


Mutlulukla eş.

Aşkla, kardeş...

Düşün-me

 Herkes gibi yaşana sen!

Otur evinde, çay demle!

Şarkı söyle! 

Kendin söyle, kendin dinle!


Ne var şu  denizin mavisinde, dalgasında görecek, ne var bu suyun  sesinde kendini bulacak?


Ne var  göğe bakacak? Ne  var ki gezinen bulutta? Yere bak, toprağa eğil, yılana bak, taşa bak,  böceğe bak,  ilerle !


Takılma uçan kuşun kanadına! ..


Herkes gibi sevsene sen!  

Kurut , varsın dalında kalsın çiçekler!

                                  Sulama!


Sen  yeter ki,  kuruma! 


Yürüme saatlerce. Ne var saya saya kaldırım taşlarında? Nedir  bu zorun  senin, bitmez tükenmez yoĺlarla?...


Bir tek ay,  yeter seni aydınlatmaya. Ne işin var yıldızlarla?


Herkes gibi yaşasana sen!


Düşünme !..


.


ferkul

Mümkünsüz

Sevmek ve emek işin hikayesi de, 

            Bir de

   "sevilmeyi hak etmek"

        meselesi var ki, o mühim.


 Ayrıntılar bazen özü oluşturur.

      Öz de sùreti. 

Sùretsiz kelimenin anlamı,

                                         olur mu?


.


                                                ferkul 

Masumîyetin sesi

 Size güzel şeyler yazacağım, iyilikten, güzellikten ve masumîyetten bahsedeceğim; 


Akşamdan sonra sabahın esen yelinin nefesinizi açacağından, yaşadığınızı hissetmek için gülümsemekten, hep verip hiç almadan da mutlu olunabileceğinden, bütün insanların hep bir çocuk kalbi taşıdığından, masumîyetin hiç tükenmez bir nimet olduğundan, her geçen günün ömre ömür kattığından,  dem vuracağım.


 Eksilmek dediğin  eskimekten değil, gül yüzlü , gül kokulu dostlarsızlıktandır, zalim de zûlüm de mazlûm da yoktur,  insan insana dosttur, "vazgeçmek"  diye bir kelime yoktur lûgatimizde ,  

          hattâ ;

     "sevmek ne güzel kelime! ",  

                                        diyeceğim. 

 

 Size güzel şeylerden bahsedeceğim.

Hep "iyi"den, "güzel "den söz edeceğim.


Önce kendime söyleyeceğim.


Diye diye

Yazamıyorum.


Size yalan söyleyemeyeceğim.


.


ferkul

....

 "Kırdımsa, özür dilerim"

Dedi.


        "Kırılmadım, öldüm", demedim.


Affettim.

   

     Zirâ,  affetmek de, sevdâdandır...


................................................................

Ağaç düşü...

 Öylesine asil, sessiz, durgun, şikâyetsiz,  stabil.

 

Durup dururken yerinde,  aldırmazmış gibiyken yere düşen her bir yaprağına, dalına,  koparılan kanadına, 

Rüzgâra,  fırtınaya, güneşe, yağmura direnirken onurla,


Ağaçlar da konuşurmuş, üzülürmüş, düşünürmüş,    biliyor muydunuz ?...

Nasılsa

 Oturdum balkona. Başucumda fesleğenim, elimde günün bir milyonuncu çayı, gözümde ufuklar. Bir tramvay geçiyor, bir çok rengârenk araba. Karşımda çam ağaçları. Sanki yağacak gibi birazdan kara bulutlar. Gök kırmızı, siyah, grî. 


Oturdum, bir de baktım ki, toplanmış başımda bin türlü insan. Geçtiler gözümün önüne, bin bir renkti elbiseleri. Gelmişi, geçmişi, yenisi, eskisi, şimdisi. Düşündüm;


   Kim bende ne kadar

        Kimde ben ne kadarım..?


     Ne kadarı, kaç tanesi, kaç sevgisi umrumda...?


           Hiç biri.


     Yok ki, "hiç kimsenin, 

                              kimsesi..."


  Alışıyorsun, yaş geçtikçe. Umursamamaya, takmamaya, takılmamaya, es geçmeye, estirmemeye.  

Her şey olduğu gibi...

 Olması gerektiği gibileri çoktan attım ağaran saçlarımın arkasına, kapandı kapanmaz bildiğim her bir yara. Kanamıyor, acıtmıyor artık hiç biri...

 Sahi, hayat, dediğin böyle bir şey mi..?


 Hava durgun, stabil. Rüzgâr esmiyor, yaprak kımıldamıyor. Yağmur, yağacağım dese de yağmıyor nasılsa.


  Oturdum balkonumda, çayım sıcak, demi kan. Unuttum, artık aklıma bile gelmiyor sevdân. 


 Her bir yudumla, içiyorum yılları. Uzun uzun düşünmüyorum, olanı, biteni.

Sadece ve yalnız, bende buluyorum, beni.


   Bir tramvay geçiyor, bin araba. Seçemiyorum seni.


Yağmur da, yağmıyor nasılsa.


                                              ...............................


                                                          ferkul 

         

                                                 3 Ekim 2023

                                                           19.40

Ay k'âğıda düşünce..

 Bazen de gecenin bir yarısı tutar bir yazmak sancısı. Kalemi elinize alırsınız. Bir nokta koyarsınız beyaz bir sayfaya. Bir harfin elinden tutasınız gelir, bir cümleden aynayı göresiniz, bir kalem ve silgi ile alıp başını, gidesiniz.


Sonra tek bir heceli kelimeye takılır zihniniz. Kalem size bakar, siz boş sayfaya, sözsüz, ezgisiz , notasız bir şarkı gibi; birlikte susarsınız. Birlikte kanayan yaraya tuz basar gibi. Birlikte yaşamış, yaşlanmış gibi. Yaslanırsınız sükûnete.


Çıkarsınız balkona, kalem ve boş sayfa peşinizden sürüklenir. Ay dolunaya yakındır, az kalmıştır dolmasına. Dolup da boşalmasına. Birikirsiniz. Birikmişlikten medet umarak, şöyle bir silkinirsiniz. 


Çay desen çoktan bitmiştir, yenisi için çok geçtir. Uzun uzadıya susarsınız. Uzun uzadıya hasret demlenmeye. Sanki hiç yudumlamamış gibi, unutulup bir köşede kalmış gibidir susamışlığınız da, kanayışınız da. Çayı da es geçersiniz, küçük bir gülümseme dudak ucunuzda belirir.😊 Es geçilmek nedir, bilir misiniz?


Kalem aynı kalem, sayfa boş, ay size bakar, siz yola. Yazmak da yazmamak da, susmak da, konuşmak da bir. Ne çok bir, biriktirmişsiniz?..


İki anlamsız kelime eder mi tek başına bir cümle? Konuşur mu hiç insan kendisiyle?


Kalem k/ağıda bulaşır. Kağıt çoktan eskimiştir.


Yazmaz hiç bir harfi cümle. Ay kağıda düşünce.


 Yazmamalı belki de ...


.


                                                                ferkul

Hal-i pür melâlimiz

 Çocuklarınıza merhâmeti  öğretin, kızmanın, sinirlenmenin, haklı olmanın bile, başkasına zarar vermek , can acıtmak, kan dökmek , bağırıp çağırarak, yakıp yıkmak,  olmadığını. 


Sevmeyi öğretin, bir çiçeğe dokunmayı, güne ve güneşe gülümsemeyi, insan olmanın yolunun sadece sevmekten, şefkâtten ibaret olduğunu. Vurarak, kırarak, parçalayarak, zorbalıkla, ruhunu ve bedenini yok ederek, sevilmeyeceğini.  


Sevilmenin asâletini, gösterin çocuklarınıza. Asil bir duruş sergileyerek.  Her hareketinizle, bakışınızla bile,  yüreğine dokunun sevgiyle.  Görsünler, ağırlığıyla, sözüyle, söylenmemişiyle de, toplum içinde huzuru temsil etmeyi.


Çocuklarınıza gerçek  "insan",  olmayı öğretin. Mazlûm da olsa, ne yaşarsa yaşasın bir koruyanı olduğunu, son sözü söyleyenin ''O" olduğunu,  her davranışın, yaprağın bile kımıldamadıyışının hikmeti ve sebebi olduğunu,  teslîmiyeti, tevekkülü ve duâ 'nın gücünü.


Gerçek kazananın eninde sonunda, yürekten bir parça merhâmet  ve şefkâtle,  duayla, sevgiyle zırh kuşanan kalpler  olduğunu, öğretin çocuklarınıza.


Ki, bu mezâlimlik bitsin. Bu vahşet, tükensin.   Kötülükten ve zulümden, ibâret olmasın Dünya...


Öğretin, öğrenelim...


                ............................................................


                                                              "ferkul "

                                                          16 Ekim 2023

                                                                   19.00