Yine aynı balkon. Yine aynı çay, yine kalemlerim, ağaçlar... Biraz içi ısıtan, ama yakmayan, kavurmayan güneş...
Hafif bir rüzgâr. Akşamdan ve dünden kalan fırtınanın ve yağmurun belli belirtisiz izi.
( Sel mi, áfet mi demiştiniz? Kimler, neler geçmedi ki...? )
İnsanlar sokakta, yürüyenler, duranlar, konuşanlar, susanlar, koşanlar, arabalar, kamyonlar...
Ve ben, yine aynı ferkul. Kırışsa da gözlerimin kenarı, ellerimde sarı lekeler. Bakışlarımda artık olana, olacağa, dosta düşmana şaşırmamaya alışmış bir ifade . Dağlara bakıyorum. Ağaçların sararan dallarına, çam ağacının kışa aldırmayıp dimdik duruşuna.
Bir tramvay geçiyor. Bir kedi köpeği kovalıyor. Bir ambulâns sireni, biri kızgın bir korna çalıyor, gelenler, gidenler. Çığlık çığlığa bir sükût... Hava, su, toprak ve insan. Hayat işte, böyle devam ediyor.
Bir kuş uçsa diyorum, bir serçe konsa yanıbaşıma. Öylece bakışsak göz göre göre, hiç konuşmadan. Dem vursak sevdâdan, gidip de gelmeyenden, gelip de bıraktığı gibi bulmayandan. Ayrılıktan, ayrımsızlıktan, ayrıntıdan ve aymazlığın bulaşıcı zehrinden, kadrin ve kıymetin değerinden. Ánın ve zamanın yenilgisinden. Altının çamura düşse de yine altın oluşundan. Kuş kanadındaki mutluluk ve umuttan.
Durgun , stabil ve hüsn-ü zânla, öylece, olduğu gibi, biteviye;
Bir çay, biraz güneş, kalem ve ben.
Saramadığım yaraları okşuyorum
Uçamayan kuşları konuşturuyorum.
Böyle yaşamayı seviyorum.
.....................................................................
ferkul
28 ocak 2023
17.10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder