Bu Blogda Ara

28 Ekim 2019 Pazartesi

1.sınıf günlükleri



1.sınıf günlükleri : 5. Seri.


" Biz bugün piknikteydik. Ela ile Lale 'yi bir kenara oturttuk el ele , kendi hallerine bıraktık😊. Doya doya oynadık. Çam kozalakları topladık, boyayıp öğretmenimize hediye etmek için. Kuş tüyleri biriktirdik, birlikte uçabilmek için. Çantasına koydu öğretmenimiz, uçarken kanat takalım diye saklanmalı çünkü , kanatsız kuş uçar mı?

Yuvası olsun diye bir de kuşların, çam çöplerinden yüksek bir dağ biriktirdik. Yuvasız kuşlar konsun da orada yaşasın istedik, ama kuşlar yerde yaşayamaz, onu hesaplayamadık.😊
Çuval yarışı, yumurta yarışı yaptık. Kimimiz ağladı birinci olamadım diye, kimimiz oynadı müzik eşliğinde. İp atladık, salıncakta sallandık. Öyle güzeldik ki, ışıldadı yüreğimiz. Pırıl pırıldı gözlerimiz.


Birlikte çok mutluyuz. Çünkü biz aileyiz.1/A sınıfı ikinci ailemiz. Bilmeyiz yalan dolan, hasetlik nedir, düşmanlık nedir anlamayız. Öylece gülümseriz, severiz karşılıksız, beklentisiz ...


Keşke hiç büyümesek, büyüyüp de kirlenmesek."


...
Böylesi sevmek, sevilmek ne güzel! 

Çocuk olmak ne güzel.😊

.

ferkul


26 ekim2019
21.45

duru 'su"




Diyeceğim o ki,

Kuş uçmadı, kervan göçmedi. Havada bir sükût asılı kaldı. Gülümseler askıda, hüzün tavanda, çay bardakta acılı kaldı. Dünya hâlâ dönmekte, ay da saklandı karanlık bir buluta, yıldız kaydı, düştü saçılıp orta yere, kaldıran olmadı...


Yürek sevmeyi unuttu göz görmeyi, kulak işitip de dinlemeyi. Rüzgâr esmeyi, yağmur usûlünce yağmayı, süpürüp yıkamayı unuttu, kaybetti rengini. Sahi gökkuşağı kaç renkti?..


Tufan yıktı bacaları, devirdi pencere önündeki çiçekleri. Ocakta aş bozuldu, ateş söndü, köz kurudu. Dil kustu, beden sustu... Şimdi duru 'su" . Kimdir bunun suçlusu? 


Herşey yerli yerinde, devran öylece, bildiğiniz üzre . Denize nazır, dalgası hazır.😊


Demeyeceğim...


...

ferkul


27 ekim2019
18.40

rum

Dönüyor dünya
Durduramıyorum.

Sal
la

yorum...


Düşüyor başım
Yer gök uçurum.



Kal

ra

yorum...








Uçmuyor kuşlar
Sayamıyorum.



Su
su
yo
rum.




Dört yanım yalan, dolan
Var mı bu işte kârlı olan?


İ
na
na

yo
rum... 




Doğmuyor güneş
Gelmiyor bahar.




ke
ni
yo
rum...

.
.
.

ferkul


26ekim2019
19.55

Sevmeyi bilmiyoruz



Gülü seviyorsunuz, ama târümar ediyorsunuz bahçeleri. Kokusunu çekerken içinize, dikeninden hoşnut değil elleriniz. Toprağa dokunmuyor, göğe bakmıyor gözleriniz. Aslında kimseyle konuşmuyor, kendinizden başkasına selam vermiyor diliniz. 

Ağacı seviyorsunuz ama kurutuyorsunuz dalında çiçekleri. Fidanlar kuru, sulamıyorsunuz! Kopuyor dalından bir bir yapraklar, tutunamıyorsunuz!

Kuşları seviyorsunuz, kırdınız kanatlarını. 

Ötmüyor hiç bir muhabbet kuşu kafesinde , kapalı bütün perdeleriniz, göremiyorsunuz.
Kanatsız kuşlar uçar mı? Anlamıyorsunuz...

Sevgiden ve sevmekten yana acıkmışsınız ama, sevmeyi bilmiyor kalpleriniz. Hep açık almaya elleriniz, vermeyi bilmiyorsunuz. 

Gülümsemekten ve günaydından yanasınız ama gülümsetecek ' an' lar yaratmıyorsunuz içinizde, dışınızda. Gün geçiyor, insanlar geçip gidiyor önünüzden, yanıbaşınızdan, arkada kalıyor yüzleri... Siz aynadakinden başkasını görmüyorsunuz.

Çayı iki şekerli içmeyi seviyorsunuz ama, ciğeri yakıyor sohbetleriniz.

Biz olmaktan söz ederken bile, hep 'ben' den geçiyor yollarınız.

Geceyi ve mehtabı kucaklarken kaydırdınız bütün yıldızları. Kayıp akşamlarınız da.

Yağmuru seviyorum diyorsunuz, kupkuru elbiseleriniz, bir damla yağmur görmemiş saçınız. Sağnak sağnak yağıyorsunuz ama, bir damlanız düşmüyor toprağa.



İsrafta yürekleriniz, iflâsta merhametiniz, , hoşgörünüz, tevâzunuz...



Samîmî değilsiniz.

Sevmeyi bilmiyoruz kardeşler, 



Yalan aşklarımız da.
.


ferkul

25ekim2019
23.25

Anlamıyor ---sunuz? ....


Yani şimdi, şu düşen yaprakların sesini de duymuyor musunuz?

Nasıl sarı fısıltılı bir çığlıkla kopuyor dalından, savuruyor rüzgar bir oraya, bir buraya. Nasıl hasret bahara, 

Görmüyor musunuz?

Kuruyor bir bir ağaç dalları, salkım salkım dökülüyor yerlere, öylece geçip giderken ayaklar altında; eziliyor sonbahar. Başınızın üstünde griye bulanmış gökyüzü, sağnak sağnak yağmurlar. Yer sarı gök gri. (Kim görmüş ki güldüğümü?)

Duymuyor musunuz?

İlle de dökülmek gerek, illa ki yenilmek lazım yenilenmek için büsbütün. Sil baştan sıfırlanmak gerek, yarım kalmamak için. 
Yokluğa da doymak gerek, varlığın kadri kıymeti için.

Bilmiyor musunuz?

Yeni bir baharda çiçeklenmek için, kurumak da gerek bazen,



Anlamıyor musunuz?
....


ferkul 

24ekim2019
22.18

ne yazsam



Aslında her gün ne yazsam diye düşünmüyorum. Hatta her gün yazan ben değilmişim gibi, bir daha hiç yazamayacakmışcasına, lâl olmuş bir dilin sükunetiyle uyandığımı itiraf etmeliyim.

Yazdıklarımı yıllar veya günler sonra okuduğumda, sanki kendim yazmamışım gibi hissettiğim de doğrudur. Bazen de yazdığım andaki duygu yoğunluğunu aynen yaşadığım; hani eskiden yaşadığınız bir eve uzunca bir zaman sonra tekrar girince duvarlar konuşuyormuş gibi gelir ya, tıpkı öyle.


Anlık bir düşünce, bazen küçük bir dokunuş yüreğime, bir acı söz, bir bakıştan bile ateş alıp dizeleniyor ansızın kelimeler. Çoğunlukla beynimde binbir hece medcezir...
Düşünmekten ve kelimelerden yo/ğ/rulduğumu hissettiğim anlar olduğu da doğrudur. Hecesiz ve cümlesiz asla yaşayamayacağımı, yaşasam bile, benim 'ben' olmayacağımı bildiğim de.

Kimsenin bakmadığı gibi göğe baktığım da doğrudur. En çok kuş kanatlarına özencim, imrenişim de. Her gün umutla, bugün 'her şey güzel olacak' beklentim de. Kimi insanların bu beklentiyi fark edip kullandığı da .😊


Olmayana, oldurana, yaşayıp da sustuklarıma, susamayıp haykırdıklarıma, sessiz isyanı aslında cümlelerim. Siz şiir sanın, dökülüyorum beyaz bir sayfa boyunca uzun uzadıya.
Yazdıkça çoğaldığımı sanıyorum. Öyle söylerim çoğunlukla ama, yazdıkça bir bir azalıyor etrafımda insan yüzleri. Çekiliyorum köşeye. Bir balkon rüyasındayım fesleğenli. Bir bardak çayın deminde düşlerim.


Siz yine de beklemeyin.

Belki bir gün her şey güzel olur sahiden. İki kelime yazamamanın acziyeti fışkırır gülüşümden.


Mutluluk da yazılır mıymış? Bilemem. Yaşayabilirsem size de yazarım belki. Bu defa şen bir kahkaha akar belki mektup gibi, şiir kokulu güller gibi, kelime kelime dökülür avuçlarınıza.
Döküleni de , dökülmeyeni de, gülü de, dikeni de, serpilip serpiştirilmeyeni de, bizden ve sizden nasılsa.


Aynaya bakar gibi. ..


.

ferkul

23 ekim2019
21.10

En güzel günler



En güzel günler hep 'vazgeç'tiğinde gelir. Belki de beklemenin ve sabrın güzelliğindendir.
Dile, iste ve seyreyle. Ümidin, hasretin ve özlemlerin ilacı düşlemektedir. İlk de, son da, neşe de, keder de bizdendir. Ortada kalmak hayata dahil değil.

Güzellik; var olanla yetinmekte, yetinmeyi ve şükrü esas bilmektedir. Aynada değil, yüzde değil; 'öz'dedir. 

Düşün, hisset, sev, bekle, ve yaşa... 

Gülümse hayata.


Bugün değilse yarın, mutlaka güneş doğacaktır.

Bugün artık, yarın olsun, dileğiyle...

.

ferkul

23ekim2019
12.05

"Sevindik delisi"




"Sevindik delisi" diye bir tabir vardır bizim oralarda. Fazlasıyla mutluktan doğar, mutluğuluğun dolmuş da köpük köpük taşmış hali demek sanırım. Biraz da şımartılmış bir mutluluk reçetesi gibi, azar da içerir. Eleştiri de aynı zamanda, bir parça ayıplar gibidir de sanki.

' Bu kadarı olur mu canım, sevindik delisi olmuşsun sen, az topla kendini, şöyle bir düzelt dön hüzüne, belli etme elaleme ,' der gibi. 

Biraz da şımarıklıkla suçlama arası bir cümledir. (Annem ve yakın akrabalardan çok duymuşluğum vardır, o yüzden de belki şöyle ağız dolusu güldüklerini görmediğim de doğrudur aslında. )


Eskilerde edep; Sevinmenin ve mutluluğun bile fazlasından kaçınmaktı, usûl erkan bilmek de gösterişten uzak olmaktaydı sanırım. Belki de her şeyin ölçülü olanından yana olmaktandır edepli olmanın tanımı. Gülüşün ve hüznün , neşenin bile saklı gizli yaşanması gerekliliğini savunan bu tabir, bana göre de 'oturaklı ol, ' anlamına geliyor. ( Bu arada ' ' oturaklı ol ' tabiri de sanırım yöresel, başlı başına ayrı, başka bir yazı konusu)



Ne kadar 'oturaklı ol ', dan yana olsam da bir yanım hüznün saklanmasını doğal buluyor, ama diğer yanım da neşenin apaçık bir örnek olarak ortaya konulması gerektiğini savunuyor. Kokusunun dokunmadan yayılamadığı fesleğenler gibi, bir ucu neşeye dokunan gülüşler sarsın sarmalasın, aydınlatsın dünyayı, istiyorum. İstiyorum ki, sevindik delisi olmaya sebep aramasın gülümsemelerimiz. Öyle çok kedere boğuluyoruz ki hayat gailesinin içinde, bir parça sevinmeyi çok görmesin ata deyişlerimiz. Sizce de yürekten bir gülüş masum beyaz bir renk katmaz mıydı puslu havalara?


Zira nasıl hüzün aksederse yürekten yüreğe, neşe ve sevinç de bulaşıcıdır.


Yaşamın her anı ve saniyesinde 'Sevindik Delisi' olabilmek ümidiyle.😊


...


ferkul


22 ekim2019
22.20

sızı


Yaşa/ma/dığım

Ve

Yaz/ama/dığım

Her şeyde

İnce bir sızı var...

.

ferkul

nokta




Bir noktanın virgülden daha önemli ve ağır olduğunu biliyor muydunuz? Nokta tek başına hükümrândır, harflere ve cümlelere hatta hecelere rest çeker bazen. Öylece, tek başına anlamlıdır, sükûnetiyle doldurur boş bir sayfayı bile. 

Ardına takmadan çoğalmışlığı, azıyla yetinir, varlığıyla konuşturur, susturur, hatta sonlandırır bir çok şeyi. Nasıl ki, ilk olmak önemlidir hayatta, nokta da sonu bulmasıyla mucizedir, yolların en uç noktasında durmakla da muhteşemdir. Uçta olmak nedir , bilir misiniz? 


Sade ve sessiz olduğuna bakmayın, varlığıyla konuşur, duruşuyla sözlüdür. Kendine yeter, dünya alem küsse de, hece hece bölünse de dört bir parçaya kelimeler, sırtını dönse de sayfalara; kendisiyle barışıktır. 


Öyle ' nokta gibi durma ' deyip küçümsemeyin, sabrını ve tahammülünü sonsuz sanmayın, gün olur, gücüne ve azmine şaşar kalırsınız. Yapabilecekleri sınırsızdır, ardında kelime ve hecelere bölünmüş bir orduyla dolaşır zîra, silahı sevgidir, sükûnettir. Gün gelir virgül de, çizgi de, rakam da, ünlem de hatta, önünde dize gelir. Gelmese de mühim değildir. Aslolan varlığıdır, yetinilmesi gereklidir ve önemidir.


Virgül olup sıralanmaktansa nokta olmayı tercih ederim...



Ya siz?


.


ferkul


19 ekim2019
01.30

Aşk da bir yoldur



Yolların ve kavşakların ömür ve kader ile yakın bir ilişkisi olduğu kesin😊... Uzaktan ve yakından, hatta tam ortadan geçen teğet bir çizgisi de. Samimiyetleri buradan geliyor sanırım, benzerlikleri de, imkan ve imkansızlıkları da.

Aşk da bir yoldur meselâ, aşksızlık da.

Yol da aşktır, yolsuzluk da.


Ayrımsız bir ilişki olduğu kesin olsa da, çizgisi dosdoğru yollara varmalı insan. Doğruluk çizgisini önce kendi alnına yazmalı. Sonra da dosdoğru çizgili mevsimler bulmalı, kadere ve ömüre katışıksız bir safiyetle ulaşmanın yolunu da bulmanın mümkünü olmalı... Yol da, çizgi de, çizgisizlik de kendi seçimlerimizden zira. 


Belki de mutluluk ve huzurun formülü yollardadır , kimbilir?


Varsa?...

.

ferkul


19 ekim2019
15.05

Gideyim.





Beni bu akşamüstü ateşine
Bu kızıl güneşe
Düşen sonbahar yaprağına
Bir deniz dalgasına
Gömün !

Karışsın ummana köpüğüm.
Bir serçe kuşu kanadında
Dağılsın gönlüm.



Beni bu rüzgâra verin
Bir menekşe kokusunda
Ve kaldırım taşlarında
Çocuk gülüşlerinde kaybolsun adım...



Beni bu

Beni bu


Beni bu....



Gideyim.


.

ferkul


1 ekim2018
19.26

çözüm_lenmek


Dedi ki; ''ben seni çözdüm"...

Dedim; " ben beni 51 yılda çözememişim, kolay mı öyle çözümlenmek?".


(Ne diye çözümleme derdindesin ki, ne diye kurcalarsın insanı? Sev gitsin, olduğunca, karınca, kararınca. Az veya çok değil, ortasında kaldıkça güzel dostluklar, tabii başarabilirsen ortada kalmayı. Yandan, köşeden tutturmayı, ucu ucuna birleştirip bütünleştirmeyi kalpleri.)


Neyse o, karıştırma, bulandırma suyu , yağmuru. 

Hayat mevsimleriyle güzel, renkleriyle coşkulu. ..



Sevginin gücü her şeye yeter.
.



ferkul

Uykuya hicret ettim. .



Bu akşam bir başkayım. Biraz dargın, biraz mahzun, biraz darmadağın. Başımda bir ağrı, gözlerim yorgun sanki göğe bakmaktan. Ne olur? Arasıra yere de bakabilmeli insan. Dibi de görmeli, dipsizliği de, tepeyi de, dağın en zirvesindeki ağacı da, ağaca konmuş kuşun kanadını da...

Bir çok yarım kalmış yazı eşikte beklerken, her birine ayrı ayrı şöyle bir baktım, geçtim. Sokakta yürürken köşe başındaki mendil satan çocuğa bakar gibi. Her biri kaleme dargın besbelli, ucu kaçmış cümlelerin, hiç birinden yok medet. Sanki saçılmışlar halının ortasına, toplanmayı bekleyen oyuncaklar gibi. Sizin mi, benim mi, orası ayrıca bambaşka derin bir mevzu. Denize dalga sorulur mu?


Bir milyon çay içtim yine, bin milyon kere düşündüm düşünmemeyi. Biraz dizi, biraz balkon, bir kaç çamaşır astım iplere, yıkanıp da arınmış ruhları asar gibi. Kurusun da bir daha kirlensin der gibi, çırpa çırpa kırışmasın, eskimesin, yıpranmasın diye diye. Yine, yeniden kullanılsın, yorulmadan yenilensin, dirensin diye de belki. Giydiklerimiz ruhları temizler mi? Orası ayrıca başka konu. Dala ağaç, sorulur mu?


Bu akşam başka akşam. Derlenip toplanmalı. Uyumalı... Bıraktım ipin ucunu, bıraktım odada konuşup duran televizyonu, balkondaki fesleğeni, aynaya bakıp bakıp kafeste şarkı söyleyen kuşumu, dolunaylıktan dönen ayı, kayıp durmaktan usanmayan yıldızı, sokaktaki dinmeyen kavgayı. İçimdeki susmayan kelimeleri. 



Uykuya hicret ettim. ..


.


ferkul

15ekim2019
01.10

eskiciiii






- Eskiler alıyorum eskileeeer , dedi..


"Beni de al", dedim. 

"Çok eskidim."





ferkul

arama




Başka yerde arama

Boşuna heba olma

İyilikte, güzellikte, samimiyette

Huzur, senin kalbinde...


ferkul

Meselenin özü



Meselenin özü, meselin dışında kalamamak . Hep yaşamak, hep sorgulamak.

 Düşmeyi, düşü ve düşünceyi kurcalamak. Yanlışı ve doğruyu, iyiyi ve kötüyü görmek ve ayrımsamamak, bocalamak. Kuyuya düşmüş bir yaprak gibi savrulmak. 

Sonra da inceden ayrıntılara takılıp , yek başına kalabalığa karışmak.

 Onca sesin ve gürültünün içinde kaybolmadan dik durmak. 


Meseledir, insan olmak.


.

ferkul


12 ekim 2019
02.00

yaz/g/ı




Bazen de çok şey vardır söyleyecek, dokunur ucuna kalemin. Yazılmaz bir türlü hüzün dediğin. Kalem susar, sen susarsın. Kelimeler yetmez harfin parmak arasına. İki mısra sıkıştırayım dersin; d/ar gelir yürek sancısına.


Göğe bakar, buluta bakar, geceye uzanır elin, gündüzü hiç tutamaz şiir dediğin.
Geçer gider geçmez dediğin.


Unutulur her türlü unutmam dediğin.



Bir meltem eser, bir fesleğen kokusu kaplar ortalığı. Bir çocuk gülümser içinde upuzun saçlı. Kucağında çöpten bebek, basma elbiseli. Gözleri en derin kahve rengi. Kirlenmemiş hiç yüreği. El sallayasın gelir, alnından öpesin.


Varsın, böyle gelmiş böyle gitsin.



Gülümsersin. 

Yaşanır, yazılmaz yaz/g/ı dediğin...


.

ferkul


13 ekim 2019
01.15

denk_lem


Hiç 'sevmem' dediklerin sevilir.
Sevdim, dediklerin aldatır.

Asla, dediklerin yaşanır.
Yapmam, dediklerin yapılır .

Olmaz sandığın oluverir.
Olsa, dediğin düşündürür.


Gelse, dediklerin 'demeyeydim' , dedirtir.
Gelmese, dediklerin kapı ağzında. 


Düş, dediklerin düşe yazdırır
Düşlemediklerin, ayak ucunda..


Gülümserken ağlatır.
Ağlarken gülümsetir.


Bahar dersin, kışa döner.
Yaz dersin, ortasında zemheri.



Çözülmez bu yaşamak dedikleri...
.


ferkul


11 ekim 2019
21.58

u____zak__tan....

Annemin dediği gibi; uzaktan seviyoruz birbirimizi, uzaktan... Bakıp da görmeden, sarıp da sarmalamadan, dokunup da sevmeden, yaralar gibi hırçın ve şefkatsiz...

Yaklaştıkça uzaklaşarak, sevdikçe azalarak... Öylesine biteviye saatleri doldurarak, uzak gurbetleri içimizde taşıyarak, hep ama hep, daima ve sürekli , u_zak_tan...


Şekeri çaya karıştırmadan, ağzında kıtlatarak içilen bir yudum gibi, tüketerek, bitirerek, eskiterek sevdaları, çoğaltarak bencilliği, yok sayarak merhameti, uzaktan seviyoruz birbirimizi, u___zak___tan..


Uzaklar, uzaklıklar, kalabalık içinde yalnızlıklar...


O yüzden belki gökyüzüne bakarken dalıp gidişimiz. Ondandır belki ismini cismini bilmediğimiz bir buluta özencimiz, bir yıldız kaysın diye geceler boyu bekleyişimiz. Uzakları yakın edemeyişimiz , fukaralığımız, garipliğimiz ve mahkumiyetimiz.



Uzaktan hep sevmelerimiz, u____zak__tan....



.


ferkul

Kürkçü dükkanım.




Çocukluğum.

Kürkçü dükkanım. 

Anamın ak tülbenti.
Babamın çatık kaşı.

Uzun saçım.
Yaşanmayışım.
Kaçışım...


Binbir yoldan dönüp
Yine onu kucaklayışım...




Çocukluğum.
Kürkçü dükkanım.



.


ferkul

yazmak sancısı




Bazen de gecenin bir yarısı tutar bir yazmak sancısı. Kalemi elinize alırsınız. Bir nokta koyarsınız beyaz bir sayfaya. Bir harfin elinden tutasınız gelir, bir cümleden aynayı göresiniz, bir kalem ve silgi ile alıp başını gidesiniz.


Sonra tek bir heceli kelimeye takılır zihniniz. Kalem size bakar, siz boş sayfaya, sözsüz, ezgisiz , notasız bir şarkı gibi; birlikte susarsınız. Birlikte kanayan yaraya tuz basar gibi. Birlikte yaşamış, yaşlanmış gibi. Yaslanırsınız sükûnete.

Çıkarsınız balkona, kalem ve boş sayfa peşinizden sürüklenir. Ay dolunaya yakındır, az kalmıştır dolmasına. Dolup da boşalmasına. Birikirsiniz. Birikmişlikten medet umarak, şöyle bir silkinirsiniz. 


Çay desen çoktan bitmiştir, yenisi için çok geçtir. Uzun uzadıya susarsınız. Uzun uzadıya hasret demlenmeye. Sanki hiç yudumlamamış gibi, unutulup bir köşede kalmış gibidir susamışlığınız da, kanayışınız da. Çayı da es geçersiniz, küçük bir gülümseme dudak ucunuzda belirir.😊 Es geçilmek nedir, bilir misiniz?


Kalem aynı kalem, sayfa boş, ay size bakar, siz yola. Yazmak da yazmamak da, susmak da, konuşmak da bir. Ne çok bir, biriktirmişsiniz?..


İki anlamsız kelime eder mi tek başına bir cümle? Konuşur mu hiç insan kendisiyle?

Kalem k/ağıda bulaşır. Kağıt çoktan eskimiştir.

Yazmaz hiç bir harfi cümle. Ay kağıda düşünce.



Yazmamalı belki de ...


.


ferkul

yazmak güzel şeydir.




Yazmanın ve düşünmenin ' şifa' ile 'iyileştirici' bir etkisi olduğunu düşünüyorum...

Kalemimiz yazana da, yazdırana, okuyana da derman olsun. Olmazsa da kedere ve kadere ortak olsun. Edebi veya değil, teknik veya otomatik değil, olsun. Öylesine içimden geldiği gibi, ortaya konuşur gibi, hasbihal eder gibi, resmi ve tuvali alıp gâh karakalem, gâh çalakalem çizer gibi, karalaya aklaya tutuşturup umudu bir beyaz sayfaya, yazıyorum, öylece biteviye dökülür gibi harfler avuçlarınıza. .
.
Bazen kondurup ucunu bir güvercin kanadına, uçuyorum. Bazen ortasında bir günün boğuluyorum. Bazen bir yaprağım dalından düşen sonbahar rüzgarıyla, bazen baharım çiçek çiçek erik dalında. Bazense gecenin yarısı bir hüzün kucağında, yıldız kaydırıyorum göğün en karanlık noktasından beyaz bir aydınlık çıkarabilmek adına. Çözebilmek mümkün mü, hüzünden bir yüreğin varsa?


Belki de yazmak salınıvermektir tepesinden bir dağın, ayak ucuna. İçindeki susturamadığın sesi çıkartmak yankılana yankılana.

Kelimelerle dans belki de, beyninde bin türlü med cezir.


Öyle veya böyle, yazmak güzel şeydir.


'İyi' gelir, 'şifa' verir.


.


ferkul


8ekim2019
23.50

en iyi dost



Sana en iyi dost, yine sensin!

Seni en çok seven, yine sensin!

Sana, senden yakın, bendim.

Kendime iyi bak.😐


.


ferkul

şiirim.


Söylediklerimi işitiyorsun
Yazdıklarımı okuyorsun.

Ya dilimin ucunda tuttuklarım
Boğazımda düğüm
Söyleyemediklerim.

Vah benim yazıp yazıp sildiklerim
Ah benim güvenip sözünden dönen yüreğim
Kırılmaktan eğililip bükülen belim


Yürümekten koşmaya derman bulamayan dizim. Akşamdan sabaha, sabahtan akşama tükenmeyi bilmez yenilenişim. Pencere önlerinde kurumamaya direnen çiçeğim.



Vah benim söylemek isteyip de söylemediklerim.

Güneşim, ayım, kayıp giden yıldızım. 

Ah benim şiirim.

.



ferkul
29eylül2019
15.12

gemi



Batmadan kaybolan 

Bir geminin türküsüdür ,


Yaşamak! ..


ferkul

kendime




Beni bir gülüşle kandırabilirsiniz. Bir sevgi sözüne gerek yok, bir bakışa kanabilirim. Bir yavru kediyi sokak ortasından ezilmekten kurtarmanızla, bir köpeğin başını okşamanızdan merhameti çıkartabilirim ellerinizden. Gözlerinizi görmeme hacet yok... Dile düşmüş bütün sözlere inanırım. Yalan yanlış dolan bilmem. Şaka dediğiniz her şeye gülmem, gerçek sanır, üzülebilirim.

Sadece bana kalırsa bütün insanlar 'iyi', bütün sevgiler ' gerçek '. "Her şey çook güzel olacak" deseniz, kocaman açılsa da gözleriniz, içimden "ne zaman oldu ki " desem de, bütün kemiklerim sızlayasıya kadar titrer ruhum. İnanırım. Çocuklar kadar hatta onlardan bile, çokça çocuktur yüreğim, kanarım. Bakmayın yüzümde ve ellerimde çoğalan çizgilere, onlar her bir çocuk gülüşünden çalınmış ayak izi.

Bir kuş uçururum gökyüzüne, en mavisinden, şaşarsınız. Bir kelebeğe kanat takarım bir günlük de olsa ömre bedel, bakakalırsınız.


Düşünememem. Hiç bilemem, yoramam düşte bile. Bir kediyi kurtaranın ayaklarıyla bir insanın kafasını ezeceğini, bir köpeğin başını okşayan ellerin, tuttuğu eli parmaklarından koparabileceğini. Düşünemem merhametin insandan insana göreceli değişen bir kavram olabileceğini. 


Öyle güzel gülümsemeyin bana. Öyle güzel takılmasın gözlerinizin içindeki kahve tonu, bakışlarıma. Yüzünüze bakasım gelir, gönlünüzden öpesim. Kandırmayın, yanıltmayın, gidecekseniz benden, üzülürüm. Öyle üzülürüm ki ciğerim kopacak sanırım sükûtumun sesinden. Yanılmak da yanmaktan gelir, bilirim.


Bilsem de, silbaştan sizinle yanar, yine sizinle silinirim. 


Hangi gelen yanıltmadan gitmez ki zaten?.. Nasıldır aynada gidişi yokluğun, iyi bilirim...
Hangi gidişin başka bir beni yanında götürerek gittiğini hiç söylemesem 😯 . Artık ya hiç gelmeyin, ya hiç gitmeyin benden. Verilmemiş bütün cevaplar sizin. Bırakın bana sorgulamayı, dünyanın bütün soruları beynimde dönüp dururken, yaralarım kabuk tutmuş, anlayın...


Öyle safım öyle eksik.

Böyle dolmak, tamamlanmak istemem.

Ya göründüğünüz gibi olun; dosdoğru. Ya da görünmeyin gözüme siyahla beyaz arası. Bulandırmayın renkleri. Soldurmayın pencere önündeki çiçekleri.


Kandırmayın, aldatmayın saf kalbimi. Bir gülüşünüze kanabilirim. İnanırım bütün insanlar iyi. İnanırım yarınlara, her günle aydınlanmaya, akşamdan sonra gün doğumunun kızıllığına, inanırım yalanlara... 

Üzmeyin, üzülmeseniz de kimseyi.
Bırakın yalnızlığımda beni.

Ben böyle seviyorum kendimi.
Bırakın kendime beni...
.


ferkul



3ekim2019 ile 7 ekim 2019
01.54 ile 01.00

( belki de ezelí, karmaşıktı tarihi...)

bîzâr



Şiirim, yüreğe
Dilim, sesime ağyar...

Gönül,
Kendinden bîzâr 

Ne yâre
Ne yareme yâr...
.

ferkul

Ayna



Aynaya bakar gibi
Bak bana

Ne senden eksiğim
Ne de fazla.

Sadece bir parça
Yıldızı çalınmış bir geceyim
Gün ortasında.


Çalınmış düşlerden arta kala
Yürüyorum
Saya saya.


Adımlarım,
Ne bir eksik
Ne bir fazla...

.


ferkul


30 eylül 2019
11.10

söz'



İnsanlara verecek bir ' söz' ün olmalı. Yiyip içtiklerinle, yüzünün bin bir halde düzenlenmiş ifade fotoğrafıyla hiç bir şey kazanmaz veya kaybetmezsin. Yemek dediğin bir ' tat' tır, yenir, yutulur, biter. Yüz dediğin silinir, bir sivilce soldurur. Baktıkça bakasın gelse de, görüntü insanı yanıltır. Gözler, dudaklar sağır. Ten dediğin kırışır, beden dediğinse hepten kahır. 

Bize ruh gerek. Söze ilham, göze anlam, yüreğe dokunmak gerek. Dokundukça sesi ciğerden duymak ve işitmek gerek. Ruhtan ve yürekten gelen yağmur bizi ıslatır. Gayrısına ne hacet?


Dağ taşa, kuş ağaca, gök maviye, insana güzel yürek, yaraşır. ' Güzellik ' ve 'iyilik ' yüzden ve özden çok, sözde ve fiilde olgunlaşır. Söyleyecek kelâmın yoksa cümlesiz sükût , yakışır.

Bize hali gösteren değil, ruhu anlatan ve anlayan gerek. Söz de , fikir de, fiil de aynamız. 

Aynanın öteki yüzünü ne edelim? Söz söyle, altın olsun, yüreği doldursun. Yoksa sükût et, elalem seyre dursun.


.


ferkul


2ekim2019
20.30

hep de




Ben her sabah gökyüzüne bakarım
Yıldızlar kaçmış mı diye...
.
ferkul

Hep o şiir.


Bekliyorum
Harfsiz ve kelimesiz 


Renksiz 
Hep o şiir...



Biliyorum
Bütün sözler kifayetsiz


Bir tek hece...



Hep o şiir.


Ömürden bile değersiz.
Gündüz gece.



Hep o şiir


Hep o şiir.



.


ferkul


30 Eylül 2019
23.01

akşamüstü telâşları





Akşamüstü telâşında sokakta yürüyen insanların yüzüne hiç takıldı mı bakışlarınız?

Ne çok azı, gülümsüyor.😦

Ne çok azı, konuşuyor.😯

Ne çok dalgın yürüyenler, koşanlar, otobüs bekleyenler, köşe başı satıcıları, dükkânı önünde uzak ufuk gözleyenler, elinden tuttuğu çocuğun ne dediğine aldırmayarak sürükler gibi çekiştirenler...

Her bir adımda kaldırım kokusu, her bir adımda içten gelen bir aymazlık, bir umursamazlığa bürünmüş, kendinden başkasına aldırmazlık; egzoz dumanıyla karışık gibi, kararmış kalpler...

Biraz nefes alsanız, bir duraklasanız, baksanız hayata, görmüyor musunuz, yanı başınıza düşüyor ayak sesleriniz?...

Bir bakın şöyle; akşamüstü telâşları ne güzel!.


Gün batışı neler söyler, işitebilseniz! Azıcık ucundan bir dokunsanız yüreğe, birbirinize bir bakıp gülümseseniz, küçük bir gül konsa dudağınızın kenarına, selam verse hiç olmazsa sadece gözleriniz.


Ne çok azız. Ne çok eksik. 😦 Halbuki mevsim geçip, gün biterken ömür bitiyor .

Farkında değil misiniz?...


.



ferkul


1 Ekim 2019
19.20

DOĞRUDUR




DOĞRUDUR

Hüzünlü şiirler yazdığım doğru, her bir dizesinden kan damlayan satırlarda yaşattığım hecelerim, kitaplar dolusu yalnızlığım doğrudur, anası ağlayan mutsuz bir çocuk büyüttüğüm yüreğimde. Doğrudur pencere önlerinde güneşi gözleyen çiçekleri suladığım.

Gün yüzü görmemiş salkım saçak ağaç köklerinde beslediğim doğrudur umutları, her bir hayalin kırılışından topladığım bir çok kırık dalım olduğu da. Bitmez sandığım kederlerden ördüğüm kumral saçlarımın da kısalığı, doğrudur. Her kandığım yalandan sonra kesildi her bir teli. Adını unutup tadını bildiğim acılardan biriktirdim uçlarını, uzadıkça kesiyorum, doğrudur.

Doğrudur bunaldığım, denizi başka mavi, martısı çığlık çığlığa, çekip gidesimin geldiği uzak ufuklara. Doğrudur var ile yok arası duruşum. Yüzünde Ayşe’yi gördüğüm çocuğun Fatma olduğunu çok sonradan anlayışım, kalemi ararken silgiyi buluşum, silgiyle yazıyı yazışım doğrudur. Gittiğim her yolun sonunda başa dönüşüm, aklımın da yüreğimden sökülüp, yitip gideceğini buradan anlayışım. Doğrudur ara sıra dalıp gitmelerim, gelmeyeceğini bildiğim kimseyi artık beklemeyişim doğrudur, tükenişim, bitişim…

Gülmelerim de olur ara sıra, gözümün bebeğini sakınışım gülüşümden, doğrudur. Olup bitene, yitip gidene, yalana, dolana, masumiyetsiz saflığa. Artık kimseye kanmayışım doğrudur. İnanmayışım her dost gülüşe, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağına, karanlıkların aydınlanacağına, yeniden doğacağına bir günün, doğrudur umutsuzluğum...

Yine de: bir küçük su damlası, gecenin içinde parlayıp kayamayan yıldız, sabahın içinde duyduğum bir kuş sesiyle aydınlanır her günüm. Adını söyleyemediğim bir çok fidan yeşerir, büyür içimde. Tükenen her şeyle birlikte tükenmeyen bir çok ' ben’ i taşır yüreğim. Uzun saçlarını tarar, geçer aynaya, süslenir. Bazen de bir şarkı mırıldanır içinden. Neşeli, gülümseyen, coşturan şarkılar. Hercai mor menekşelerim vardır, kokusuz, renksiz ama diri. Yürüyüşlerim vardır uzun uzadıya, her adımında kendimi unuttuğum, kaldırım taşlarına adımı yazdığım, mısralarla, şiirle, aşkla yeniden başladığım bitişlerim vardır, usanmadan, bıkmadan yenilediğim, hayallerim.

Doğrudur, içimde kahkahası tükenmeyen bir çocuk beslediğim. Ellisinden sonra büyümeyeceği doğrudur. Varsın büyümesin, serpilmesin, umudu konuştursun, hayali yaşasın, uzamasın, kısalmasın, yaşlanmasın, var olsun. Kimse bilmesin, görmesin, kirlenmesin, kirletmesin, kanmasın, kandırmasın, gülüşü ve direnişi hiç bitmesin.

Doğrudur saçlarımı kısalttığım, böyle yakıştırdığım, her bir telinin kesilişinden sonra akıllanışım.

Bir öyleyim bir böyle, doğrudur istikrarsız duygulanışım.

Ateş olup yanışım doğrudur, küllerimden yeşermesi bir fidanın.

Hepsi doğru, bir ben yanlışmışım, yanılmışlığım, yaşamışlığım doğrudur hiç yaşamamamışlığımdan türettiğim şiirleyişim…

Doğrudur, dört yanlıştan bir doğru çıkarışım.

Doğrudur bir ferkul’ dan aydınlanmışlığım… Geceden sabaha uyanışım, gülmüşlüğüm, ağlamışlığım, yazmışlığım.Yaşamamışlığım

Doğrudur, küllerimden doğuşum…

.


ferkul

29.09.2016
21.32

.

( " PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ "

Adlı kitabımdan

VE

" DOĞRUDUR " adlı yazımdan...)

büyümek

Büyümek de ne zor kelime. 

Ne yaşama sığıyor

Ne yüreğe...

.
ferkul

nerede_sin?...





Öncesi çoktu... 

Sonra, şiir oldu gülüşün. Harfsiz ve kelimesiz söylerken ismini, şarkısı olmayan bir nota gibi, bildiklerimi unuttum.


Unuttum bugüne dair ne varsa dünden kalan. Bilmediklerimse hep o aynı yarın şarkılarının nakaratında şimdi. Bir bardak çayda, boşluğa takılı bir sonbahar sabahında, kaybolup gitti adın ...

Mısra mısra yazılmıştı halbuki, her harfi sevdadandı. Yakışmadı kaleme, alışmadı sevmeye. Öyle kolay mı mevsimleri uç uca ekleyip saatleri sana getirmek? Öyle kolay mı kalabalık düşünmek? 

Dağ başı yalnızlıklarında hapsoldu gülüşün. 

Zira şiir de düş olur, gider zamanla. Şiirin de, düşün de, sevdanın da, dostluğun da kazananı olmayan bir savaşı var seninle. Yenilirsin , yenildikçe bileğilenilir düş/üş/ün. Ki, sevmek dediğin de, insanın en derin düşüncesinde yokluğa mahkum.


Öncesi çoktu, sonrası düştü, nerede_sin?...


.


ferkul

14ekim2018
21.23

Yalnızlık güzeldir



Yalnızlık en iyi arkadaştır, insan olana. Küsmezsin, darılmazsın, gücenmezsin.
Beklemezsin. Sevmezsin, özlemezsin...


Yetinirsin, yetinmeyi öğrenirsin." Çaya bir şeker bile fazla gelir" , der aldırmazsın. Ağır gelir kalabalıklar, yüksünmezsin.


Gözünden yaş gelir, aldırmazsın. Elalem ne der, düşünmezsin. Konuşursun kendinle, söylenirsin, sızlanırsın, seni sana şikayet eder, kendine sırtını döner, açarsın kollarını, "senden başka kimim var ?" der, aynaya sarılırsın. 

Ağaca bakar, dala küser, yaprağı senden sanırsın. Rüzgâra şiir söyler, karda ayak izlerini sayar; yağmurda ıslanırsın. 

Islanmak da güzeldir hani ıssız kaldırım taşlarında. "Koşmaktansa yürümek yokuş aşağı, tırmanmaktan iyidir" dersin, "en iyisi bir bir inmek basamaklardan" ... Öğrenirsin .

Bir şarkı tutturasın gelir, bir yere, bir göğe bakar, şükür edersin. Uçan kuşa özenir, kendi kendine gülesin gelir, gülümsersin.

Kim ne derse desin, 

İsterse hiç bir şey söylemesin😊


Yalnızlık güzeldir . En iyi arkadaştır insan olana.

.

ferkul


26eylül2018
15:41