Bu Blogda Ara

10 Ekim 2019 Perşembe

1.sınıf günlükleri: 3.seri




1.sınıf günlükleri: 3.seri .


( Günlük diyerek başladığım seri yazımın haftalığa dönüştüğünün farkındayım. İnşaallah aylığa da dönüşmez 😊 )


Hayatın ve insan içinde olmanın en tabii hali olsa da 1. sınıfın ve öğretmenliğin de toz pembe renkler içerdiğini söyleyemeyeceğim. Sınıfın içinde pembe bir pamuk şeker ortamı yaratsan da, kapıdan çıktığın anda şeker acıya bulanıp grileşebiliyor. Ufak bir başarı hayal kırıklığının yansıması saygısızlığı yazımın ertelenmesine ve hevesimin kırılmasına sebep olduysa da, sınırsız hoş görü alışkanlığım ve kavgaya ters yapımla bir özürle kapattık konuyu. Kim bilir belki söylenildiği gibi en iyi dostluk ve sevdalar kavgayla başlar sözü, gerçek olur ilerleyen günlerde. Her zaman en çok tekrarladığım en büyük duamdır; Allah bizi kırmayan, incitmeyen, kırıp incitse de gönül almasını bilenlerden eylesin, öyleleriyle karşılaştırsın. Bir gönüle girmeyi başaramıyorsan kırk alfabe öğretsen ve yazsan ne yazar?..
( sanki biraz diyemeyeceğim de, Hz .Ali'nin " Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum ", sözü fazlasıyla, unutulmuş. Her yerde olduğu gibi insanlar saygıyı kendi cephelerinde rafa kaldırmış gibi. )

 ******

Şu meşhur 'Ela ile Lale'yi el ele tutuşturduğumuz günleri yaşamaktayız.😊 Okulun ilk günü ve ilk haftası ağlayan çocuklarla, şimdi bir şeyler başarmaya; sınıfı ve okulu benimseyip fazlasıyla alışarak, öndeki kızın saçını çekiştiren, öğretmen görmeden arkadakine, hatta yan sıralara laf atıp dersi kaynatmaya çalışan, oradan oraya hoplayıp zıplayan çocuklar aynı çocuklar değilmiş gibi.

Onlarda bu gittikçe gelişen özgüven patlaması,en çekingen görünenin bile kendini ifade edişini gördükçe her geçen gün yorgunluğum yerini rahatlamaya bırakıyor. Her ne kadar şu 'çiçek' olma uyarısını (hiç de onaylamıyorum aslında itirafımdır bu arada; kendini kilitlemeyi, ne o öyle özgürlüğü kısıtlanmış kuşlar gibi😊 Ama 40 kişinin sessizliğini sağlamanın ve dersi dinlemenin en kolay yolu olduğu da bir gerçek) sık sık hatırlatsam da, ifade güçleri ve ilerlemenin adımlarını görerek ve yaşayarak hissetmek onurlandırıyor ruhumu.


Bugün biri geldi ve dedi ki; "şu teneffüs zilini kim çalıyorsa ona söyleyelim de beş dakika daha geç çalsın, oyunumuz yarım kalıyor öğretmenim" 😊 . ''Okumayı ve yazmayı öğren, bir mektup yaz bakanımıza, o çaldırıyor zilleri erken", dedim. O konuda da anlaştık. Şimdi yazacağı mektubun hevesiyle Ela ve Lale'ye kapılmış, gidiyor .


Ve bu ara biz hep şu sözleri ve şarkıyı söylerek başlıyoruz ve yaşıyoruz günü:


ÇOK ÇALIŞKAN OLMALIYIZ
Çok çalışkan olmalıyız
Çok çalışkan olmalıyız
Bu ulus için, bu vatan için
Çok çalışkan olmalıyız


Tembel tembel durmamalı
Günler hiç boş kalmamalı
Bu ulus için, bu vatan için
Çok çalışkan olmalıyız

.
Her iş zordur bilmeliyiz.
Güçlükleri yenmeliyiz
Bu ulus için, bu vatan için
Çok çalışkan olmalıyızzzz



...


( Şarkılar şiirden doğar, şiir yürekten. Yürek de sevgiyle çoğalır. Sevebilen, sayabilen şiirleri hece hece yazıp yetiştirmek, şarkıları coşkuyla çoğaltmak muradımız. Hoşgörüyle, azimle, inançla büyütmek iyiliği ve güzelliği, yayabilmek kokusunu kilometrelerce uzaklara, duyulsun diye sesimiz, işitsin diye büyümüş ama yüreği küçülmüş insanlar.
İleriye, birlikte ve daima... )
.


ferkul


3ekim2019
23.50

Hiç yorum yok: