Bu Blogda Ara

28 Ekim 2019 Pazartesi

Uykuya hicret ettim. .



Bu akşam bir başkayım. Biraz dargın, biraz mahzun, biraz darmadağın. Başımda bir ağrı, gözlerim yorgun sanki göğe bakmaktan. Ne olur? Arasıra yere de bakabilmeli insan. Dibi de görmeli, dipsizliği de, tepeyi de, dağın en zirvesindeki ağacı da, ağaca konmuş kuşun kanadını da...

Bir çok yarım kalmış yazı eşikte beklerken, her birine ayrı ayrı şöyle bir baktım, geçtim. Sokakta yürürken köşe başındaki mendil satan çocuğa bakar gibi. Her biri kaleme dargın besbelli, ucu kaçmış cümlelerin, hiç birinden yok medet. Sanki saçılmışlar halının ortasına, toplanmayı bekleyen oyuncaklar gibi. Sizin mi, benim mi, orası ayrıca bambaşka derin bir mevzu. Denize dalga sorulur mu?


Bir milyon çay içtim yine, bin milyon kere düşündüm düşünmemeyi. Biraz dizi, biraz balkon, bir kaç çamaşır astım iplere, yıkanıp da arınmış ruhları asar gibi. Kurusun da bir daha kirlensin der gibi, çırpa çırpa kırışmasın, eskimesin, yıpranmasın diye diye. Yine, yeniden kullanılsın, yorulmadan yenilensin, dirensin diye de belki. Giydiklerimiz ruhları temizler mi? Orası ayrıca başka konu. Dala ağaç, sorulur mu?


Bu akşam başka akşam. Derlenip toplanmalı. Uyumalı... Bıraktım ipin ucunu, bıraktım odada konuşup duran televizyonu, balkondaki fesleğeni, aynaya bakıp bakıp kafeste şarkı söyleyen kuşumu, dolunaylıktan dönen ayı, kayıp durmaktan usanmayan yıldızı, sokaktaki dinmeyen kavgayı. İçimdeki susmayan kelimeleri. 



Uykuya hicret ettim. ..


.


ferkul

15ekim2019
01.10

Hiç yorum yok: