Bu Blogda Ara

28 Ocak 2021 Perşembe

Dengede durabilmek

 



İnsan olmak akıldan çok, duygudan ibaret olmak demek. Duygular olmasa, hata diye bir şey olur, muydu?.. 
 
Akılla hareket etmekle kazançlar, duyguyla yaşamımızı yönetmekle kayıplar yaşamıyor muyuz çoğu zaman? (Bazen tersi olabildiğini de inkâr etmek mümkün değil. )
 
Ya da akıl, bizi yanıltıyor mu bazen?
Merhameti ve şefkâti konuşturmamakla, sadece biz kazanıp, diğer insanlara ve canlılara kaybettirdiklerimizi göz önüne alırsak, aslında kendimizi de yok ettiğimizin farkında mıyız?
 
Dengede olmak, düşüp kalkmamak, düşmekten ziyâde ayakta dik durabilmeyi başarmaktır. Öyle ya da böyle, tek başına akılla veya duyguyla muhakeme etmek de imkânsız. 
 
O halde yaşamda akılla duyguyu birlikte götürmek galiba en iyisi.
 
 
Ne dersiniz?
.......................................
 
ferkul
27 ocak 2021
15.55

25 Ocak 2021 Pazartesi

sevmiyorum

 

 
Bugün pazar.
Pazarları sevmiyorum.
 
Daha fazla hüzün, daha fazla sen. Daha çok ben. Işıltılı bir karanlık. Var ile yok arası bir karmaşa. Orta yerde sükûttan bir ova, boşluklar dağ.
 
Ben beni, sensiz taşıyamıyorum.
 
Hem yağmur da yağıyor, uzatıp ellerimi tutamıyorum. 
 
 
Bugün pazar.
Pazarları sevmiyorum.
 
....................................
 
ferkul
 
24 ocak 2021
13.05

 

23 Ocak 2021 Cumartesi

Kimsesizlerin Tek Sahibi

 


Herkesin sahihî herkesi, kimsesizlerin tek sahibi olan Allahım!
 
Bizi sevdiklerimizle imtihan, eyleme. Kalbe düşürüp gönüle yerleştirdiğini, gözden düşürme. Yolumuz yolun, düşümüz nurun olsun. Bize senin sevdânı unutturacak, adını dilden çıkartacak, imtihanlar verme. Bizi, sensiz perişân, rüsvâ eyleme.
 
Yanılıp şaşırıp yoldan çıkanlardan, merhâmet ve şefkâti yürekten silenlerden, etme. Sevginin ve acının rengini karartma. Dilimizi, bedenimizi, ruhumuzu nurundan eksiltme. Bizi senden başka muhannete muhtaç, eyleme. Düşürüp de, yerde bırakma.
Seni seven, senin sevdiklerinden, sana razı olan, senin razı olduğun kullarından olmayı nasip eyle.
 
Bana, sevdiklerime, sevenlerime, sevmeyip de yüzüme gölge düşürmeyenlere, sana ve senden gelene razı olanlara, dostuma ve hattâ düşmanıma sevmeyi ve sevilmeyi ihsân eyle. Nasibi ve bereketi üzerimize rahmet edip yağdır. Bize birbirimize ve sana hayırlı olmayı, hayr ve hasenâtta yarışmayı, sağlık ve sıhhatle, dünya ve ahiret mutluluğuyla, inşirâhla süslenmiş ruhlar ve bedenler ver. Senden ve senin gazabından, yine sana ve merhâmetine sığınanlardan olmayı nasip eyle.
 
Elimizi, dilimizi, bedenimizi ve düşüncemizi, nurunla aydınlat, karartma!..
 
 
Bizi sensiz, kimsesiz bırakma.
Bizi , bize bırakma...
 
 
........................................
 
ferkul 
 
2ocak 2020
13.11

14 Ocak 2021 Perşembe

kitaplarım

 


Okumak isteyenler için DM ve İnternet sitelerinde...

kendim olmak

 


Kimsenin okumadığı kitaplar yazıyorum. Kimsenin duymayacağı feryâtlar içimde. Şiirler okuyorum, sonra uzun uzun cümleler kuruyorum beyaz satır aralarına dizelenmiş sıra sıra. Siyah harfler, noktalar, virgüller, sorular en çok...
 
Kendime bile söylemekten çekindiklerim, çırılçıplak bir beden gibi. Yürek ortada. Yalın ve yalnız yürüyorum şiir sokaklarında.
 
Duymuyorsunuz.
İşitmiyorsunuz.
 
Öyle yazıyorum, öyle medet umar gibi satır aralarından, başlıklar süslüyorum hüznün renkli yüzüne. Çiçekler beziyorum gözyaşımdan kokulu.
 
Görmüyorsunuz.
 
Kimsenin yürümediği yollardan yürüyorum. Kimsenin geçmediği sokaklardan ürkmüyorum.
Selâm bile vermemem gerekenlere, 'nasılsın' demeyi 'zûl' görene, hal hatır soruyorum. Kırılıp, üzüldüğüme, parça parça lime lime edene, gülümsüyorum. İyi dileklerimi sunuyorum.
 
Sahi, ben salak mıyım neyim.
Bilmiyorum...
 
Başım bana ağır. Yüküm yüreğe sağır. Hüzün bedene kahır. 
 
Tam da göğsümün ortasında, bir sorun var, biliyorum.
 
Yine de kendim olmaktan vazgeçemiyorum.
 
.............................
 
ferkul 
 
19 Aralık 2020
01.14

12 Ocak 2021 Salı

beyaz bir güvercin

 


Yeni bir yazıya başlayabilirim. Çiçeklerden, böceklerden, kuşlardan, bahardan, gelecek güzel günlerden bahsedebilirim belki de. Koklanılmayan nergis zamanlarından çalınmış, demli bir çay sunabilirim, sıcağı soğuktan çatlamış parmak uçlarınıza değe değe. Belki bir de şiir okurum, kekeme düşlerden oluşmuş bir dille, hecelerden kelimelere, sonra devrik cümlelerle köprü kurarak yürek yaralarına.
 
 
Ya da oturur, pencere önlerinde veya balkon demirlerinde tünemiş kumruları seyrederim. Kanat çırpmaya üşenen, ağaç yerine evlerin beton soğuna konmayı seçen, ruhu bulanık kumrulardan. Renk renk sayabilirim her birini, çoğunlukla kahverengi ve gri. Bakışırız öylece, cadde boyu arabalar, korna sesleri, karşıda çam ağaçları... Selâmlaşma ihtimalimiz de mümkündür mevsimsiz rüzgâr ıslıklarıyla.
 
Belki bir milyon kez aynı şarkıyı dinleyebilirim de döne döne, binbir kez aynı duayı tekrarlayabilirim de beynimde, dilimde. Düşünürken, konuşurken, yanlışlıkla Ayşe'ye Fatma, Ali'ye Osman da diyebilirim de, kimbilir?
( Ama söz veremem, garantileyemem. Ayşelerin Fatma çıkmadığına, Alilerin Osmanlaşmadığına kim yemin edebilir? Kâmillerin, Kazımlaşmayacağına, Suzanların Suzi'ye dönüşmeyeceğine kim söz verebilir?)
 
 
Ya da, gidip bütün evi temizleyebilir, lavaboları ovabilir, yerleri silebilirim, en temizinden. Belki bir kek de yapılabilirim en ıslağından, kurumazından. Bir börek de öylesine, yenilir içilir. Sevilir belki. Hatta bir kaç çeşit çorba yapabilirim, en acılısından.
 
Ya da oturur günden ve dünden bağımsız, düşler kurabilirim en alâsından, gerçekliksiz.
Gülebilirim de kahkahalarla, en gülünmeyeceğe. İçim çığlık çığlığa ağlayabilirim de kimseler duymadan, görmeden; en ağlanmayacağa. Öyle, tepkisiz de bakabilirim doldurulması mümkünsüz boşluklara.
 
Ya da söylenebilirim içimden deli deli. Kırabilirim, kızabilirim beni. Bağırıp çağırıp, ortalığa döküp suskunluğumu, olanı ve olmuşu şikayet edebilirim kendime, sessizce.
 
Bu kış günü ve #coronada, kusabilirim de, susamışlığımı. Zaten benim ruhum, uçmasını unutmuş, beyaz bir güvercin değil mi?
 
 
Her şey ve hepsi mümkündür, şimdilerde...
 
....................................
 
ferkul
 
11 Ocak 2021
14.05

11 Ocak 2021 Pazartesi

Çaya bir şeker, " iyi" gelir.

 

 
Sonra, yutkunduk. 
 
Bir saksı koyduk balkona, bol yapraklı. Mor ve yeşil. Kokusu yarınlara saklandı fesleğenlerin, kurudu dalları, kökü karıştı toprağa.
 
Unuttuk adını mavilerin. Rengiyse göğe yakıştı, güneşle eş, bulutla kardeş...
 
Bir çay koyduk kan kırmızı. Demini aldı hüzünler. Çok çok uzakta artık kanadı kırık martısıyla denizler. 
 
"Sevmek", dedik, zaten düşten öte, nedir? Düşse, bizden, kendimizdendir.
Hamd ile tevekkül de, kaderdendir.
 
Bir uyudum, bir yudum daha.
 
 
Çaya bir şeker, " iyi" gelir.
 
..................................
 
ferkul 
 
20 Aralık 2020
13.51

 

Tükenme!...

 


Yüreğimin tam ortasına oturmuş bir dağ gibisin
 
Gitme!....
 
Sonrası bozkır bir ova, dalsız, budaksız ağaçsız. Kuru bir toprak, tuzsuz bir aş, şekersiz bir kahve yudumlar gibi, bitişi sözlerin.
 
Bitme!...
 
Yollar uzun, yollar dar ve çetrefilli. Gidiş gelişler hep bir medcezir fırtınası gibi gemide. Yelkenlerim hep fora. Yenilen, yen kendini benimle.
 
Eskime!...
 
Tükenip bitse de aşklar, yalana dönse de doğrular, tek başına bir dağ olsan da düz ovada, dik dur, kaldır başını.
 
Eğilme!..
 
Geçip gitse de yıllar, eksilse de bir bir dostlar, dağılsa da kalabalıklar, kimse ol kimsesizliğe. Tut bir elinle diğerini.
 
Eksilme!..
 
 
Ve şarkısı ol denizlerin, uçsuz bucaksız bir mavinin nakaratında, bulutlara uzansın elim. Dalgası sen, martısı ben.
 
 
Tükenme!...
 
..........................
 
ferkul
 
5 ocak 2021
00.40

Haydi sen, Gel de Gülümse şimdi...

  


 

 

Şimdi, bir bardak demli çayı birlikte yudumlamak vardı. Bir çay bahçesinde, ağaçlar ve dallar kolkola. Gökyüzünün kardeşliği, bulutlar ve güneş; mavi... Adımlamak vardı, sahil boyunca. Kumlar, dalgalar, martılar. Konuşmadan anlaşmak, sustuklarını da işitenin kalabalığında huzur.

Sonra yine, çay...
Sıcak ve içten bir yürek safiyetinde demi. Paylaşmanın ve samimiyetin güzelliği.

Uzun uzadıya sevmeler vardı, dokunmadan yüreğe, karıncayı bile incitmemenin ürkekliği. Kırıp dökülmeyi öğrenmemişliğin inancı. Ve güven, her ince istihzâya gülümsemek, söylenen her sözde kalabilmek. Aldanmak da belki bir gülüşe. İnanmak hatta, sevmelerin gücüne. Dökülüp saçılmadan, parçalamadan kelimeleri, şiire bölünmek vardı satır aralarında.

Sonra şarkılar, yok mu, ah o şarkılar...
Nakaratıyla ölüp ölüp dirildiğimiz;
"şu dağlarda kar olsaydım", deyip de kuru toprağı yeşerttiğimiz.

Dinginlik, sükûnetinde kabulleniş. Sorgulamadan hayatı, dostluğu ve sevdâyı, bir bardak çayda demlenmek vardı.

Oysa,
"Dağıldı ka/la/balıklar,
Herkes kendi yalnızlığında şimdi."



Haydi sen,
Gel de
Gülümse şimdi...
...................................

ferkul

3 ocak 2021

2 Ocak 2021 Cumartesi

İçim dışım zemherî.

 


Çok birikmişliği sere serpe serdim önünüze. Eskiyip de yenilenmeyi dilemişliği. 
Düşten öte, günden beriye. Arkada bir resim; savaştan arta kalmış, virâne bir bahçe içi ev, tahtaları sökülmüş , perperişan kapılar, pencere önlerinde aç, kediler. Şiirler, mısralar, yarım ve eksik yaşanmışlıklar. Kelimeler, harfler, sıra sıra diz dize.
 
Şimdi uzak bir şarkıda, çisildeyen yağmur altında oturmuş, ıslanmamayı dileyen bir ağaç sükûnetinde kahvemi yudumluyorum. Bir mucize bekler gibi, sevgiden köprüler kurarak içimde. Umutlarım dağ, düşlerim alev...
 
Bir fırtına geliyor, bir sinsi rüzgâr, bir sel dolusu afet, yerle bir! ..
 
Sonra tekrar kollarımı kavuşturup göğsüme, silbaştan diziyorum dünde kalmış yarınlar için, renkli ve düş kokulu umut çizgilerini önüme. Vazgeçmek yok diyorum, pes etmek yok, yol dediğin yürümek, dağ dediğin aşılmak için. Kızamıyorum da hiç, alışmak da böyle bir şey galiba. Sadece seyrediyor, öylece geçip gidenlere bakıyor, gülümsüyorum.
 
Böylesi sahte gülümsemelere, inanmışlıktan hebâ olmuş bir ömre, acıyorum. Kar altında beyaz bir kardelen arayışı kadar saçma, yağmurdan sonra gökkuşağı beklemek kadar fevri. Çocuksu ve şakacı cümleler sarfediyorum. Yalan söylüyorum, yalan.
 
 
İçim dışım zemherî.
 
Böyle bir şey mi yaşamak dedikleri...?
 
.............................
 
ferkul
29 Aralık 2020
15.14