Şimdi,
bir bardak demli çayı birlikte yudumlamak vardı. Bir çay bahçesinde,
ağaçlar ve dallar kolkola. Gökyüzünün kardeşliği, bulutlar ve güneş;
mavi... Adımlamak vardı, sahil boyunca. Kumlar, dalgalar, martılar.
Konuşmadan anlaşmak, sustuklarını da işitenin kalabalığında huzur.
Sonra yine, çay...
Sıcak ve içten bir yürek safiyetinde demi. Paylaşmanın ve samimiyetin güzelliği.
Uzun
uzadıya sevmeler vardı, dokunmadan yüreğe, karıncayı bile incitmemenin
ürkekliği. Kırıp dökülmeyi öğrenmemişliğin inancı. Ve güven, her ince
istihzâya gülümsemek, söylenen her sözde kalabilmek. Aldanmak da belki
bir gülüşe. İnanmak hatta, sevmelerin gücüne. Dökülüp saçılmadan,
parçalamadan kelimeleri, şiire bölünmek vardı satır aralarında.
Sonra şarkılar, yok mu, ah o şarkılar...
Nakaratıyla ölüp ölüp dirildiğimiz;
"şu dağlarda kar olsaydım", deyip de kuru toprağı yeşerttiğimiz.
Dinginlik, sükûnetinde kabulleniş. Sorgulamadan hayatı, dostluğu ve sevdâyı, bir bardak çayda demlenmek vardı.
Oysa,
"Dağıldı ka/la/balıklar,
Herkes kendi yalnızlığında şimdi."
Haydi sen,
Gel de
Gülümse şimdi...
...................................
ferkul
3 ocak 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder