Bu Blogda Ara

26 Nisan 2021 Pazartesi

küstüm.

 


Kendime küstüm. Her şeye düş'tüm. Suya, ağaca, kıştan sonra çiçek açamayan bahara, aynadaki yüze, kısa saçlarıma, gülmeyen bahtıma küstüm.
Küstüm, küstüm işte, küsüm.
 
Kaleme, kelâma, çıkılamayan yokuşlara, inilemeyen kuyalara, yukarıya, aşağıya, dosta, düşmana, kardeşe, yâre, yârene, düşene, düşürene, sevmeyi bana sevdirene, küstüm.
 
Haberi var mı ayın kayan yıldızdan? Meçhûl doğrulardan yola çıkıp eğrilerin çizgisel olanından. Silinmeyen noktalara, varılmayan yollara, çıkmaz sokakların kaldırım taşlarına. Aya da, yıldıza da, bir türlü olmayan sabaha, gelmeyen o güzel yarınlara küstüm.
 
Bardakta soğuyan çaya, hatrı olmayan kahveye, dokunulsa da kokmayan fesleğenin yapraklarına, menekşenin solgun moruna, yazılamayan şiire, söylenilmeyen şarkının nakaratına, sevdânın en yalanından beride dolanına, küsmenin en dibine düşmüşlüğe, küstüm.
 
Küstüm işte, küstüm. 
 
Sana değil bize, 
    Ben bana değil,
         Kendi kendime ,
                                     küstüm.
 
Ötesi var mı, küsmenin?
 
Ötesi var mıdır, kendinden vazgeçmenin?
 
...............................
 
ferkul 
 
24 Nisan 2021
01.13

9 Nisan 2021 Cuma

Çiçekleri kopartmayınız...

 


Bırakın kalsın kokusuyla. Kurusuyla, dalıyla, yaprağıyla. Takılmış uçurtmasıyla. Bırakın öylece, yalnız, biri bin eden rayihâsıyla.
 
Çiçektir, adını sanından almış. Dokunmayınız!.
 
Dalına konmuş kanadı kırık kuşlar, rengârenk mevsimlerce böyle gelmiş öyle gider; sabahı bekler akşamlar. Hep böyle miydi sevdalar?
 
 
Tutunmuş bir çorak toprağa. Yapışmış kökleriyle, kucaklar gibi dünyayı, sarılır gibi gövdesine, sarılır gibi kendine, direnir fırtınaya, yağmura. Hep yek ve tek başına..
 
Çiçektir, kokusuna aldanmayınız, gücünü güneşten alır, yaprağı karanlığa kapanır. Dalından kopunca dağılır, elde durmaz, yüreğe konmaz, toprağa yakışır.
 
 
Çiçekleri kopartmayınız...
 
 
...............................
 
ferkul

Her şeye rağmen

 

 
Her şeye ve herkese rağmen, gülümsemek de mümkündür.
 
Şifâ niyetine, ilâç olsun diye mahzun gönüllere. Bazen de inattır fırtınayla birlikte esen rüzgâra. Kötülüğün ve şerrin, musîbetin ve kaderin cilvesine tevekkülle. İçimiz kan, dışımız papatya. Kapansa da akşamlara, ışık olsun diye karanlığa.
 
İyilik ve özveri andıyla, bıkmadan, usanmadan, yine ve yeniden sevmenin ve sevginin gücüne inananlar adına.
 
 
Bir parça gülümse...
 
 
...................................
 
ferkul
 
25 mart 2021
11.44

 

Biliyorum

 



Biliyorum sen de sevmedin beni 
 
Gülüşler biriktirmiştim bin yıllık, gözbebeklerimde oysa
Bir kaç fesleğen, bir menekşe kokusu kadar sade bir dokunuş, iştahsız
Konuşunca bahar oluyordu, kışsız, karsız, rüzgârsız
Susunca duman grisi bir yalnızlık
 
Sevgiler toplamıştım düş bahçelerinden kokusuz
Renk renk papatyalardan sorgusuz, ihanetsiz
Biliyorum sen de sevmedin beni
 
Yokuş aşağı yuvarlanan taştan medet umar gibi
Sarılırcasına kuru kökümle toprağa
Sarılmış, kucaklamıştım yüreğini oysa
Kocaman öpmüştüm uzak gözlerini
Sana söylemeden şarkılar dizmiştim ufuklara,
Sen bilmeden de sevmiştim, ellerimle tutunur gibi kazıyarak saatlere
 
Biliyorum, biliyorum
Sen de görmedin, bendeki seni.
Bir kaç kırık kelime, biraz türkü söyler gibi
Karışık ortaya
 
Gölgene sığınmış, sana sarılmıştım oysa
Son umuduymuşcasına yaralı bir serçenin
Titrek, ürkek, korkulu
Adına takılı plâk gibi
Olmayacak düşe tutuklu
Öylece, söylemiştim sayısızca.
 
 
Biliyorum
    Biliyorum
         Sen de
             Sevmedin beni...
.............................................
 
ferkul 
 
28 şubat 2021

nerede

 


Nereye gitti o kalabalık?
 
Güneş yüzlü, gül yürekli dostlar,
     kan kırmızı kardeşler,
gülüşü ışık saçan çocuklar,
       cana cân katan sevgiler,
           merhâmet ve samimîyet? 
 
 
Neredesiniz ey halkım ! ?
 
...............................
ferkul

muamma

 


Bazen bir yerin, bir ağacın, içtiğiniz bir bardak çayın, gittiğiniz mekânın ve oturduğunuz sandalyenin bile kıymeti ve değeri olduğunu fark ettiniz mi hiç?
 
Yürüdüğünüz yolun kıymeti, kaldırım taşındandır. Toprak yolun tozunu değerli kılan çamurunun özelliğinden. Mesâfelerin uzunluğu varılacak yerin değerinden, sevgilerin kalıcığı yürek sesinizin tınısından.
 
Ayrıntılara takılmak, nesneleri ayrımsamakla da ilişkili sanırım. Yaşadığını, nefes alırken bile ölçerek, duyarak ve hissederek algılamak yorsa da, farklılık yaratsa da toplum içinde, "var oluşun" bir parçası aslında. Olması gerektiği gibiyi değil, "olduğu gibiyi" nedenleriyle kabullenmek en gücü. Fakat varlığımızın işareti. "Hatasıyla, günahıyla, yanlışıyla bu hayat bizim." 
 
Ve farkındalık, gittiğin yolun kendisinden çok, adımların ve sonunun önemi.
 
Ama çoğunlukla da insanız işte. "Ànı yaşamak, ánında yaşamakla eş." Bazen yolu sadece yürümek istersin. Öylesine ve biteviye yaşamak hayatı. Yarını düşünmeden. Bugünü es geçmeden. Şimdiyi soluklamak, hem içeriden hem dışarıdan.
 
"Bugün yoksa, yarın zaten hiç olmasın". 
 
Bu zihniyet belki bizi gerçekten yaşatabilir, veya yok edebilir. Biraz tehlikeli bir içgüdüm aslında. Gelecek kaygısıyla şimdiyi görmüyorsak, güzel günler beklentisi bugünü kapatıyorsa, aldığımız nefesin ne kadarı bizim? Aynadaki görüntünün ne kadarı biziz?
 
Ve gittiğin yol, kaldırım taşı, oturduğun sandalye, içtiğin çay, asıl şimdinin.
 
Ötesi , bir muamma. 
 
Öyleyse, bir parça şimdinin tadına varmalı. Anılar ve beklentilerden uzak, şu anı lâyıkıyla yaşamalı.
 
Sanırım yaşamanın en kısa tahlilî de böyle olmalı...
 
..............................
 
ferkul
 
6 Nisan 2021
16.43