Sevmek lâzım.
Ekmeğe sürdüğün reçeli, ayağına takılan taşı, aynadaki yüzü, çaydaki şekeri, iki kelime kurup selâm verebildiğin insanı, köşe başlarını, yol sonlarını, gökte uçan kuşu, havadaki buğuyu, sisi. Hattâ uzatıp da ters dönen elini.
Sevmek lâzım kendini.
Olur olmaza gülen yüzünü, acıya bal katan dilini, çamura düşen mendilini, boşluğa takılıp durmaktan usanmayan gözlerini, her defasında yanıla yanıla eskiyen yürek izini. Hatasıyla, günâhı ve sevâbıyla, günü, dünü . Yarına uzanan akşamı, umuda ışık olan sabahı, yana yakıla beklenen o beşinci mevsim telâşlarında çırpınan hayâlleri.
Salkım söğüt ağaçları gibi, güçlü, azimkâr ve dimdik. Yere doğru eğilse de kolların, toprağa doğru çekse de seni dalların , tam ve doğru , hattâ stabil. Olduğunca ve olması gerektiğince yürekten ve yüreksizlikten aldığın güçle, azimle, SEVMELİ.
Kabullenip sana verileni, nasip edileni, lâyık görüleni, şikâyetsiz, sitemsiz ve hüsn-ü zânla, kendini de GÖRMELİ.
Aynalara gülümsemeyi, yürüyebilen ve koşabilen ayaklarına şükretmeyi, kışa rağmen bahar özlemini, üşüyen parmak uçlarına aldırmadan, sevmeyi UNUTmamayı. Herşey ve herkes için, rağmenlere rağmen, iyilikle ve güzellikle, adım atabilmeyi.
Değiştirebileceğin şeyler için renk kuşanmayı,
Değiştiremeyeceklerin için, onca renk içinde kala kaldığın siyahı, ışıksız karanlığa bile, teşekkürü.
Sana, ruhuna , bedenine ve yarınlarına ŞİFÂ niyetine, durgun su gibi.
SEVMEK , lâzım hayatı ...
....................................................................
ferkul (fatma erkul)
4 şubat 2023
14.20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder