İTİRAf_name
Yaşadığım kadar, yaşadım... Ne bir eksik, ne bir fazla... Hepiniz
kadar güldüm, ağladım, uyudum, uyandım... Herkes kadar kendimi gecelerde buldum
çoğu zaman... Herkes kadar gündüzü yaşadım, geceyi duydum... Sessiz
geceler ne çok konuşturur adamı bilirim, ne çok susturur, ne çok şey söyletir
kendine... Konuştuğun kadar yaşarsın, sustuğun kadar çoğalırsın...
Ve yıldızlarda saydım gözlerimi, bir kaydım, bir uzandım,
azaldım, çoğaldım... Sabah güneşiyle uyandım güne, akşam grubuna karşı yazdım
şiirlerimi, denizin dalgasına, mavisineydi övgüm, kendisine değil... Tan yeri
ağarınca açan, geceyle birlikte kapanan papatyaları konuşturdum, sarı elbiseme
övgüler döktüm, her gün önünden geçtiğim salkım söğüte anlattım derdimi, yalan
da söyledim hatta kimi zaman dizelerimde... Siz sandınız ki öyle büyük aşklar
yaşadım, öyle büyük ayrılıklar, öyle büyük acılar, mutluluklar, hepsi de
benimle... Kim bilebilir benden başka?.. Kim görebilir ferkul'u benim kadar?...Ya
hep konuştum, ya hep susturdum kalabalıkları, kabalıkları... Hiç içinde olmadığım bir hayatı seyrettim dışarıdan;
sizler gibi, film izler gibi... Dilediğim hiç bir şeyin gerçek olmadığını da
anladım, istemediğin her şeyin dilediğinden fazla yaşanilabilirliğini de... Sevgiyi
de gördüm, nefreti de....
Ta ciğerime kadar işleyen mutsuzluğu da yaşadım, küçük bir
kar tanesinin avucuma konuşundaki çocuksu sevinci de... Acıyı da gördüm,
hangisi iyidir dedim, mutsuzluk mu daha fazla kanatır insanın yüreğini acı
mı?... Bilemedim... Ne kadar hüzün benden bir parça, desem de; bir yanım
hep açmaya hazır bir gül goncasıydı hep... Açıldım, saçıldım, döküldüm
salkım saçak, kapandım da zaman zaman.En dipte olmak nedir, karanlık nedir,
nasıl aydınlığı unutur insan zamanla, onu da gördüm... Bitti sanılan her şeyin yeni bir başlangıç
olduğunu da... Işık her zaman vardır, ne kadar karanlık olsa da, aydınlanır
insan... Ha ışıksız yaşamışsın, ha sevgisiz, demedim... Kendimi sevdim,
direndim...
Tahlil ettim, sorguladım, ayrımsadım, ayrılmadım hiç yaşam
denilen anlamsızlığın içinden, hep yanındaydım kendimin, hiç yalnız bırakmadım
onu, kalabalıklarda bile... Sabaha kadar uyumayıp anasını yorgunluktan bitiren
bir çocuğun sabah gülümseyişindeki unutuşu da yaşadım, bir gece önceki
bitkinliğin dinişini de... Tükenişi de... Dursun artık zaman, saatler geçmesin:
ölsem, dediğim zamanlar da oldu, hiç bitmemesini istediğim saatler de... Zaman
dursun, ölsem, zaman dursun, kalsam hep böyle, yüzümde bir gülümseyiş, bitmesin
bu an, dediğim de... Ölmek istemekle, hiç ölmemek arasında gidip gelen bir
tuhaf şizofrenik davranış biçimiydi hep benim için yaşam denilen döngü... Kimin
için değildir ki?...
Sizler kadar yorgunum, sizler kadar bitmiş... Gelgitlerim de
sizden farklı değil... Sizlerden çok umudum yine de, hayal de kurabiliyorum her
şeye rağmen... İnsan kırklı yaşları geçince hayal kuramaz artık, deseler de
inancım tükenmedi... Bitmedi bekleyişim.. Hep beklersin ya,bir insanı, bir
olmazı, bir hayali, bir amacı, belki bir sonsuz sevgi arayışını, son nefesini
verinceye kadar hiç gelmese de, bekleyişler bitmeyecek asla, ve bitmemeli de...
Dönüp dolaşıp aynı kapıya geldiğim zamanlar da çok oldu, o
kapıyı çalmadan geri dönüşüm de... Ama hep yazdım, okunsa da, okunmasa da,
beğenseniz de beğenmeseniz de, kendimi de dile getirsem, sizi de döksem
kağıtlara, klavyeye, günlüğe, çantamdaki yıpranmış not defterlerine... Gittiğim
her yerde karalanmış bir kaç satır bıraktım hep ardımda... Küstüğüm de oldu
kaleme, dostlara, dostsuzca yaşamaya...Yazmadan geçen yılları ve günleri yaşanmamış
saysam da, en çok kendime küstüğümü fark ettim her dargınlıktan sonra af
diledim kendimden, kalemimden... Ne ederse kendine, ediyor insan...
Kimse yapamaz senin kendine ettiğin kötülükten fazlasını, sen
istemezsen...
Çoğaldım, azaldım, bittim, tükendim, yeniden doğdum, yıkıntılardan
bir köşk yaptım kimi zaman,yeniden dirilttim içimdeki çocuğu... Kimi zaman da
kendi ellerimle boğdum, bağırta bağırta... İnsanı yaşatan sevgi, kendine
duyduğun saygıymış.Her şey tükense
tükenmemeli... Sevmediğin, sevilmediğin kadar çirkinleşiyorsun
zamanla...
Sevmek ve sevilmekmiş insanı güzelleştiren, sevdiğini
yaşatan.... Sevmeli...
Yaşadığım kadar, yanıldım, yanıldığım kadar yaşadım...
Bu ikilem hiç bitmeyecek, anladım...
Her şeyi gördüm, içim rahat....
ferkul
27 ocak2011
01:56
1 yorum:
Böyle bir yazı yazmak isterdim kendimi anlatmak adına.
Yüreğine sağlık...
Yorum Gönder