DÜŞÜN(ME)MEK
Günlerdir evden
dışarı çıkmıyorum. Yemek yapmıyor, bulaşık yıkamıyorum. Evdeki yerleri silme
takıntım dışında hiçbir şey yapmıyorum. Hiç kimseyle görüşmüyor, kendimle de
konuşmuyorum. Öğlenlere kadar, hatta
akşamlara kadar yatıp uyumak istememe rağmen dinlenmiş vücut dinlemiyor. Sabah
erken kalkıp çay koyuyor, saatlerce çay içip televizyon dedikleri ses ve görüntü yumağı
açık, gah telefonda, gah tablette oyun
oynuyorum. Sonra çay bitiyor, bir daha demliyorum, bir daha,
bir daha, bir daha… Balkondan görünen
çam ağaçlarına bakıp onlarca sigara yakıyor, bir banktan öbür banka, bir
koltuktan öbür koltuğa uzanarak vakit geçiriyorum. Yapmam gereken bir sürü iş
olsa da kimin umurunda? Yapmıyorum.
Kendime kendimi protesto ettim. Telefonda yeni icat edilen bu oyunların düşünmeyi
engellediğini fark ettim. Oynarken hiç düşünmüyorsun, sorunlar, geçmiş, gelecek, şu an, hiçbir şey umurunda olmuyor,
oynuyorsun, bitmiyor, ilerlemiyor, sonu gelmiyor,
ama oynamak seni oyalıyor, bir şey kazandırmıyor, boşa geçirilebilmiş hayattan
çalınmış saatlerden başka. Dünyadan
uzaklaştırıyor, yorulmuyor, yormuyorsun beynini. Bir tür uyku transı… Ayıplamayın, bazen
herkese lazım, eleştirseniz de kimin umurunda?
Yürümüyorum da. Halbuki
en çok sevdiğim başı boş amaçsız saatlerce yürümektir. Yürümek, düşünmeyi
çoğaltıyor, benim için yürüdükçe büyüyen
kelimeler yumağı her adımım. Düşünmeyi kendime yasaklamak yürümemi engelliyor. Yürümeyi
de protestodan sayıyorum.
Sevmeye başladım bu boş_luğu. Fark ettim ki düşünmeden, öğrenmeden,
bilmeden, öğretmeden, yanılmadan, yanıltmadan, yalansız, kavgasız, savaşsız,
saf yaşamak da en büyük beceri bence. Ot gibi derler ya, sahiden
öyle de olsa, otlar aylarca yeşil kalabiliyorlar, ne rüzgarda, ne yağmurda, ne
fırtınada yıkılmıyorlar. Çünkü ot dediğin, yerde bitiyor, ezip geçsen de
üstünden, kendini çok zaman geçmeden düzeltip yine çimen olabiliyor. Öyle kolay
değil ot olması da. O yüzden küçümsemeseniz iyi olur bence…
En çok akşamüstü boş_luğunu seviyorum. Oturuyorsun, uzaklara dalıp, dağların arasından görünen giden akşamın kızıllığı sana el sallar gibi bakarken içtiğin çay sigara sana kendini hatırlatıyor.
Uyanmak istemediğim bir rüyada gibiyim. Boşluk, tembellik,
verimsizlik, hiç bir şey yapmadan hiçliği kabullenmek güzelmiş aslında diyorum.
Yılardır kendimi bu kadar boş bırakmadığımı fark ediyorum, gülümsüyorum.
Yalnızlık güzelmiş, diyorum
Uykuda olan herkese ve her şeye uyarak, uyuyormuş gibiyi yaşamak
güzelmiş. Herkes uyurken uyanık olman kimin umurunda ki?
Boş luk güzelmiş. Amaçsızca, koşturmadan, koşmadan,
yorulmadan, düşünmeden yaşamak güzelmiş. Sanırım insanı yaşlandıran, yoran ve
yıpratan düşünmek .
Düşünmeden yaşanan
bir hayat daha uzun, çizgisiz, çöküntüsüz , kırıksız ve kaygısız yaşanırdı ,eminim.
Kendinize 365 günün içinde böyle bir 5 gün ayırın. Düşün(me)menin
ayrıcalığını far edeceksiniz.
Tavsiye ederim.
Not: (( De , düşünme(me)ye dair yaşadığım birkaç gün bu yazıyı
yazdırdığına göre, düşünmemeyi düşünmek de çok düşünmekmiş ))
Düşünmekten kaçılmadığını öğrendik sanırım birlikte: ))
Az önce bir ateş böceği gördüm. Sokak lambasının ışığı
etrafında dönüp duruyor, döndükçe ışığı büyüyordu.
Siz hiç ateş böceği gördünüz mü?...
.
ferkul
29 ağustos2016
23:32
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder