Sonra, sen gidiyorsun. Kuşlar da gidiyor peşin sıra. Ki
o kuşlar gözleri sana benzeyen sessiz yıldızlar.
Attığın adımlarda
yazılı kalıyor adım, kaldırımlara izi çıkıyor yalnızlığımın. Geçip gidiyor
mevsimler, art arda dizilen başaklar gibi, baharlar geçiyor, mayıs çiçekleri
gülümsüyor ardından, sonra yaz, sonra kar. Üşüyorum zemheri soğuğunda, yaz sıcağında titriyor ellerim, üşütüyor yokluğun.
Buza kesiyor yüreğim. Bu mevsimde
zemheri zor. Bu kurtlar sofrasında seni
sensiz yaşamak zor...
Sonra birdenbire
bir akşam üstü henüz geceye vermeden
elini gün, takılıyor adın aklıma, bir fotoğraf arıyorum sana benzeyen
insanlardan. Bakıyorum, silinmiş yüzün
resimlerden. Sesin de, gülüşün de gitmiş
kuşlarla, sonra gözlerin, sonra ellerin, bir bir yok oluyor yarınlarda. Tuz
basıyorsun yarama. Alışıyorum, alışmak beklemenin yükünden ağır geliyor insana.
Şiirler döküyorum ardından, sular gibi
çağıldayan. Her mısrası ayrılık kokusu,
her satırında yarım kalmış bir sevda dokunuşu.
Sözsüz şarkılara dökülüyor, nakarat oluyor dillimde gitmenin türküsü. Gidip de
dönmemenin, kalıp da bıraktığın gibi bulmamanın, konuşurken susmanın ağıdı.
Sen benim leylam
değilsin,diyor sonra mecnun mısralarında.Leyla aynı leyla aslında. Değişen sadece yüzündeki yaşamamışlığın
çizgileri. Bulanıyor gözleri, beklemenin
yanında
hasret dediğin nedir ki? Bir
türkü tutturmuş dilinde hiç söylenmeyen,
parçalanmanın, kaderin ve kadersizliğin, dağılıp gitmenin türküsü bu uzaklara.
Artık gelsen de bir, gelmesen de…
parçalanmanın, kaderin ve kadersizliğin, dağılıp gitmenin türküsü bu uzaklara.
Artık gelsen de bir, gelmesen de…
Sonra sen gidiyorsun. Kuşlar da gidiyor peşin sıra. Ki o kuşlar sana
benzeyen yıldızlar …
Sen gidiyorsun
Yıldızlar da
Kuşlar da
Gidiyor peşin sıra.
ferkul
02aralık2016
00:27
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder