Bu Blogda Ara

18 Eylül 2008 Perşembe

hissettiğin yerde olmak vardı


Yaşamdan Çaldıklarımız

Toz alıyordum, döne dolaşa...Her gün yaptığım rutin işlerden biriydi... Koltuklar, parke, fayans, mobilya, halı, derken, koşu devam ediyordu... Televizyonun tozunu alırken, oturdum birden koltuğa... Televizyona, sehpaya, müzik setine, mobilyalara baktım... Ne çok emek verdim ben bunlara yıllardır, ne çok emek, ne çok düşünce, vücut dili harcadım.. Ne çok güç sarfettim, ne çok kendimden verdim... Bu emeği bir insana verseydim yıllardır, köle olurdu kapımda.. Dili olsa konuşurdu, sele dönüşürdü ırmağımda.... Kolu, bacağı olsa bana doğru yürümek için koşardı, adım atmazdı... Ne çok verdim, ne aldım?.. Tersine nankör bu eşyalar, her gün sil, temizle, el sür, dokun, yine aynı ertesi gün, yine aynı... Devran dönüyor, ben yerimde kalıyorum, verdikçe istiyor, yine veriyorum bana mısın demiyor...

Kendinden ver, ver, bir de bakıyorsun üstüne üstlük eskimiş, beni değiştir, yeni köleleliğine hazırlan, der gibi...


Eşyalara kölelik bu, onlar sana hizmet edecekken, yaşadığın ortamı yaşanır kılabilmek adına, temiz bir ortamda yaşayabilmek için kendinden çok ödün vermek gerekiyor... Bazan rahat bir insan olmak istiyorum, toz bir karış bağlamış televizyonlar, mobilyalar, haftalarca süpürülmemiş bir ev, ne çok zaman kalırdı bana.. Kendimi daha iyi mi hissederdim, yoksa yaşanır mıydı, öyle bir evde o ayrı konu...


Oturup, düşünmek lazım aslında... Ne çok kendimizden başkaları için, başka şeyler, bambaşka ortamlar için taş biriktiriyorsunuz hayatın içinde... Sonra bir bakıyormuş, set olmuş, kapı, duvar olmuş kendi yolunuzun önünde taşlarınız... Yolu kapatmış, yaşanacaklara, gülümsemelere, direnmelere, hayata bakışa, geçen zamana karşı geleceğe... O zaman her gün alınan tozlar, mobilyalar, tertemiz bir evin, eşyanın ve ortamın ne faydası olacak bize?...


Bazan durup, düşünüp bir an ayırın kendinize... Şöyle bir tartın hayatı, verdiklerimizi, aldıklarımızı, alıştıklarımızı, alışmak istediklerimizi, yaşamı şekillendirmek için, hayatın içinde kendimize de bir yer edinmek için ne yapılabilir, kendimiz olabilmek, herşeyden çok kendimize verebilmek için... Neresindeyiz hayatın, çoğu zaman ne başında, ne ortasında, ne bitişiğinde bulacaksınız, boşluğu içinde dönüp duruyoruz, içinde kendimizi göremediğimiz bir boşluk... Neye yarar içinde benim olmadığım benim hayatım?... Halbuki en ortasında çevresinde güllerle çevrili bir bahçede veya sahilde bir deniz kıyısında histemek vardı kendini, orada bulmak, istediğin şekliyle.. İsterse güllerden, bahçelerden ve denizden kilometrelerce uzak ol, önemli olan hissettiğin yerde olmak, değil mi?...


Yaşamdan çalmadan yaşamanın bir yolu olmalı, bulabilmek için de gayret sarfedecek içimizde bir ruh kalmalı, ama nasıl?...


ferkul



11eylül2008

4 yorum:

etki alanı dedi ki...

Sevgili ferkul,
Sende kendimden birşeyler buluyorum...Yazdııklarını hissettiriyorsun...Seni kendime ekliyorum ki sık sık okuyabileyim...
Sevgiyle kal,
TüTü

Adsız dedi ki...

Ne kadar haklısın... Hissettiğimiz gibi yaşayamadığımız için yazıyoruz belki de ferkul... şairler yazarlar boşuna üretmiyorlar o hayal ürünlerini bence... sanki içimizdeki ukteler, kimseye söyleyemediğimiz anılar can buluyor yazılarımızda ne dersin...

Adsız dedi ki...

hissetiğini yaşamaktansa, yaşadığını hissetmesi gerekir bazen insan diye düşünüyorum :/

Gökkuşağının Rengi dedi ki...

Çok güzel birşeye değinmişsin canım.Yüreğine sağlık canım okurken çok etkilendim.
Sevgilerle öptüm.