Bu Blogda Ara

24 Mayıs 2009 Pazar

silbaştan....




SİL BAŞTAN YAŞAMAK

Ne olur; sil baştan yaşasaydım hayatı,
Ne olurdu bahar gelmeden
Kışa dönmeseydi mevsimler!...
Viran olmasaydı bahçemiz,
Talan olmasaydı düşlerim;
Ne olurdu dileğin ve istediğince
Dönüp dursaydı dünya....

Ne olurdu; mümkün olsaydı, yeniden ve silbaştan başlasaydık, delikanlı çağımızda güneşler açtırsaydık fırtınalı sabahlara inat...
Ne olurdu ki bir nisan sabahına açılaydı gözlerim ve yeniden doğmuş gibi, yeni doğan bir bebek gibi, yeni yetişen fidanlar gibi yeşerseydi düşlerim...
Saf, masum ve hatta yine kahverengi, bakabilseydim gökyüzüne..

Ne olurdu yokuş aşağı yuvarlanmadan, dimdik bassaydı yere ayaklarım, tökezlemeden, yıkmadan, yıkılmadan, inebilseydim merdivenleri... Hazır çıkmışken, yukardayken, kendi kendime, bana dönseydim ne olurdu?... Başkası olmadan, kimseyi yaşamadan, ben olaydım da; ölseydim bir mayıs sabahında sonra...

Ne olurdu son nefesimi verseydim ağaçlar çiçek açarken, bahara gülümserken... Şu yaşam denilen sele kaptırsaydım kendimi, salıverseydim özgürce soluğumu; ‘zafer benim, yaşadım!’ , deseydim; yaşadım ve bitti; kim yaşamış benim kadar?.. Kim başlamış benim gibi silbaştan?... Mutlu, başarmış, yenilmemiş, kaybetmemiş bir yolcu inseydi yokuş aşağı... Dönseydim bana, beni görebileydim aynalarda, küçük ferkul bir roman yazsaydı yine dere kenarında, yeniden başlasaydı, yeniden döneydi dünya; silbaştan... Karıncayı incitmeden, dost, düşman, yabancı, yar demeden, çoluk çocuk bakışıyla gülümseyebilseydi insan denilen mahlukat...

Ne olurdu kuş olsam, bir güvercin mesela, yahut bir kumru gibi beyaz... Gökyüzünde uçaydım güneşli bir bahar sabahında, bulutlar kadar temizlenip, arınaydım...
Ne olurdu bir leylek gibi mağrur ve yüksek; kanat çırpabilsem... Ne olurdu, nereden başladığını bilmeden, nereye varacağını düşünmeden nefes alabilse insanlar....

Ne olurdu, küfretmeyi bilseydim... Meğer onu da bilmek gerekmiş, herşeyi bilmek kadar, nefes almak kadar söylenmesi gerekmiş... İsyanı yakıştırsaydım aynalara, sabrı ve selameti koyabilseydim bir kenara, ah edip dövünebileydim, hıçkırıklarım kaplayaydı yolları... Dağ başlarına, çıkmaz sokaklara, su seslerine sakladığı yalnızlığını çıkartabileydi insanlar... Ortalık yere döküleydi bir başınalıklar... Salıvereydim özgürce gözyaşlarını... Zincire vurduğum ellerim pas tuttu, üşüdü soğuk demirden, kurtarıversem kendimi bu hapishaneden... Hapse dönmüş kurutulmuşluktan, yaşanmışlıktan...

Ne olurdu rahatlasam, durulsam durgun su gibi... Çağlayan gibi, şelale gibi döksem içimi; aksam gitsem buralardan, dönmesem, hiç geri dönmesem...
Ne olurdu yar dediğim, can, dost dediğim vurmayaydı tam da sırtımdan, önümden arkamdan dolanmasaydı yalanlar, yanmışlar, yakılmışlar, yıkılmışlar... Ben dediğim gitmeyeydi, geriye dönseydi dünler...
Ne olurdu, dünya mı durur, dönmez miydi, ben de kapılsaydım akan suyun dalgasına?... Ana avrat düz gitseydim şu yalan dolana, satsaydım anasını şu dünyanın... Bilseydim küfretmeyi, lanet etseydim, yeniden canımı kalbimden söküp yerine kan doldursaydım....
Ne olurdu sahte bir dünyada sahtekarı oynayabileydim...
Kendi filmimde ben oynasaydım, senaryosunu ben yazıp ben seyretseydim...

Her şeyi yanlış öğrenmişim, bütün söyledikleri yalan, bütün doğrular yanlışmış meğer... Güneş de doğmazmış yağmurlardan sonra, fırtınalardan kaçılmaz, kendine saklanılmaz, yaşanılmazmış kurallarla... Sıradan bildiğin bütün cevaplar yanlışmış, tek bildiğin seni bulmakmış, seni senden edeni değil, seni kendinde bulmakmış arayışın sonu...

Ne olurdu, dönseydi başım gibi, can yoldaşım gibi, değirmen döner gibi, benim gibi dönseydi dünya...
O döndükçe ben gülseydim, ben döndükçe o gülseydi, bahara erince mevsimler... Yaza kavuşunca bahar geç kalmasa, çiçekler üstüne kar yağmasaydı...
Ne olurdu ben, benle beni bulaydım... Silkelenip, arınıp, yıkanıp paklanıp geçiverseydim sırat köprüsünden, günahsız vebalsiz, doğrusuz ,yanlışsız bir beyaz ferkul gelseydi karşınıza...
Ne olurdu geç kalmasaydı gelenler... Umut veren, düşlerle çoğalan bir ferkulla, ferkulu anlatabilseydim... Yazsaydım sayfalarca hiç bitmeyen şarkısını...
Destan olsa dillerde dolanmasa da söylenseydi yüzyıllarca... Ve içinde kendini bulsaydı insanlar, bir ah çekeydi, ’ yaşadım da , bitti! ’ diyeydi...

Ne olurdu sil baştan yaşayabileydim....

ferkul

19mayıs2009_ 02.08

Hiç yorum yok: