Bu Blogda Ara

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Öyle bir , yerdeyim...




ÖYLE BİR YERDEYİM


Hayatın bir rüzgar gibi insanları savurduğunu söyler şarkılar... Bence tam teşhis... Öyle bir rüzgar ki bu silip süpürüp akla hayale gelmeyecek şeyleri getirip önüne koyuyor, istediklerini estirip uzaklara savuruyor, istemediğin ve beklemediğin sürprizleri buluveriyorsun önünde... Ve şaşırıyorsun her seferinde, şaşırıp afallıyorsun... Bir bakıyorsun kalakalmışsın olmadık bir sokağın ortasında tek başına... Ne tarafa gitsem_lerde takılı kalmış yüreğin... O tarafa baksan karanlık, bu tarafa baksan; çıkmaz sokak... Dalgın, bakakalıyorsun... Bir boşluk, bir bekleyiş, bir bulunmak isteği, bir kayboluş...
Öyle bir yerdeyim...

Böyle bir ikilemdeyim aylardır... İkilem demek az, çoklem... Bazan yazacak ve söyleyecek o kadar çok şeyin vardır ki, o kadar çok düşünceler arasında boğulursun ki, yazamazsın, konuşamazsın, anlatamazsın...
Beynin durmuş gibi, çok çalışan bir saatin tiktakları gibi, şaşırmış... Durmakla, çalışmak arasında, hızla yavaşlama arasında, kalmakla gitmek arasında... Öyle bir yerdeyim...

Anlattığın ve söylediğin anda büyüyecek, daha çok devleşecek sanırsın böyle zamanlarda, düşündüklerin... Sanki deniz ortasında kalmış bir küçük dal parcası... Ve her an bir fırtına gelip savuracak denizin dibine, konuşursan... Suskunluk kaderindir böyle anlarda, kaderim; alınyazım dersin her zamanki gibi, boyun eğer susarsın... Eğildikçe boynun acır, yere doğru büküldükçe isyan edesin gelir, boğulursun; boğarsın... Sustukça susturamazsın içindeki haykırışı... Ne konuşabilir, ne susabilirsin... Ne açsındır, ne de tok...
Ne doyabilirsin, ne susayabilirsin, ne de acıkmışsındır....
Yazamazsın, anlatamazsın, konuşamazsın; susarsın... Öyle bir yerdeyim...

Öyle bir yer ki burası; başını döndürür, döndükçe başın devran depreme çevirir yüzünü, sarsıntıdan kendine gelemezsin... Sanırsın ki bu deprem hiç bitmeyecek, hiç susmayacak beynindeki şarkılar, uykudaki kabuslar... Halbuki ne depremler gördük biz, ne fırtınalarda yıkıldık, ne rüzgarlar savurdu bizi; yıkılmadık!... Yakışmaz bize dağ başlarında yıkılmış bir ağaç olmak... Yokuş aşağı yuvarlanırken bile dimdik kalabilmişken tek başına cesur ve yürekli, yakışmaz bize yerlere serili bir vücutla sersefil bir hayat!...

Diyeceksiniz ki tam zamanı, böyle zamanlarda yazmalı insan... Değilmiş, bazan yazmamanın nedeni ve vakti; böyle bir yerde var olduğunu hissetmekmiş... Öyle bir yerdeyim...

Öyle bir yerdeyim, öyle bir yerdeyim ki, tahammülü zor, unutması ve hatırlaması zor... Zorlar arasında yaşaması zor... Anlatması zor... Yazması daha çok zor... Bir rüzgar esiyor, fırtınaya benziyor esişi, bir boraya, bir hortuma... Alıp gidecek, götürecek beni ve satıraralarında kalmış yalnızlığımı... Ya da bir sağnak yağmur getirecek rüzgarım; beraberinde sürükleyecek damlalar cümleleri, mısraları, şiiri, aşkı, sevgiyi, vefayı, ahde vefayı... Sel olup akacağım... Islanacağım... Islanacaksınız yine bir gece yarısı kalemimden dökülenlerden... Ya da hiç konuşmayacak klavyem, kalemim, sıradan bir şiir gibi akacak rüzgarla birlikte sele karışacak cümleler, seçemeyeceksiniz... Arada kalmış gibi, varla yok arası bir hayal gibi, buralardayım...

Öyle bir , yerdeyim...




ferkul

19 ağustos 2009-
01:20

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Tanıdık cümleler kuracağım: Başarılı bir blog...
Kolay gelsin. Yazmaya devam.