Görebildiğim Bir Bahar İstiyorum
Taktım kafaya... Evet bir şehirde yaşarsan baharı
göremezsin, hissedemezsin, dokunamazsın ellerinle... Şöyle bir bahar sabahı
uyandığında pencerene yaslanmış bir ağaç
dalı da olmaz mı insanın?.. Çiçeğiyle, kokusuyla bir badem, erik dalı günaydın
deseydi, gülümseseydi en içten dostun gülümseyişinden sıcak... Bu kadar mı
şehir demek, ağaçsız dalsız, çiçeksizlik demek?.. Bunu özellikle yapıyormuş
insanlar, yeni duydum... Apartman önlerinde çocuklar toplanıp meyve kavgasına girişmesinler
diye, meyveli ağaç dikmek istemiyormuş kimse...
Bu ne insafsız görmezden geliş masumiyeti?.. Mutluluk
denilen küçük bahaneleri?..
Ve bu kaçıncı katliam duygusu hissettirilen?
Meyvesiz ağaç, çocuksuz
sokaklar, apartman önleri, çiçeksiz bahar... Bazen düşünüyorum da hayatı
anlamsızlaştıran yine biziz, resimlendiremeyen, renklendirmesini bilemeyen yine
kendimiz... Kendine ettiğini düşmanı yapmaz insanın... Biraz olsun açık olmalı,
biraz olsun adım atmaya hazır bir çift ayak, görmek için göz, duymak için yürek
gerek... Patlamaya hazır bir bomba gibi cesaret!..
Yine mevsim bahar... Yine koşturmaca içinde insanlar... Küçük
bir an ayırmadan kendine, gelip geçen mevsimlerin farkına varmamak için
direnirken, baharın ilk çiçek açmış ağacını görmek, hissetmek, uğur getirir,
yeni bir yaşama doğru bir yol açar, diyorum... Ve , istiyorum ki her apartmanın
önünde bir kaç meyve ağacı sıralansın, çocukların sesi kuş sesleriyle yarışsın...
Çocuk sesini dünyamızdan hiç eksilmesin!... Bize biraz masumiyet gerek!...
Baharda baharı yaşamak.... Görmek, hissetmek, koklamak,
duyumsamak dileğiyle...
Dışarıda gümbür gümbür bir bahar sesi...
Duyuyor musunuz?...
ferkul
(Üçtür baharı yazıyorum... Eğer bir gün şair
olursam, bahar şairi diye anılmak isterdim...)
24mart2010
20.20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder