Bu Blogda Ara

15 Nisan 2010 Perşembe

Hayran Olan Anlar Bizi



Bir bayan olarak bazen yaptığım ve düşündüğüm her şeyi onaylamadığımı itiraf etmeliyim...Yıllar önce 25' li yaşlardan 35' li yaşlara kadar neredeyse hemen her ay, bazen her hafta evde değiştiremediğimin farkında olduğum bir şeylerin eksikliğini koltuk ve eşyaların yerini değiştirerek kapatmaya, hayatın umursadığım yönlerini, bazen beceriksizliğimi, bazen doldurulamayan bir boşluk hissini, eşyalarla acısını çıkartmaya çalışırdım... Köşe oraya, tekli koltuk buraya, yok o uzun koltuk burada olmadı, şuraya mı koymalıydım_larla tek başıma parkelerin çizilmesini bile umursamadan ha bire yer değişikliği yapar dururdum evde... Sanırım şu her an  sırtımda gezinip duran bel ağrısını dost edinmem, ben_den ve bana ait bilmem o yıllardan kalan hatıra oldu bana...

Bu değişiklik takıntısının sebeplerini tabii uzman psikolog arkadaşlar daha iyi bilir... Yaşla mı alakalı, yoksa yaşanmışlıkla mı, yoksa benim çözemediğim bir başka bilinç altı sebepleri var mıdır, bilemiyorum... Ama o değişikliklerden sonraki ruh halinin dingin bir su gibi rahatlattığını, bir ferahlama hissettiğimi, sanki büyük bir icat yapmış bir bilim adamı gibi veya olmayacak bir şekilde büyük bir iş başarmış, yaşından beklenmeyen olgunluğu göstermiş çocuklar gibi sevinç yarattığını söylemeliyim...

Uzun yıllardır, artık evin içinde eşya yeri değiştirmek yerine, kendimi geliştirmek, değiştirmek çabasına giriştiğimden beri, eşyaları yormuyorum... Hepsi yerli yerinde, hepsi memnun halinden;  parkeler de rahat, çizgisiz, hasarsız... Bel ağrılarımsa o yıllardan kalma acısıyla sızlasa da ne artıyor, ne eksiliyor...  (Ama zaman zaman otururken, tv izlerken şöyle bir bakıp şu şurada olsaydı, daha iyi olmaz mıydı diye düşünmediğim de söylenemez hani!)

Değişiklik ve değişme ruhu bir alışkanlık ve bağımlılıktan öte, vazgeçilmez olmamalı... Her zaman yaşamımızda ufak tefek değişiklikler ve kendi adımıza atacağımız küçük adımlarla yenilenmek ve yenilemek önemli yer tutmalı bence..  Küçük mutluluklar, küçük avuntularla  eskimiş derinin yenilenmesi gibi, kabuk atan yaralar gibi zaman zaman değişikliğe hepimizin ihtiyacı var... Ve olmalı, yaşamak ve hissetmek için bazen yenilemek ve yenilenmek gerek!..

Şimdilerde koltukların yerini değiştirmek yerine blog sayfamı, sayfanın içindeki renkleri ve yazı tiplerini değiştirmek , daha iyi fikir, gibi geldi bana... Ve bu küçücük değişiklik, minik bir mutluluk yansıttı sayfamla birlikte, ruhuma, su serper gibi... Bir de şu yazılara yansıyan hüznün rengini değiştirebilsem, daha büyük iş başarmış olacağım sanki...

Yazının başında belirttiğim gibi biz kadınlar, sahiden garip yaratıklarız,  ne neye ağladığımızı bilebilirsiniz, ne neye gülümseyebildiğimizi bilebilirsiniz... Hayret edersiniz, bir bakarsınız gözlerimizden yaş akarken küçük bir çocuğun gülümsemesi, uçan bir kelebeğin rengi, bazen bir ağaçtan düşen bir yaprak, bazen yağmurdan sonra beliren bir güneş ışığı, bazen bir kaç kelime; gülümsetiverir bizi... Bazense hiç olmadık yerde yakalayıverir hüzün, farkında bile olmazsınız nerden çıkıp geldiğinin... Sanırım, çözmeye çalışmak, eşya yerini değiştirmeye yardım etmemek için sızlanmak yerine anlamak gerek; anlayabilmek...

Bizi anlamak zor iş vesselam...


ferkul

14nisan2010
00:30

2 yorum:

nanekokusu dedi ki...

herşey değişir de aman sen yazılarındaki hüzün rengini değiştirme. çünkü öyle içten öyle samimi ki .kendimi kaybediyorum okurken...
nanekokusu

:) dedi ki...

Aynen öyle :) Allah'a emanet ol kardeşim.