Bir bayan olarak bazen yaptığım ve düşündüğüm her şeyi
onaylamadığımı itiraf etmeliyim...Yıllar önce 25' li yaşlardan 35' li yaşlara
kadar neredeyse hemen her ay, bazen her hafta evde değiştiremediğimin farkında
olduğum bir şeylerin eksikliğini koltuk ve eşyaların yerini değiştirerek
kapatmaya, hayatın umursadığım yönlerini, bazen beceriksizliğimi, bazen
doldurulamayan bir boşluk hissini, eşyalarla acısını çıkartmaya çalışırdım... Köşe
oraya, tekli koltuk buraya, yok o uzun koltuk burada olmadı, şuraya mı
koymalıydım_larla tek başıma parkelerin çizilmesini bile umursamadan ha bire
yer değişikliği yapar dururdum evde... Sanırım şu her an sırtımda gezinip duran bel ağrısını dost
edinmem, ben_den ve bana ait bilmem o yıllardan kalan hatıra oldu bana...
Bu değişiklik takıntısının sebeplerini tabii uzman psikolog
arkadaşlar daha iyi bilir... Yaşla mı alakalı, yoksa yaşanmışlıkla mı, yoksa
benim çözemediğim bir başka bilinç altı sebepleri var mıdır, bilemiyorum... Ama
o değişikliklerden sonraki ruh halinin dingin bir su gibi rahatlattığını, bir
ferahlama hissettiğimi, sanki büyük bir icat yapmış bir bilim adamı gibi veya olmayacak
bir şekilde büyük bir iş başarmış, yaşından beklenmeyen olgunluğu göstermiş
çocuklar gibi sevinç yarattığını söylemeliyim...
Uzun yıllardır, artık evin içinde eşya yeri değiştirmek
yerine, kendimi geliştirmek, değiştirmek çabasına giriştiğimden beri, eşyaları
yormuyorum... Hepsi yerli yerinde, hepsi memnun halinden; parkeler de rahat, çizgisiz, hasarsız... Bel
ağrılarımsa o yıllardan kalma acısıyla sızlasa da ne artıyor, ne eksiliyor... (Ama zaman zaman otururken, tv izlerken şöyle
bir bakıp şu şurada olsaydı, daha iyi olmaz mıydı diye düşünmediğim de
söylenemez hani!)
Değişiklik ve değişme ruhu bir alışkanlık ve bağımlılıktan
öte, vazgeçilmez olmamalı... Her zaman yaşamımızda ufak tefek değişiklikler ve
kendi adımıza atacağımız küçük adımlarla yenilenmek ve yenilemek önemli yer
tutmalı bence.. Küçük mutluluklar, küçük
avuntularla eskimiş derinin yenilenmesi
gibi, kabuk atan yaralar gibi zaman zaman değişikliğe hepimizin ihtiyacı var...
Ve olmalı, yaşamak ve hissetmek için bazen yenilemek ve yenilenmek gerek!..
Şimdilerde koltukların yerini değiştirmek yerine blog
sayfamı, sayfanın içindeki renkleri ve yazı tiplerini değiştirmek , daha iyi
fikir, gibi geldi bana... Ve bu küçücük değişiklik, minik bir mutluluk yansıttı
sayfamla birlikte, ruhuma, su serper gibi... Bir de şu yazılara yansıyan hüznün
rengini değiştirebilsem, daha büyük iş başarmış olacağım sanki...
Yazının başında belirttiğim gibi biz kadınlar, sahiden garip
yaratıklarız, ne neye ağladığımızı
bilebilirsiniz, ne neye gülümseyebildiğimizi bilebilirsiniz... Hayret
edersiniz, bir bakarsınız gözlerimizden yaş akarken küçük bir çocuğun
gülümsemesi, uçan bir kelebeğin rengi, bazen bir ağaçtan düşen bir yaprak,
bazen yağmurdan sonra beliren bir güneş ışığı, bazen bir kaç kelime;
gülümsetiverir bizi... Bazense hiç olmadık yerde yakalayıverir hüzün, farkında
bile olmazsınız nerden çıkıp geldiğinin... Sanırım, çözmeye çalışmak, eşya
yerini değiştirmeye yardım etmemek için sızlanmak yerine anlamak gerek;
anlayabilmek...
Bizi anlamak zor iş vesselam...
ferkul
14nisan2010
00:30
2 yorum:
herşey değişir de aman sen yazılarındaki hüzün rengini değiştirme. çünkü öyle içten öyle samimi ki .kendimi kaybediyorum okurken...
nanekokusu
Aynen öyle :) Allah'a emanet ol kardeşim.
Yorum Gönder