Bu Blogda Ara

13 Temmuz 2018 Cuma

kürkçü dükkanı



Toprağımdayım. Yürüyorum uzun uzun.Çocukluğumun ve gençliğimin sesini duyuyorum kaldırımlarında. Attığım her adımda saçları iki yana örgülü o küçük sessiz kızı hatırlatıyor sanki. Caddelere uzanıyorum, dükkân ve mağazalara. Şehirleşmenin soğuğu yansımış kaldırım taşlarına, yerleşmiş sanki. Işıltılı, aydınlık sokaklar. Yine diyorum, yine buz gibi taşlar, burada da buldu beni. Üşüttü yaz sıcağında ellerimi.


Ayaklarım meydana götürüyor istemsiz bir kaç adım daha.Babamın dükkânı yerinde duruyor, sanki hâlâ yaşıyormuş gibi. Kapısından içeri girsem karşılayacak, yine "ben geldim baba" desem elime tutuşturacak sanki gözlerini. Halbuki ismi değişmiş, rengârenk ve çeşit çeşit telefonlar kaplamış dokuttuğu halıların yerini. İnsanlar ölünce duvarlar yaşar mı ki? Toprağın altından da tutar mı insan insanın yüreğinden, duyar mı ki sesini?


Gençler geçiyor yanımdan, çocuklar, gülümseyen yüzleri, canlı kanlı bir neşe.
Mutlu bir toprak benim toprağım, dedirten bir samimiyet. Bizler de mi öyleydik, ne çok anlamsız şeylere gülerdik, ne çok sebep bulunurdu kahkahaya onca kederin ortasında. Ne çok üzülürdük bir karıncanın yuvasına, kanadı kırık kuşa. Papatyanın akşam olunca yere kapanışına yazdığım şiir geliyor aklıma, gülümsüyorum. Gülümseten hatıralar da varmış diyorum. Belki de büyümek en çok gülüşlerini çalıyor insanın dudaklarının kenarından. Daha az konuşup, daha az gülmek mi büyümek demek?



Yıllarca memleketten uzak yaşarsan, sokaklar boyunca yürüdükçe selamlaştığın, iki kelime derken, dakikalarca kaldırımı işgal ettiğin günleri özlersin. Bazen yürüdükçe yüzlere bakarsın, tanıdık bir göz görememek de hüzünlendirir seni. Bu hüzün zaten sana yazdıran, değil mi?
Şimdi toprağımdayım.Çocuklar büyümüş, gençler yaşlanmış, tanıdık bir gülümseme arasam da görememek şaşırttı beni. Yine de gülümsedim bana benzemeyen çocuklara.Her zamanki meşhur motor sevdalısı halkıma, önümden geçen biri siyah, biri beyaz bakan uysal köpeklere. Sıkışık olmayan, korna sesi duyulmayan trafiğe.


Huzur.


Çocukluğun ve gençliğin sesini duymakta mıymış? Aynadan seyredermiş gibi kendini, yürümek miymiş? ferkul'un geçtiği sokaklardan geçerken adını yazmak mıymış, bir kaç duvara silinmiş bir kalemle? Yıllar önceden bilip tanıdığın, eskimiş ama yürekli evlerin kapılarını çalıp çalıp kaçmak isteğinde miymiş😊


Yeniden ve hep varmış gibi, yine o küçük kızmış gibi hissetmek miymiş?

Belki de huzur, hâlâ sevdiklerinle var olabilen bir toprağa ayaklarınla dimdik basabilmekte.



Ne dersiniz?




.


ferkul
9temmuz2018
21.44

.
( Belki devamı gelir, kimbilir? Bir dahaki sefere bahçemizdeki ayva ağacının ve kokulu derenin hikayesini anlatır ferkul.
Olur mu, olur😊)

Hiç yorum yok: