Bu Blogda Ara

5 Eylül 2007 Çarşamba



Susma,

Sen konuştukça cennet kokusu kaplar dünyayı… Kuşlarım kanat çırpar, yelken açar martılar denizler üstünde çığlık çığlığa… Sesinle baharlanır toprak, yeşillenir baharlandıkca umutlar… Uyanır karıncalar uykudan… Dizelenir yollara sıra sıra, öbek öbek yağar düşlerim. Yağmur gibi, sel gibi sesinle, ıslanırım… Islandıkça büyür içimdeki yaslı çocukluğum…

Susma,

Sen konuştukça dünya adalet çiçekleriyle beslenir… Kolu kırılmış sevdalar, bağrı yanık şarkılar, ayrılıktan dem vuramaz artık… Dirilir yaşama direncim… Her kıtasında sevinç, her cümlende huzur melodileri güzelleştirir geceyi… Gündüzden kaçamaz olurum, kucak açarım aydınlığına… Can bildiğim bütün canlar feda olur yolunda…

Susma,

Konuş, sen konuştukça şekillensin dünya, yeniden doğsun güneş… Yaz sıcağında serinletsin, zemheride ısıtsın yürekleri sesin… Yeniden kazansın savaşını sevgi, nefretten uzak yaşasın benliğim… Sesinde sevdadan yana ne varsa bilmediğim, görüyorum… Görüyorum yalansız nasıl haykırılırmış dünyaya… Çıkarsız nasıl sevdalar varmış görüyorum, kendini düşünmeden harcamak da varmış sevilen için, sesinde kaybolmak varmış… Sen konuştukça, duyuyorum…

Susma,

Sen sustukça bir hüzün oturur, çöreklenir bağrıma… Dünya sesinle güzel, nefes almak seninle kolay… Suskunluğun bir bıçak gibi kesiyor iyimser duyguları… Sen sustukça, kayboluşum başlıyor bilinmezlik dağlarında, ormanlar kesiyor önümü… Bir adım atıyorum salkım salkım meyvesiz bağlar, budak budak büyümüş yüksek ağaçlar kesiyor yolumu… Ulaşılmaz bir dağ oluyorsun, çıkamıyorum… Suskunluğun adım attırmıyor bana… Uçurum oluyor sessizliğin… Kabusum oluyor… Sen , susuyorsun

Susma,

Sen sustukça, yürüyemez olur ayaklarım… Yere doğru eğilir başım… Bundandır nefes alamayışım… Sustukça sen, yakama yapışır kederler, yüzümden silemem gözlerini. Hıncımı rüzgardan alırım, yaşamayı şikayet bilirim sen sustukça, isyan olurum… Yaradandan sesini dilerim. Yağmur olsun yağsın isterim hiç aralıksız kalabalığıma… Sen, yalnızlık olursun konuşan mısralarımda… Sessizlik olursun çığlık çığlığa… Susarsın, ben sana kanamam… Kan gibi çöreklenirsin yüreğime, çorak dünyama yağarsın… Her gün bir parça çalarım kendimden, sen’den… Bu büyük boşluk senden kalır bana geriye… Yalnızlık olurum…

Susma,

Sen sustukça kayboluyorum…


ferkul


28 Ağustos 2007

Hiç yorum yok: