Bu Blogda Ara

8 Şubat 2010 Pazartesi

BÖYLE BİR ŞEY_ Mİ?


İşte yine öyle dargın günlerden bir gün... Dikkat ediyorum da, insanlar daraldıkça yazmaya, bunaldıkça konuşmaya, kangrene dönüşmüşse her şey hayatında; susmaya sarılıyor... Dönüyor devran ve her zaman gitgide artan bir coşku şeklinde hüzün... Sokaklara, yüzlere, gözlere sinmiş, saklanmış iki dudağın arasına... Sonunda sayfalara, ekranlara,mısralara dökülüyor; farkında olmadan, yaşarken yazıyorsun...
  
Düşünüyorum da hep şikayet ettiğimiz stres ve hayatın beğenmediğimiz yönleri, istemediğimiz her şey; olmasaydı yazılır mıydı şiir, roman ve hikayeler?..  Zor olan bir yaşamı yansıtmasaydı herhangi bir film, izlenir miydi, dersiniz?..  Bence hüzün ve acı, besliyor hepsini, beslendikçe büyüyor, büyüdükçe küçülüyor, küçüldükçe dökülüyorsun satırlara... Ve sanırım nefes almaya devam ettikçe bitmeyecek bu serüven...
  
Ya deniz, dalgası olmasaydı deniz, olur muydu, kabarır mıydı, öylesine gür çıkar mıydı sesi, bu kadar mavi olabilir miydi rengi?.. Okyanusa karışır mıydı, dalgaları bir kıyıya çarpmasaydı?..  Her dalga kıyıya çarpmak içindir aslında... Ve her deniz, dalgasıyla güzel...
  
Her gecenin bir sabahı olmasaydı, karanlıkların bir anlamı olur muydu?.. Yıldızsız bir mehtap, düşünülür müydü?..

Galiba, hayat bu...  Acı, tatlı, güzel, çirkin, aydınlık ve karanlık, hepsi beraber, birlikteyken var olmaya mahkum... Yaşadıkça öğreniyorsun, öğrendikçe yaşlanıyorsun, yaşlandıkça yaşamayı her şeyiyle kabulleniyorsun...


Ve tükendikçe, tükettikçe kelimeleri, çoğaltmak için, birleştirmek için parçaları, yazıyorsun... Yazdıkça; yaşıyorsun...


ferkul
8şubat2010

Hiç yorum yok: