Bugün televizyon bağımlılığından söz edeceğim... Eminim bu yazıyı okuyan herkes bir parça değil, daha fazlasını kendinde bulacaktır.Günümüzde hiç kimse söyleyemez ki, ben bu teknolojik harikanın bağımlısı değilim...Veya varsa da çok azdır, parmakla sayılacak kadar az kişi günün en çok bir saatini televizyon karşısında geçirmeye ayırdığını söyleyebilir...
Sanmayın ki bu yazıyı yazan ben, bağımlı değilim, sabah
kalktığım anda ilk iş televizyonun düğmesine basmak, kumandadan kanal
gezmek...Seyretmeyeceksem bile o orada açık olacak, kendi kendine konuşacak
içindeki insanlar, evde ille de sesleri yankılanacak... Bu yıllar önce yalnız
yaşadığım yıllardan kalma bir alışkanlık sanıyordum aslında... Yalnızlığın
korkusuyla, konuştururdum duvarların arasında sesleri kalabalıklaştırsın diye
küçük lojman evini... Belki o zaman öyleydi ama, hala devam ettiğine göre bir
alışkanlığa dönüştü, benden bir parçaya, yemek yemek, giyinmek, toz almak, çay
içmek kadar hayatın bir parçası oldu sanki...
'Sigara, içki, gibi bağımlılıklar kadar zararı yok,' deriz,
kendimizi kandırırız... Onlar kadar ve hatta belki daha fazla hayatımızdan çok
saatleri, günleri, ayları, sevgiyi, paylaşımı çaldığından söz etmeyiz;
kendimize bile... Bazen en azından yemek esnasında kapatıp sohbet ortamı açılmasını
denesem de, sohbetin keyfi, çocukların zorakiye dönüştürülmüş bu sohbet
ortamının hoşnutsuzluğuyla yine kaçıyor... Bir türlü basamıyorsunuz şu
kumandanın kırmızı düğmesine... Öyle veya böyle, sanki bizden biri, aileden,
evin içinde en yakın kişi gibi, bunu engellemek de öyle kolay değil...
Yararı da yok değil tabii, artıları da... Bazen hayatın bütün olumsuzluklarını, yorgunluğu ve konuşmama hakkınızı kullanma zamanlarında yetişiyor imdadınıza... Dizileri, sinemalarıyla bir de bakıyorsunuz gün bitmiş... Ama insanları konuşmaktan uzaklaştırdığı, tamamen kendi içinde bir yalnızlığa hapsettiği de yadsınamaz...
Teknoloji büyüdükçe, daha da ilerledikçe kim bilir daha
nasıl aletler bizimle yaşayacak... Cep telefonunu, internet, televizyon derken
hayat bitiyor... Gerçi şu internet harikası, bana yeniden yazma yolunu
gösterdiği ve bu imkanı tanıdığı için, kırk yaşımla birlikte bu şansı
yakaladığım için mutluyum... Ama akşam olup da yatma saati gelince, ben bugün
ne yaptım_larla düşünürken, aşk_ı memnu, yaprak dökümü, hanımın çiftliği
derken, ne kadar en aza indirgemeye çalıştıysam da, bir bakıyorum gün bitmiş,
ve ben bir çok şeye geç kalmışım... O zaman geçip gidiveren saatlerime acıyorum...
Eminim televizyonsuz bir yaşamda daha verimli, daha üretken, daha çok ben ve
biz olma şansımız var...
Ve bunu, kullanmalı mı ne dersiniz?.. Nasıl demeyin ben de bilmiyorum...
Denenmemiş hiç bir şey başarılamaz... Denemeli mi?...
ferkul
8şubat2010
1 yorum:
Bizde de aynı sorun vardı bir zamanlar ben de evdeki yalnızlığımı unutmak için sürekli açık tutardım ama artık sadece günde ik- üç saatle sınırlandırıyorum, en kolay yöntem dizi izlemeyi bırakmak ya da çok seçici davranıp aza indirgemek.
Bir müddet zorlansa da insan sonrasında özgür olduğunu hissediyor , hatta bir sürü saat kalıyor kendine:)
Güzel bir konuydu:)
Yorum Gönder