Bu Blogda Ara

10 Temmuz 2020 Cuma

çocuğum




50 yaşında uslanmaz, akıl almaz bir çocuğum. Bir çiçeğin kokusuna, bir yaprağın dokusuna, bir ağacın rüzgârda salınmasına, bir kuşun kanadına, sevinebilirim. Bir kedinin mırıltısına, yağmur damlasına, sokakta hiç tanımadığım bir insana, gülümseyebilirim. 

Bir bakışa kanabilir, bir gülümseyişi "sevgi" sanabilirim. Yuvarlanan bir taşın altından kayan toprağa dokunabilir, küçük güzel bir söze aldanabilir, bütün yüreğimle sevebilirim.

Ne kadar ıslansam da yağmurda, şimşekten ürküp, karanlıktan korkup yastık ve yorgan altına saklanabilirim. 

"Umudum dağ gibi, düşlerim cennetten, şarkım yürekçe." - Olsa da, bir dalın kırılmasından, kem bir gözün yansımasından, sevdikçe uzaklaşmaktan, ürküp de bir bakıştan, darılıp da küçük bir istihzâdan , çekilerek kendime; küsebilirim. 

Ve sonra unutup da herşeyi, dökülüp saçılıp orta yere, kırılmış bardaktan su içerken yine , yeniden ; kırılabilirim. 

Uzak ve yeni bir yolda yalnız yürümekten, yürürken taşa takılmaktan, ellerimi göğsüme kavuşturup kendimden sakınmaktan, annemin gözündeki yaştan, pencere önündeki çiçeğin kurumasından, gecenin sabaha ulaşmamasından, korkabilirim. 

Bacakları kırılsa da çöpten bebeğimin, saçlarını tarayıp , yüzünü yıkayıp , sarı benekli elbisesinden bir prenses yapabilirim.

Yıkılsa da legolarım, tükense de umutlarım, hep de ve daima ilk günkü gibi sil baştan, sevebilirim.



50 yaşında hem uslanmaz, hem akıllanmaz, bir çocuğum. 100 yaşına da gelse büyümez benim ruhum...

.................

ferkul

29 haziran 2020
22.10

Hiç yorum yok: