Bu Blogda Ara

16 Haziran 2007 Cumartesi


GECENİN SESİNDE

Gecenin bir yarısında yapıştı beynime bir sıkıntı, cana yapışan,
bırakmayanlarından…Bu bahar hiç yapmadığımı fark ettim,
çayımı aldım elime, balkona çıktım…Oturdum bir süre izledim
geceyi… O kadar sessizdi ki gece, ışıklar sönmemişti hala kimi
evlerde…Kimileri çoktan yatmış…Birkaç genç serseri müzik
dinleyerek geçtiler yoldan, gülüşleri sahteydi, yapmacıktı sanki…
Sade, yalın, ve yalnız bir gece…Sessizliğin içinde çok ses
işittiğimi düşündüm…Gecenin içinde, çok sesli senfoniler
çalınıyor gibiydi…Evlerin ışıkları, önlerinde duran arabalar,
yanıp sönen lambalar…Kim bilir ne söylenir içerilerde,
uyuyan insanlar düşlerinde, neler sayıklar? Ne gizler , ne
saklar boyalı duvarlar, kapalı kapılar ardında neler yaşanır,
kim bilir?....

Peygamberimiz (s.a.v)’in bir sözünü hatırladım, daha çok gençken,
henüz o zamanlar uykudayken , söylenmiş veya okumuştum bir
yerde:Geceler hakkında beni bildiklerimi bilseydiniz, asla geceleri
dışarı çıkmazdınız’dı galiba, veya bu anlamda bir cümleydi…
Her aklıma geldiğinde ürpertir beni..Zaten çok cesur biri sayılmam,
karanlıktan korkmayan nadir insanlardan olmak istemişimdir hep.
Ama korkarım, 39 yaşımda, hala karanlık korkutur beni.

Yıldızları izleyeyim dedim, baktım sadece bir yalnız yıldız,
uzaktan gülümsüyor mu, ışık vermekten başka işi yok mu,
bilmem ama, siyah bulutların arasında tek başına duruyor…
Bütün yıldızları bulutlar saklamış arkasına, sakınır gibi
geceden, yazdan, insanlardan… Bencillik etmeyeyim şimdi ,
ben kırk yılda bir balkona oturmuşken, le başlayan cümle de
kurmayayım…Herkes yağmur beklerken, kuraklıktan söz
ederken, olmaz tabii..Yarın yağmur yağacak olmalı,
bulutların da işi var elbette …Toprağı ıslatmalı, güneşe
yol açmalı…Yarın yağmur günü, toprakla bulutun kavuşma
günü galiba…Tabii o tek başına bulutlara inat ışık saçan
yıldızım kazanmazsa savaşı…

Neler düşünmedim ki…Ölüm geldi aklıma, sevdiklerim…
Beni sevdiğine inandıklarım…Zaten ölümüm gelince aklıma
ağlayasım gelir hep, kendi ölümüne yas tutan benim gibisi
var mıdır?..)) Şimdi bu evlerde bir gün, çok değil bir elli yıl
sonra başkaları ışık yakacaklar, başka hayatlar, başka düşler,
başka mutsuzluklar…Öyle bir döngü içindeyiz ki gerçekten
kısır, gerçekten doğurgan, ne olduğunu bilemediğimiz bir
nefes almak yolu bu…Gidenler, gelenler, gidip de dönmeyenler…

Olumsuzlukları yazıyorsun , diyor bir arkadaşım, dostum,
sırdaşım, biraz da umut ver, umuttan söz et… Var mı umut,
siz görüyorsanız bana da söz edin?..Gerçi koca gökyüzünde
bir tek yıldız direniyorsa ışık saçmak için, bütün kara bulutlara
rağmen, doğru, umuttan söz edilebilmeli…Belki o yıldızın tek
amacı bu umudu verebilmekti, kim bilir?...


‘İşte yine bir can sıkıntısı / bana bir şiir yazdıracak’ demiş ya
şair, otururken gecenin sesiyle, bunu yazmalıyım, dedim…
Bozuldu gece, kalktım, içeri girdim balkondan, yine pc,
yine word sayfası ….Bir de baktım, sıkıntı kalmamış…
Bazen gerçeklerden kaçmak yerine, düşünmek bile
yetiyor insanı rahatlatmaya.Tavsiye ederim, gecede tek
yıldız olsanız bile, bazen bir şans verin kendinize,
balkona çıkın… Düşünün, gecenin sesi bölüp yok
edecektir sıkıntınızı…Umudu kendiniz yaratın, benden
ve hiç kimseden beklemeyin..Başarabilirsiniz, bundan eminim..

Yıldızınız bol olsun, yağmurunuz da…
İkisi birden ne kadar olursa, hem yağmur, hem yıldız…))
İyisi mi, kendi yağmurunuzda ıslanın, kendi gecenize ışık saçın.
Tek yıldız olsanız da…

Bir bardak çay, belki bir sigara, bir de gecenin sesi, haydi balkona!........


ferkul


15 Haziran 2007

Hiç yorum yok: