Bu Blogda Ara

9 Ocak 2008 Çarşamba


BİTİŞ ŞARKISI

Her şey bitiyor, hayat, su, hava, nefes, sevgi, yaşanılmışlıklar, hatıralar... Bitirilişi yaşatan bir yaşam döngüsü içinde hızla geçip gidiyor günlerimiz… Mevsimler bitiyor, yüzler değişiyor, dostlar değişiyor, insanlar tükeniyor… Her bitişin ardında yeni bir başlangıç olduğunu sanırdım eskiden… Yeniler eskileri getirmiyor halbuki, hiç bir şey eskinin güzelliğini, yerini alamıyor. Yeniliği yaşatan her duygu, her olay, bitişi tekrarlatıp hatırlatır gibi, önümüze yığılı bir hatıra, bir resim albümü gibi seriliyor. Her bitiş yavaş yavaş kendi tükenişimizi hazırlıyor galiba.

Gün biter, su biter, kara gün geçer, mutluluk biter, sevgi, biter…
Bitişin bu kadar çok yaşandığı bir dünyada başlangıçları çoğaltmak neye yarar?

Çok şey öğrendik, çok yol katettik, yürüyüşümüz çok uzun sürdü bu hayat yolunda, çok yağmurlar gördük ıslanmadan… Dışarıdan seyrettiğimiz çok fazla mevsimi içeride kendimizi tüketerek bitirdik her doğan günle… .Yazlar bitti baharı görmeden, çok kışlar eskidi soğuğu dondursa da… Bitiverdi… Çok dostlar kaybettik, çok fazla şeyler çalındı, tüketildi benliğimizden… Asl olan nedir, bilmek o kadar zor ki bu bitişin arkasında gizlenen meçhul bir yaşanılmışlık mecburiyeti mi, yoksa kendi kendimize ettiğimiz bir fenalık mı, her şeyi tüketmek?.. Son denilen her başlangıcı hazırlayan da bizleriz aslında…

Küçük, mini mini bir bebekti insan, önce gözyaşlarını tüketti, gereğinden çok fazla harcayarak… Büyüdüğü söylenilen zamanlara saklamayı düşünemedi.Kim söyleyebilir ki bebeklik ve ilk gençlik yıllarındaki kadar özgürce salıverebildiğini gözyaşlarını?.. Ağlamaktan da çok uzağız artık, belki kendimizden uzaklaştığımız kadar…

Küçücüktü, büyümek nedir bilmeden, özlemişti büyümeyi… Bilseydi , katı bir gerçeklik olduğunu, özler miydi?.. Masumiyet vardı o zamanlar, adı belli bir çaresizlikti koşan zaman içinde… Minik bir safiyet taşıyordu küçük ellerin yumuşaklığı… Kalbe yansımıştı, pırıl pırıl bir temizlik taşıyordu kalbini, ılık bir masumiyet veriyordu çevresine… Zaman gözlerdeki ışığı söndürdü, kaybetti, kalbe yansıttığı sertliğiyle bir yalan, çok bilmişlik bitirdi masumiyeti… Ellerimizi de kirlettik çok defa, yıkayamadan geçiverdi günler…

Barışı bitirdik kavgayı yaşamaktan, nefes almayı unuttuk barışçıl mevsimlerin sıcaklığında… Kavgalarımız da masumcaydı o zamanlar… Affedişler de , kavgalar kadar gerçeği yansıtırdı… O barışmalardaydı gerçek mutluluk belki de. Şimdi, barışın içinde gizli savaşa hazır insanlar… Duygularda, her söylenilen sözde art niyet arar olduk, her geçen günle artan bir inanmazlık duvarı ördük çevremize…

Ve büyüdük, büyümeyi bir marifet sanarak, her geçen yıldan kuvvet alarak… Bu büyüyüş bir nevi küçülüşe dönüştürdü yaşantımızı… Küçüldükçe sert bir duvara çarptı umutlarımız… Duvalar da bitti...Kalakaldık kendimizle...

Büyümek bitirdi her şeyi, büyümeseydik mi ne?..

Bir şarkı dinlediniz büyümek üzerine,
bitirilmiş yaşamlar söylüyordu,
şarkı da bitti,
nakaratları da…

ferkul

9 ocak 2008


1 yorum:

hdidem95 dedi ki...

merhabalarr:) ne güzel yazılarınız var yüreğinize sağlık hele çiçekler bayılırım ama sadece suyunu vermek yetmiyor konuşmakda lazım ben dertleşirim bile bazen küserim açmıyorsun diye sessizce dinlerler beni:))inşallah açar çiçeğiniz sevgiler