Bu Blogda Ara

13 Nisan 2018 Cuma

DÜŞ/ÜN/CE



Fazlaca hayatı sorgulayıp olmazlara ve olabilirliğe takılan insanlardansanız düşündüklerinizden oluşturduğunuz parmaklıklar arasında kaldığınızı farketmeden yaşar, gidersiniz farkında bile olmadan.

Kendi kendinin esareti altında olmak böyle bir şey... Düşünceler kafesiniz. Ne kadar çırpınsan işin içinden çıkamadığın anlar da olmuştur kimi zaman, düşüncenize hapsolmayı, içinde yaşamayı benimseyip dışarı çıkmak istemeyişiniz de. Mutluluğu düşündüğünde bulmak da, düşündüğünde boğulmak da, kader değilse de; esaretin alışkanlığa dönüştürdüğü de bir gerçektir.

Bazen kafesinin kapası açıkken de hapissindir. Korkarsın bir adım daha atmaya. Kanat çırpmaya ve süzülmeye havada. Güneşe aldanmak kendini kandırmaktır çünkü.
 

Bir buluta değişir seni, bulanır gönlün.Her güneş ne yakar, ne de ısıtıp aydınlatmaya yeter insanı.

Sonra da tam orta yerinde kalakalırsın öyle açık kapının.Bir sağa bakarsın, bir sola, yukarılar ürkütür, aşağısı uçurum . Ama belki sağ , sol , alt ve üstten de hepsini birden aşıp orta da bir çözümse de, adım atmak ürkütür.


Böyle bir şey mi alıştığını sevmek?


Kendi mahkumluğuna alışır mı insan?..

Kimbilir?

Ya siz? Bir adım daha, ne dersiniz?

Değişir mi dünya?



.


ferkul

Hiç yorum yok: