Bu Blogda Ara

18 Ağustos 2020 Salı

ne dersiniz? ))

Ön balkonumda domatesle fesleğen, arka balkonda biber, salatalık ve yine fesleğen yetiştiriyorum saksılarda. Onlar büyüyüp yetişip meyve verdikçe ben, topraktan zafer kazanmış edâsıyla mutlu, mesut 😇coşuyorum. Yemeğe ve koparmaya bile kıyamıyorum. (Bu arada niye bu mutluluğu bu kadar geç yaşadım ki, diye diye hayıflanmıyor da değilim.)

50 yıldan sonra toprak bana, ben toprağa değdiyse bu bir zaferdir. Öyle değil mi? Geç kalınmış da olsa bir kazanım. Bir güç ve avuntu armağanı kendine.( Belki de bir gülümseme nedeni, karmaşık ve çetrefilli şu yaşam döngüsü içinde, bir tesellî busesi...)

Salatalıkları nazlı, narin bir kıza benzetiyorum. Öyle kolay meyve vermiyor ve çok su istiyor, biraz da nazını çekmek gerekiyor sanırım. Konuşup gönlünü almak, az saçını okşayıp övüp yüceltmek. Sonrası nazlının yapraklarına kalıyor, bir coşuyor ki, sormayın. ( Gönül almak bu kadar kolayken insanların birbirini kırıp geçmesini anlamıyor benim gibi muhakkak, saksıda topraktan gözetlerken dışarıyı.) Biraz mahçup, biraz da haşarı.😇

Biberler farklı bu yıl diktiğim. Mor biber, hiç görmemiştim daha önce, dolmabiberin minnacık ikizi sanki. Isırınca ilk başta hiç acı değil, çekirdeğine yaklaştıkça zehir.

Biberlerimi de dışarıdan hoş ve nazik görünen, tanıdıkça acıtan ve kıran bir erkeğe benzetiyorum, desem.🙃 Sevdikçe ve alıştıkça renk değiştirip, uzaklaşarak şımarık çocuk gibi kabalaşıp acıtanlarınız yok mu, biraz onları görüyorum büyüyen gövdelerinde.😄( sözüm meclisten dışarı.)

Fesleğenlerim dokununca kokusunu veren olgun bir kadın. Sulanınca rayihâsıyla, dokununca misk-ü amber kokusuyla, gitgide büyüyüp saksı dolusu kucaklayanlarından. Hem de sevildikçe ve konuşuldukça köküyle toprağa daha sıkı sarılarak, yeşerip sergileyerek kendini, daha bir güzelleşmek yarışında sanki. Onlar hepsinin içinde balkonumun ve gönlümün prensesi.

Domateslerim irili ve ufaklı oluşuna ve toprağa tutunup meyvesini dimdik ayakta tutabilişine göre, cinsiyetsiz bence. Bazıları canlı kanlı büyürken bazıları yarı yolda bırakıyor insanı. Ne kadar sevsen, konuşsan, nazını çeksen beyhûde. Azıcık nankör mü ne?🙂

Ama bazıları da hiç ilgi görmediği halde, bir gram su ile, heybetli bir kırmızı edayla, salınıp duruyor. Ben tek başıma yeterim size, der gibi.

Elim toprağa, toprak bana değince, yıllardan sonra bu mucizeyi yaşamak, nefes almak gibi geldi. İyi de oldu. Yazımın ve günlerimin ortakları, cinssiz ve cinsiyetli halleriyle balkonumdan odaya, odadan balkona benimle eşlik ederken günün anlamı ve güzelliği oluverdiler bir anda.

Bazen toprağa dokunmalı. Hiç konuşmadıkları halde, bazı insanlar gibi çok şey söylüyorlar. Zaten hayatın ve yaşamanın anlamı söylenenlerden ve yazılanlardan çok, sükûtta gizli, değil mi?

.................

( Toprak ne konuşur, ne anlatır insandan olana, siz duydunuz mu hiç? İstemeli, duymalı, yaşamalı... Hayatta bir kere de olsa elin toprağa dokunmalı.

Bence iyi geliyor, ne dersiniz? )

....................................

ferkul

15 temmuz 2020
21.50

..

Görüntünün olası içeriği: bitki, ağaç, gökyüzü, açık hava ve doğa





Hiç yorum yok: