Bu Blogda Ara

3 Ocak 2012 Salı

İki Kitap Bir Hayat


Hayat hikayesi anlatılan kitapları okumaktan pek hoşlanmam aslında… İlkine başlayınca sürüklenip gittiğimi, bir solukta okuduğumu söyleyemem hatta... Ama ikinci kitapla kendimden bir çok parça bulabildiğim, daha çok gerçekçi bir yön bulduğum açık… 
Ayşe Kulin’in hayatını sığdırdığı iki kitaptan oluşan romanından bahsediyorum elbette.

İlkinde gerçekten canım sıkıldı. Okumayı olduğu kadar yazmayı da seven biri olarak kendi geleceğimden, yazılarımın kaderinden ürktüm. Saygın bir aileden, hem de yine İstanbul’da yaşayarak, kolejlerde okuyup el bebek gül bebek büyütülen, hatta o kolejde okuyan ve çocukluğu boyunca arkadaşlık kurduğu insanların şimdi hemen hepsinin veya çoğunun diyebilirim, medya, gazete v.b her dalda başarı sağlamış olması , kendi yazı geleceğimin çok eksilerde olduğunu, öncelikle küçük bir Anadolu kasabasında doğan, normal bir ailede, devlet okullarında okuyan,hemen hemen çevresinde hiç edebiyatla, yazıyla alakalı kimse olmayan benim için bir yazarlık geleceği olmadığı hissini yarattı… Bütün bu eksiklerimle ve hem de kırk yaşını aşmışken ve hem de İstanbul’da doğmamışken ve hem de kolejlerde okumamış ve saygın denilen çevrelerde büyümemişken nasıl yürüyecek bu yazmak tiryakiliğim, demedim değil… Galiba biraz da kıskandım, kıskanmayı hiç lüteratüründe bulundurmayan bir insan olarak yakıştıramasam da kendime, açıkçası okuyasım, bu parlak hayatın geleceğini merak edesim de gelmedi.

Öğrencilerimle kitap okumayı yarış haline getirdik bu yıl. Onlarla birlikte neredeyse haftada iki kitap bitiriyoruz… Ayşe Kulin’in bu kitabını on beş güne varıncaya kadar bitirmediğimi görünce şaşırdılar, onların dikkatini çekti asıl… En fazla birkaç günde bir kitabı bitiren öğretmenleri, hala bu kitabı neden bitiremedi?  Hatta  bu yazıyı yazmamın nedeni de onların dikkati oldu, diyebilirim. Merak ettiler ve sordular. Bazen hayatta bir soruyla bulursunuz bütün cevapları…  Evet, yazarlık geleceğimden endişelendim, okuyasım gelmedi. Sıradanlığın bütün sınırlarını zorlayan bir hayatla yazmanın ve okunmanın, başarıyı elde etmenin ne kadar zor olduğunu düşündürttü bana bu birinci kitap… Yine de başladığım bir işi bitirme huyumdan dolayı ikinci kitaba geçtim…

Ve ikinci kitapta kendimi buldum… Zorluklar, imkansızlıklar, sevgisizlik, hayatın getirdiği ne varsa yaşamış Ayşe Kulin. Güzel başlayan bir hayatın ortasında çirkinliklerin en beterlerinden olan hemen her şeyi yaşamış. Biraz gözü kara, biraz fazla cesaretli ve korkusuz buldum kendime göre onu… Dolu dolu yaşamış acıyı… Karşılaştırdım, topladım ve çıkardım, hatta çarptım ve böldüm kendi yaşamımla onu… Çoğu yerde kendimle özdeşleştiririm her okuduğum kitabın kahramamınını. Bir parça ona göre daha fazla melankolik ve cesaretsiz olsam da, yaşadıklarından bir çok şey kattım kendime. İkinci romanıyla anlam kazandı hayatı. Ayşe Kulin , Ayşe Kulin olmak için çok emek vermiş kendine ve çevresine, ailesine, çocuklarına. Sanırım kolay ve çabuk elde etseydi bu başarıyı bu kadar değer kazanamazdı  gözümde.

Zor, elde edilen bir hayat, zordan yola çıkılarak varılan bir başarı öyküsü

Sanırım yaşamak zor, diye diye bazen isyan etsek de, en çok da zor olanlardan zevk alıyor, zorluklardan sonra mutluluğun ve hayatın değerini anlıyoruz. Çok kolay bir hayatı olsaydı Kulin ‘in sanırım bu yazıyı yazmazdım hayat öyküsüne dair, yorum yapmazdım bile, ikinci kitabı iki günde bitiremezdim bir solukta… Ayşe Kulin olmak da kolay olmamış… 
Kolay olsaydı Ayşe Kulin , Ayşe Kulin olmazmış, gibi geldi bana…

Okunası iki kitap , bir hayat…


ferkul
2ocak 2012

2 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Geçmişinde çok şey buldum ve sevdim.
Veda ve Umut'la sonrası Ayşe Kulin işte!!! dedim ve devam etmekten vazgeçtim.
Şimdi ise ilgimi çekti, okuyabilirim artık.Teşekkürler

Ve bu arada Yeni yılda gönlünce yaşamanı,umutlarını gerçekleştirmeni dilerim.Mutlu yıllar.

EditorŞey dedi ki...

"Dolu dolu yaşamış acıyı… Karşılaştırdım, topladım ve çıkardım, hatta çarptım ve böldüm kendi yaşamımla onu…"

Kendi yaşayış ve yazarlığınızdan yansıtmaları da katarak yaptığınız bu okuma sırasındaki saptamalarınız hayli ilginç...
Bu saptamanızın temelinde üç önemli çıkış noktanız var: roman, romanın yazarı ve yazarın yaşamöyküsü (Burada söz konusu kitaplar bir yazarın yaşamından iki kesit de olsa).
Saptamanızı ilginçleştiren, okumaya başlarkenki görüşlerinizdeki değişimler.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yaptığınız saptama, bizim meslekte "çoklu okuma" dediğimiz bir okuma biçimi. Romanı yeterince okur bulmuş ve piyasada tutulmuş bir yazarın "kendi insani yanını ya da yaşamını", onun üzerine anlatılanlarla ya da tanınmışlığıyla görebilmek çok zordur. Çoğu zaman yazar, romanındaki asıl kahramanla özdeşleştirildiği için, ya da romandaki yaşantılar, yazarın kendi yaşamından kesitler olabileceği önyargısı nedeniyle, ortaya iki "kişilik" çıkar. İyi kurgu varsa romanında, o yazar bunları yaşamış olmasa bu kadar gerçekçi yazamazdı romanınını gibi düşünceler gelişir romanın okurunda...

Üzerinde durduğunuz kitaplar, Kulin'in özyaşamöyküsü olunca, siz yukarıda belirttiğim "okur çıkmazı"nı hemen sezmişsiniz. Kendi okur-yazarlığınızla da karşılaştırma yapınca aslında ortaya güzel bir "roman (kitap)- yazar" değerlendirmesi" çıkıvermiş... Eleştirel okuma dediğimiz bir iş yapmış ve her iyi yazarın aradığı, "iyi okur" profili çizmişsiniz.

Konuk olduğu TV'de dinlemiştim Kulin'i. Kendisinden söz ettiği bu son iki kitabını yayıma hazırlarken editörüyle, yaşamının belki en sıkıntılı, belki de en keyifli tartışmalarını yapmıştır.

Gözlediğim kadarıyla, ünlenen her yazar, kolay kolay özyaşamöyküsünü açmıyor okuruna. Bazıları da, son romanlarından birini ya da son romanını bütünüyle kendi özyaşamından yola çıkarak yazıyor.
Gerçekte ben de, birçok yazarın "büyüklüğünü", ya kendisiyle görüşürkenki kendisinden hareketle yaşama bakışlarından ya da zaman zaman yayımlanmış ama kıyıda köşede söyleşilerinde geçen kendi yaşamı üzerindeki değerlendirmelerinden sezmişimdir... Okur bakışıyla, bu sezgiden sonra, insan söyle diyebiliyor: evet, bu yazar, daha 10 büyük roman yazabilir.

Yazarlıkta Anadolulu (kasabalı) ya da İstanbullu (büyük kentli) olmak üzerinde saptamanız da hayli ilginç...
SÖz konusu olan "roman"sa, büyük kentli olmanın yararı az değildir. İstanbul, eski-yeni tarihi, çevresi, birbirinden yüzlerce farkı olan insanı bir arada barındırdığı için, yazarın önüne, daha yazar yaşama başlarken bile yığınla "hayat zenginliği" sunuyor. Ayrıca, "edebiyat" denilen şey, şehrin ürettiği bir sanattır. Elbette günümüzde, iletişim uzaklıkları yakınlıklara çevirmiştir...
... Yeni yılınızı kutluyor, mutlu, uğurlu bir 2012 diliyorum.