Bayram sabahı acı bir sürprizle karşılaştım. İki kuşum var; biri "şiir", biri "Şair". İki yıl önce bir öğleden sonra esti aklıma, gittim bir petshopa. Şiir hanım, deniz köpüğü gibi mavi beyaz tüyleriyle, hiç kırpılmayan gözleriyle, tutuk ve çekingen, bana bakıyordu, uzak bakışlarıyla en sıcak ve yalnızıydı. Seçtim, diğerlerinin yanında değil, uzaktan seyredenini hayatı. Seçtim dışı kuş, içi bende bir ben olanı... Adını 'şiir' koydum, bütün nesirlere ve öykülere rağmen.
Önce Şiir' le başlamıştık yola, utangaç ve tedirgen edasıyla, odanın
içinde bir oraya bir buraya kanat çırpışıyla renk katmıştı evime. Sonra
yalnızlık Allah'a mahsustur dedim, hem de şairsiz şiir olur mu diye, bir
de "Şair" kondurdum yanına. İlk başta alışamadılar birbirlerine.
Sürekli kavga, tüy kanat ne varsa saçıldı ortalığa. Sonra bir gün baktım
ki, muhabbetle ötüşüyor, yan yana iki aşık gibi paylaşıyorlar kafesten
yuvayı.
Uyandım, çıktım balkona Şair bey öyle ötüyor ki sanki çığlık çığlığa. O da şaşkın besbelli. O da inanamış gibi, korkarak gagasına dokunuyor, tüylerini gagalıyor, sanki "kalk" der gibi, " Beni böyle bırakmasana"...
Baktım, Şiir hanım kafeste öylece yatıyordu.😯Baygın gibi gözleri kapalı.
İnanamıyor insan ölümlere. Kuşcağız da inanamıyor gibiydi. Acaba oturuyor mu diye baktım ki yok, kıpırdamıyor. Etrafında deliye dönmüş bir Şair.😯
Nasıl da hevesle almıştım onu hayatıma. Yalnızlığı yalnızlığıma kardeş olur, çocuklar da gidince kütüphaneye dönen evde ses olur, muhabbet olur diye düşünüp, nasıl da sevinçle getirip koymuştum odanın baş köşesine.Önce yadırgadı, kafes açık olsa bile uçmadı. Alışınca ötüşüyle, her bir tarafa kanat çırpıp uçuşuyla, pencere pervazında tünemesiyle, kafese girmek istemeyip perde arkasına saklanmasıyla, bizden biri olmuştu. Hatta bazen içtiğim çayın ortağıydı, yazdığım klavyenin yaramazı.
Şimdi Şair bey kafeste. Hiç susmuyor, sanki konuşup anlatıyor kendi kendine bir yas biçimi tutturmuş, gagası titremede. Yeni bir şiir gelir tabii muhakkak yanına da, her şairin yeni şiiri eskisinden güzel olmuyor. Ya da en iyi, en güzel şiirden sonrası müphem bir karanlık... Sanki bunun farkında. Yası gidene değil, yalnızlığına belki de.
Her ölüm zor elbette. Kuş ölünce, insanın yoldaşı, iç huzur sesi ölünce, sanki daha mı zor nedir?
Şairin şiiri ölürse ne olur?
Acaba yaşar mı ki...?
.
ferkul
11 ağustos2019
10.21
Uyandım, çıktım balkona Şair bey öyle ötüyor ki sanki çığlık çığlığa. O da şaşkın besbelli. O da inanamış gibi, korkarak gagasına dokunuyor, tüylerini gagalıyor, sanki "kalk" der gibi, " Beni böyle bırakmasana"...
Baktım, Şiir hanım kafeste öylece yatıyordu.😯Baygın gibi gözleri kapalı.
İnanamıyor insan ölümlere. Kuşcağız da inanamıyor gibiydi. Acaba oturuyor mu diye baktım ki yok, kıpırdamıyor. Etrafında deliye dönmüş bir Şair.😯
Nasıl da hevesle almıştım onu hayatıma. Yalnızlığı yalnızlığıma kardeş olur, çocuklar da gidince kütüphaneye dönen evde ses olur, muhabbet olur diye düşünüp, nasıl da sevinçle getirip koymuştum odanın baş köşesine.Önce yadırgadı, kafes açık olsa bile uçmadı. Alışınca ötüşüyle, her bir tarafa kanat çırpıp uçuşuyla, pencere pervazında tünemesiyle, kafese girmek istemeyip perde arkasına saklanmasıyla, bizden biri olmuştu. Hatta bazen içtiğim çayın ortağıydı, yazdığım klavyenin yaramazı.
Şimdi Şair bey kafeste. Hiç susmuyor, sanki konuşup anlatıyor kendi kendine bir yas biçimi tutturmuş, gagası titremede. Yeni bir şiir gelir tabii muhakkak yanına da, her şairin yeni şiiri eskisinden güzel olmuyor. Ya da en iyi, en güzel şiirden sonrası müphem bir karanlık... Sanki bunun farkında. Yası gidene değil, yalnızlığına belki de.
Her ölüm zor elbette. Kuş ölünce, insanın yoldaşı, iç huzur sesi ölünce, sanki daha mı zor nedir?
Şairin şiiri ölürse ne olur?
Acaba yaşar mı ki...?
.
ferkul
11 ağustos2019
10.21
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder