Silkelen...
Bir sonbahar rüzgârında sararmış yapraklarını savurur gibi, dik ve emin. Sarıl bütün gücünle son yapraklarına. Eylülden, ekimden ve kasımdan bîhaber, rüyadan uyanırmış gibi bir ilk bahar sabahına. Çiçek açmayı unutsan da, yeşert dallarını, uzan gökyüzüne doğru.
Meyvesiz, köksüz dalsız, ama yüksek bir dağ yamacında, dimdik bir ağaçmış gibi dur savaşın ortasında.
Silkelen...
Deniz ortasında yelkensiz bir kayık gibi. Asıl küreklere, ha babam çek, ha babam çek, usanma. Dalgalar yoldaşın, martılarsa gardaşın.
Durma!.. Tıkanır ama tükenmez senin yolların.
Silkelen. Aynada gördüğün yüz senin, gözler de, kenarından büzgülü suskun dudaklar da. Kırışıkmış, lekeymiş hikâye. Aslolan yürekte.
Silkelen , yeni doğmuş bir bebek saflığında temiz, günahlardan arınıyormuş gibi. Arınıyormuşcasına bin yüz yıllık yalanlardan, kurtul şu dağ başı yalnızlıklarından.
Silkelen, tozu toprağı, çamuru , yakışıksız sevmeleri atıyormuş gibi, yukarıdan aşağı. Çırp ellerini, yıka yüreğini, kurut askıda.
Sonra, kalk ayağa. Zîra " hayat ", düştükten sonra kalkma sanatı.
......................................
ferkul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder