Bu Blogda Ara

5 Şubat 2020 Çarşamba

dökülüp saçılmak




Derler ki: Bazen dökülüp saçılmak iyidir.

Halbuki sen sen olalı, hiç kırıp dökmemişsen bir bardağı, döküp saçsan, yıksan da ortalığı, gemileri değil, yaksan da limanı, hep bir şeyler eksik kalır. Çünkü senin tavrın değildir.


Eksilmişlik duygusu yakılan limandan çok seni bitirir. Ya sonrası, dedikleri de bu sanırım.
Çirkinliğe bulaşmak, kötünün karşısında kötü olabilmek hatta çirkine çirkinsin demek senin harcında yoktur. Bununla yoğrulmamış, böyle yıkamamışsındır ki hiç yüzünü. Hem ne kadar doğru çirkine çirkinsin demek?... 

Kim bilir, kim kabul eder, çirkinliği yakıştırır kendine? Hele de herkes kendi aynasında güzelken.

Haydi bir kere yakayım şu gemileri, bir kere olsun çirkinsin diye haykırayım desen de yanılgı bitirir seni, eksilirsin; istesen de çirkefleşemezsin yapında yoksa, yükselmez, yücelmezsin. Yakışmaz, yakıştıramazsın kendine, ben dediğin sen, olmazsın zira. Kendini aşmak içinden bendinden sıyrılmak da hiçliğe götürür insanı.

Aynalar yalan söylemez dedikleri doğrudur aslında, seni başkalaştırmak, aynadaki yüzü yabancı gibi görmek en büyük yanılgı, en büyük zarar sana.

En güzeli susmak, kendini arındırmak çirkinden, yalandan, sahtelikten. Susturmak içindeki tufanı.

Cevapsız çirkinlik, en iyi susarak geçiştirilir.

Sen olmak bu kadar zor olsa da, en iyi gelenidir, iyileştirenidir, şifa verenidir...

Belki de iç huzur dedikleri böyle yakalanır?


Kimbilir?


.


ferkul

Hiç yorum yok: