Bu Blogda Ara

5 Şubat 2020 Çarşamba

Ne kadar insan, o kadar kalabalık zihinler...




Hayatta hiç bir şey boşa yaşanmaz. Hiç bir yaşanmışlık yoktur ki anlamı olmasın. Bazen size anlamsız gelen bir şeyin yüklü bir çok anlamının olduğunu uzun zaman sonrasında anlarsınız.

Bir insanın yaşamımıza girişi kadar çıkışı da tesadüf değildir. Karşılaşma ve yaşantıların olumlu veya olumsuz yaşamımıza kattığı bir şeyler mutlaka olacaktır. 

Beklentilerimiz olsa da, ummadıklarımızdır aslında bizi hayrete düşüren. Şaşırmak da hayata dahil halbuki. Her gelen gâh yağmur olup rahmet saçacak, gâh kar olup dona kesecektir , gâh da bahar çiçeği gibi mevsimsiz açacaktır günün birinde. 

Hiç de beklenmediği bir àna denk gelir hep geliş ve gidişler kadar, tükenip de bitişler de aslında. Ki, her bitiş bir başlangıcın habercisidir, görmek ve anlamak için bakmasını bilmek gerek. Zira hiç bir şey sebepsiz değildir. Sokakta yanı başından geçtiğiniz seyyar satıcının bakışından, saçını okşadığınız çocuğun, uzanıp sevdiğiniz kedinin bile bir sebepten size bir mesaj olarak karşınıza çıktığını biliyor muydunuz?

O yüzden pişmanlığa yer yok lügatimizde. Ya nimetsin , ya külfet yaşam hanegâhımıza. Başımızla birlikte, değer katan ve hatta giderken çok şey götürüp de gidenler de , aslında.
Lütfun da hoş, kahrın da misali. Eğer ki, yaşanmışlıkların ağırlığından yorgunsa yüreğin, olgunca karşılarsın her yaşanılanı. Bilirsin ki, sabır ve inanmaktır aslolan. Çünkü yürek olgunluğu ne kadar yorulduğuyla orantılı bir gerçekliktir. Yorgun yürek; olgun insan demektir.
Öyleyse, bu birdenbire çıkıp geliveren hüzün neden? Kendi yalnızlığıyla barışık olmakla eşti hani teklik ve huzur kavramı?

Ne kadar insan, o kadar kalabalık zihinler...

Düşünen ve farkının farkında olabilenlerden olmak dileğiyle....


...............


ferkul

8ocak2020
21.25

Hiç yorum yok: