Bu Blogda Ara

14 Ekim 2020 Çarşamba

temizlenmek, arınmaktır

 

İnsanların evlerinin ve balkonlarının ruhlarını yansıttığını düşünenlerdenim. Özellikle arka balkonların görünen yüzümüzden ziyâde iç benliğimizin aynası olduğunu söylemeliyim. Ön balkon, aynaya yansıyan parlak yüz, arka balkon gözlerin derinliğinde saklanan giz, bence.

( Şimdi itiraf zamanı. Benim arka balkonumda yıllardır atamadığım eski mutfak masasından son hatıra, sırt bölümü parçalanmış ama oturulunabilir bir sandalye, bir mutfak tüpü(ne alakası varsa saklamanın, ne anlamı varsa durdurmanın), bir küçük tüp, çocukların on ile onbeşli yaşlarındaki yıllarından kalma derisi delik deşik olmuş ama döndürerek oturması hâlâ keyifli 🙂bilgisayar sandalyesi, bir salatalık , iki fesleğen, bir hurma fidanı, bir acı biber fidesi saksısı, kollarının haşatı çıkmış ama yıkılmadan durabilen 🙂 kullanılabilir bir çamaşır teli yıllardır ısrarla bekliyor. Hatta on beş sene önce değişen buzdolabı rafının da bunların altında olduğunu söylemeyecektim ama madem itiraf ediyorsam, dürüst olmalı🙂. Değil mi?)

Görünen yüzümüzün arka tarafında neler gizlediğimizi, gülümseyen dudaklarımızın gösterdiğini ardında saklayamayan gözlerimiz açığa veriyor. Arka balkonlarımızda biriktirip, eskise de atamadığımız eşyalar gibi duygular ve yaşanmışlıkların birikimi, acısı ve tatlısıyla ne kadar eskise de atılıp şöyle bir boş, bomboş kalmaya fırsat bırakmıyor ruhumuzu. Halbuki, iç huzur denilen şey, biriktirdiklerini döküp saçıp orta yere; silip süpürmek, sonra tertemiz nefes alarak, solumak değil miydi havayı?

Akşamdan sonra sabahın da anlamı bu, değil mi? Ama yapamıyoruz. Bir şekilde ön balkonun sakladığını arka ele veriyor. Akşamın izi de sabah göz altlarının morluğuyla apaçık ortada. Biriktirmek ve eskiyi taşımak ruhları yorsa da, yıpratsa da, bağımlılık gibi; bırakmak mümkün değil.

Samimi olalım. İki yüzümüz olduğu bir gerçek. Yaşarken, konuşup, yürüyüp kalabalığa karışarak gösterdiğimiz mi, kendi halimize kaldığımızda veya yastığa başımızı koyduğumuz anda düşünceye dalan ikincisi mi, samimi olan? 🤫 Asıl onu sorgulamalı bence.

Aslı, yalnızlığın içindeki saf ruh. Gerisi ve hepsi tamamen bütünü ve gerçekliği yansıtmıyor. Biraz başkalarından çok, kendini kandırmaca oynuyoruz kendi kendimizle. Bazen bilerek bazen de hiç farkında olmadan. Bir iken iki kişiyi yaşar gibiyiz.

Halbuki tek benlik yetmez mi, mutlu olmaya, huzuru bulmaya? Bilmiyorum, ama en azından biraz çaba ve adımla, bize 'bizi" kazandırabileceğimizden eminim.

Bildiğim tek şey , arka balkonların ve ruhun boşaltılıp ferahlaması için atılacak fazlalıkları önce sıraya koyup, sonra teker teker özgür bırakmak ruhları. Günahıyla, sevabıyla, acısıyla tatlısıyla eskileri kaldırıp atmak rafa. Ve her gün ilk günmüş gibi, ilk kez nefes alıyormuşcasına solumak havayı, ilk kez görüyormuş gibi gökyüzündeki bulutlara el sallayıp gülümsemek gibi meselâ. Mümkün olduğunca tabii, başaramasak da denemek de, başlangıçtır. Ve başlangıçlar her zaman mutluluk getirir, arkasını göremediğimiz için, sevinçtir, heyecandır. Biraz da temizlenmek, arınmaktır bence.

Ya sizce?

...........................

ferkul

23 ağustos 2020
22.46

*****

(Dolap içleri ve çekmece karmaşası bilmecesini de belki başka bir yazıda konuşur, irdeleriz, birlikte.🙂 ne dersiniz?)

Hiç yorum yok: